•Dirilmeden Ölmek•

299 54 28
                                    

Bir kaç bölüm daha sıkacağım seni.

Ama benim işim bu.

Senin dünyanı kontrol ediyoruz değil mi?

Hani şu nefretten kararmış duvarlarının, bıkmaktan bıkmış yağmur damlalarının, ağlamaktan, üzülmekten sararmış olan bulutlarının bulunduğu sıkıcı dünyandan bahsediyoruz.

Amacım seni aşağılamak falan değil.

Bir zamanlar bende bu durumda olmasaydım, sana yardım etmezdim, edemezdim.

Benim dünyam o kadar yorucuydu ki..

Neyse konu ben değil sensin.

O yüzden trenine binip dünyanı ziyaret ederek sana pes etmekten bahsedeceğim.

Hayal et ve oku..

Yine geldik dünyana ve sen etrafa bakıyorsun. 'Şu köşedeki köpeğe bak ne kadar da cılız değil mi?' Diye soruyorum. Evet anlamında bana bakmadan kafanı sallıyorsun. Sonra gözlerin kurumuş otlara, aşınmış toprağa takılıyor. Gülümsüyorum ve 'Bunlar senin eserin..' diyorum. Aniden bana dönüyorsun ve 'Ne!?' Diye soruyorsun. Çünkü hayal gücünle eş değer değildi bu gördüklerin. Niye cılız bir köpek, kurumuş toprak ve otlar vardı? Neden insanlar yerlere yatmış, açlıktan ölecekmiş gibi susuzluktan kurumuş dudaklarıyla mırıldanıyorlardı? Niye gökyüzünde güneş veya ay hiç değilse yıldızlar yoktu? Heleki niye her yer siyah beyazdı? Kaşların gördüklerin karşısında çatılmışken bana umutsuzca baktın. 'Merak etmiyor musun?' diye soruyorum sana sende 'Söyle' diyorsun 'niye bu kadar berbat burası? Niye bitkiler solmuş?' Diyorsun. Bende yere eğilip bir bitkiyi elime alıyorum sonra da 'Çünkü bitkin düşmüşler. Tabi biraz da üşengeçler aslında. Niye bulutlar su üretmezken onlar yaşamaya çaba harcasınlar ki?' Diyorum. Şaşkınca bana bakıyorsun. 'Ne demek niye çaba harcasınlar? Ölmek için yaşamak gerekmiyor mu?' Bitkiyi yere bırakıp sakince 'Yaşamak için de ölmek gerekiyor' diye mırıldanıyorum. Sende 'Bu da ne demek?' diyorsun merakla.

'Ne demek biliyor musun? Mesela babanı/anneni kaybetmeden onun değerini anlayamazsın. Kör olmanın ne demek olduğunu bilmeden gözlerine iyi bakmazsın. Kış gelmeden yazı, yaz gelmeden kışı özlemezsin. Yoksullaşmadan paranı öylesine savurursun. Kısaca ölmeden dört dörtlük yaşamaya çalışmazsın. Çünkü ölüm nedir bilmiyorsun? Yaşamı sana nasıl özletir bilmiyorsun. Öldükten sonra yaşamayı çok özleyeceksin. Pişman olacaksın ama iş işten geçmiş dünyan için son treni kaçımış olacaksın.' Diyorum gözlerimdeki karaltıyla. Anladığını ifade eden bakışların tekrardan köşedeki cılız köpeği buluyor ve tekrardan soruyorsun. 'Peki bunun şu köpekle ne alakası var?' Mantıklıydı sorun ama birazda düşüncesiz. 'Köpek yaşamaya çalışmıyor. Çünkü ölümü bilmez.' Diyorum. 'Peki ya güneş o bir canlı değil niye gökyüzünde bulunup etrafı aydınlatmıyor?' Diye soruyorsun bu sefer. Bende yayvanca sırıtıp cevap veriyorum. 'Çünkü güneş batmadan doğmayı, sönmeden parıldamayı bilmez.' Kaşların çatılmaya devam ederken mutsuzluğun yüzünden okunuyordu. Artık ne yapman gerektiğini bilmiyordun. Düşüncelerime karşı durgunca sordun 'Ne yapmalıyım?' Gülümsemem suratımda genişlerken bir kaç bakışmadan sonra cevap veriyorum. 'Üzgünüm ama geç kaldın. Boğulmadan önce kulaç atman gerekiyordu.'

İşte durum böyle.

Zamanını iyi değerlendir.

Sonun benim gibi olmasın.

Tabi pişman olmak istemiyorsan.

» ♪ «

» ∞ «

» ∅ «

» ★ «

ssssssssssssssss.sssssssssssssssss
ssssssssssssss. .ssssssssssssssssss
sssssssssss. .sssssssssssssssssss
sssssssss. .ssssssssssssssssssss
sssssss. .ssssssssssssssssssssss
sssss. .sssssssssssssssssssssss
sss. .sssssssssssssssssssssssss
s. .sssssssssssssssssssssssssss
sss. .sssssssssssssssssssssssss
ssssss. .ssssssssssssssssssss
ssssssssssssss. .sssssssssss
sssssssssssssssss. .sssss
ssssssssssssssssss. .ssss
ssssssssssssssssss. .sssssss
sssssssssssssssss. . ssssssss
ssssssssssssssss. .ssssssssssss
ssssssssssss. . ssssssssssssss
sssssssss. .ssssssssssssssssss
sssss. .ssssssssssssssssssssss
sss. .ssssssssssssssssssssssssss
s. .sssssssssssssssssssssssssssss
s. sssssssssssssssssssssssssssssss

Geçmişe dönük..

Ben -§Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin