A-3

92 7 3
                                    

   Giyinme odasına geldimde çok uykum vardı. Dolabımdan kıyafetlerimi aldım. Siyah pantolunumu, beyaz salaş tişörtümü giydim ve hava biraz soğuk olduğu için siyah deri ceketimi giydim. Son olarak da siyah topuklu asker botlarımla tamamladım ve ameliyathane görevlisinin İnci Hemşire'nin yanına gittim. İnci Hemşire işini hep iyi yapardı. Ameliyathanede disiplini o sağlardı ve çok iyi birisiydi. Nöbetimin bittiğini ve Bana

" Tamam Sude' ciğim sen çıkabilirsin. Ben zaten Fatih Bey'i aradım birazdan gelir." dedi.

Ben de kafamı salladım ve gülümseyerek yanından ayrıldım.
   Cebimden kulaklığımı çıkardım ve ratgele bir şarkı açtım.

Hastaneden çıkınca gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Temiz havayı her zaman severdim. Gerçi kim sevmezdi ki! Gözlerimi açtığımda camda gördüğüm gibi her taraf bembeyaz ve sessizdi.

  Arabama bindim ve evin yolunu tuttum. Evde beni biricik köpeğim Çona  karşıladı. O benim tek dostumdu. Dertlerimi, sevincimi, hayal kırıklıklarımı, kızgınlıklarımı hep onunla paylaşırdım.

Beni görünce koşarak yanıma geldi ve üstüme zıpladı. Gülümsemeden edemedim.

Üstümü değiştirmeden kendimi direk yatağa attım. Duş bile alamayacak kadar yorgundum. Gece nöbetlerini sevmezdim ama zorunluluk işte. Kafamı yastığa koydum ve göz kapaklarıma daha fazla işkence etmeden onları serbest bıraktım.
 
  Uyandığımda saat 17.10'du. Karnım zillerini çalmaya çoktan başlamıştı bile. Birden aklıma Çona geldi. Ona yemek vermeyi unutmuştum. Ahh aptal kafam.. Yataktan kalkıp mutfağa giittim. Çona'nın mamasını kabına koydum. Bende yemek yapmakla uğraşmayıp kendime gevrek koydum ve tv'nin karsına geçtim.

  Saat 18.00 gibi oldukça sıkılmaya başlamıştım evde.. Üstüm de giyinik olduğu için dışarı çıkmaya karar verdim. Deiz kenarına gidecektim. Çona'yı ve gitarımı aldım.

  Sahile geldiğimde arabamı park ettim. Gitarımı omzuma astım ve Çona'nın tasmasından tuttum.

Sahilde yürürken ilerde bir iskele gördüm. İskelenin ucuna kadar giitim ve oraya oturdum. Denizin sesini dinlemeye başladım. O kadar huzurlu ve güzeldi ki!

Gitarımı elime aldım ve karışık melodiler çalmaya başladım. Daha sonra Sinan Akçıl ft. Ferah Zeydan Biri bana gelsin çalmaya başladım.    

Aslında ben şarkıyı söylemeden çalmayı planlıyordum ama erkeksi ve yumuşak bir ses şarkıya başladı.

"Saçmalama ne olur, çare çok nasıl gidersin?
İstediğin her şey sanki yok, değer mi dersin."

Şarkıyı söylerken aynı zamanda da yanıma oturmuştu. İlk başta bakmak istemedim ama onun o güzel gözlerini üstümde hissedince istemsiz olarak gözlerim ona gitti.

O ise şarkıya devam etti. Sesi o kadar güzeldi ki!

"Başkaları bilmez, görmez o nasıl bir duygu,
Al elini kalbime bir koy, işte gerçek bu.
Her yer soğuk hep karanlık,
Kendi kendime tarifsiz.
Ayrılmamız çok gereksiz,
Şimdi uzaktan sebepsiz."

Ben de ona eşlik etmeye başladım. Her ne kadar çok şarkı söylemesem de güzel bir sesim vardı. Ben söylemeye başlayınca kaşlarını havaya kaldırdı. Sanırım şaşırmıştı. Alnında oluşan çizgiler ona tarif edilemez bir hava katıyordu.
Beraber söylemeye başladık.

"Biri bana gelsin, o da sensin,
Beni kırmış olsan da...
İkimiz de aşık, bir tek farkla;
Benimki senden biraz fazla."

Şarkının bu kısmında o susmuştu. Kendime güvenimi kaybetmeden söylemeye devam ettim. Bu şarkıyı severdim.
O ise o mükemmel gözleriyle beni izliyordu. O'nu görmemek için gözlerimi kapattım. Böyle daha rahattım.

"Saçmalama ne olur, çare çok nasıl gidersin?
İstediğin her şey sanki yok, değer mi dersin.
Başkaları bilmez, görmez o nasıl bir duygu,
Al elini kalbime bir koy, işte gerçek bu.
Her yer soğuk hep karanlık,
Kendi kendime tarifsiz.
Ayrılmamız çok gereksiz,
Şimdi uzaktan sebepsiz.

Nakaratı beraber söyledik. Gerçekten güzel bir sesi vardı. Ve büyük miktarda özgüveni..

Biri bana gelsin, o da sensin,
Beni kırmış olsan da...
İkimiz de aşık, bir tek farkla;
Benimki senden biraz fazla."

İnsallah beğenirsiniz. Votelerinizi eksik etmeyin :)

AnesteziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin