"Uyan seni sırık!" Büyük kardeş küçük kardeşini hep böyle uyandırırdı. Bundan bıkacağını da sanmıyordu. "Suho hyung 5 dakika daha. " kafasını yastığın altına sokarak karşılık veren Chanyeol'a, büyük bir 'haishhh ' çekti ve üstüne atladı. Chanyeol ağırlığın altında eziliyordu. " Gıdıklamaya başlasam mı? " kardeşinin tişörtünün altına doğru elini sokmaya başlayan abisinin ellerini tutarak hızla döndü ve kalkmaya çalıştı. Saçlarını karıştırdı. Ve gerindi. "Öyle olsun , benim kadar mükemmel kardeşi bile böyle uyandırıyorsan. " diyerek söylene söylene tuvalete doğru gitmeye başladı. "Bana çekmişsin desene." Kardeşinin kahkahasını duyunca mükemmel olduğunu hatırladı. O herzaman mükemmeldi. (Ego tavan bir suho)
Ahhhh! Ayak parmağımı masanın ayağına çarpsamda mutfağa gitmem gerektiği için zıplamaya başladım. "Suhoo aishh yardım et. " mutfaktan ses geldi. "Ne oldu?" Ayağımın ağrısı öldürücüydü."Ayağımı çarptım. Yürüyemiyorum. "
"Sürüklenerek gel ozaman. "
"Haishhh gelsen yardım etsen olmaz mıydı?"
"Olmazdı çünkü şuanda sıcak sıcak pirinç keki yiyorum. "
Pirinç keki ? Bensiz? Chanyeol ayak ağrısını unutarak , koşarak mutfağa gitti. Oburluğu onun tek kusuruydu.
" Bensiz bunu yapamazsın. " pirinç kekinden büyük bir ısırık aldı. "Mm bide socokmos. Nordon aldon yeno bor torif mo?" ağzı dolu chanyeol cidden görülmeye değer bir tatlılıktaydı. "Komşunun kızı taeyon getirdi. " ağzı hareket etmeyi durdurmuş şaşkın şaşkın Suho'ya bakıyordu. "Ne ? Tam 2 yıl önce olan bir ergen aşkı yüzünden karnım doymasın mı? " Chanyeol ağzındaki lokmayı yuttuktan hemen sonra 'iyk' lamaya başladı. Tabi abisi için kolaydı. " O kız tam 4 yıl arkamda sürüngen gibi gezindi. Resmen tuvalete kadar takip ediyodu be. 'Çenyol oppa ' diye kafamı yedi. " Suho iştahla yediği keki bırakıp gülmeye başladı. " Çenyol oppa? Hahahaha ciddi misin agh ahahahahh çenyolisshi " diye dalga geçen abisine aldırmadan çantasını aldı. Arkasına bakıp dil çıkardı ve "Ben okula gidiyorum SUHOSSHİ OPPA. " diyerek kapıdan çıktı.
"Kai ,Kyungsoo!" uzun ve kısa aynı anda durdu ve arkasına baktılar. Chanyeol'u görünce gülümseyerek gelsene işareti yaptılar. "Günaydın!" Diyerek ikisinin arasına girdi ve ellerini ikisinin omzuna attı. "Bugün dünyanın en berbat şeyini yemiş durumdayım. Taeyon'un pirinç kekini! Aslında tadı güzeldi ama yinede yapan o olunca iğrenç geliyor. " ikisi de bu durumla dalga geçmeye hazır roketler gibiydi. "Taeyon kalp chanyeol büyük aşk huuuuhuu " diye bağırmaya başladılar. "Hemen susmassanız kahvaltı yerine sizi yerim. " ikiside suspus kaldılar. Chanyeol'un obur midesinden beklenirdi. "Duydun mu? Yeni çocuk gelmiş. " kai konuyu değiştirmek için bir şeyler bulmuştu. "Yine inek öğrenci mi?" Chanyeol yakınlardaki bir elektronik satıcıdan kek ve meyve suyu almakla uğraşıyordu. Kyungsoo sorusunu tekrarlanması gerek kalmadan önünde siyah deri ceketli bir çocuk yürüyüp geçti.
Okulda şu zamana kadar görmediklerine göre yeni çocuk buydu." Ne oldu? Sonunda taş kesildiniz. Biraz uzun sürdü ama benim yanımda taş olacağınızı biliyordum. Heyy! Ord-" Tam olarak kendini övemeden karşıdaki siyah deri ceketli çocuğa baktı. Aynı anda o da ona bakmıştı. Çocuk gözlerini kaçırmadan chanyeol kaçırdı. "Yeni çocuğu gördük herhalde. " sesi titremişti. O incecik bedeni ve tatlı yüzü aklından çıkmayacağını biliyordu. "Hadi gidelim." dedi sesi mutlu çıkmasını istiyordu ama daha çok kafası karışık çıkmıştı. Uzun ve kısa olan aynı zamanda başlarını salladılar. Sınıflarına doğru yürümeye başladılar. Koridorda Sehun'u gördüklerinde yine Luhan'la uğraşıyordu. "Bu dudakların gerçek mi yoksa yaptırdın mı? Bu kadar güzel dudaklar boş durmamalı. " diyerek Luhan'ı dolapla kendi arasına sıkıştırdı. Dudaklarını yaklaştırmaya başlarken aniden acı içinde kıvrılmaya başladı. "Bidaha benle uğraşma zengin Züppe!" Anlaşılmıştı ki Luhan'ın sehunun oğluna attığı diz baya acıtmıştı. "Bittin Ahhhh sen aagh fare aggh" diyerek kıvranmaya devam etti. Normalde gülerdim ama nedense gülemiyordum. Aklım yeni çocukdaydı. Sınıfa girdim. Arka sıralardan cam kenarı. En sevdiğim ve hep oturduğum yere oturacaktım ki birisinin benden önce davrandığını gördüm. "Ordaki! Kalk yerimden " ama duymamazlık yaptı. Elimle gömleğini kavrayarak onu bana bakmasını ve ayağa kalkmasını sağladım. Ama ellerim titremeye başladı ve elim gevşedi. Bu oydu. "Özür dilerim. Sınıfın kabadayılarının özel yerleri olduğunu bilmiyordum. " Bana laf sokmuş olduğu için sinirlenmem gerekiyordu ama ben ağzımı açamıyordum. Yavaşça onu bıraktım ve elimi yanağına koydum. Yüzümü ona aramızda 1 cm kala yaklaştırdım. Artık onun sıcak nefeslerini hissedebiliyordum. "Yanlış kişiye bulaşmanı istemem çocuk. " diyerek hızlanan nefesinden uzaklaştım. Göz bebeği iki kat büyümüş ve kıpkırmızı kesilmişti. Elimle yan sırayı gösterdim. "Burda oturabilirsin çocuk. " dedim. Beni yeterince kışkırtmıştı. Yerime oturdum ve tek elimle kravatımı genişlettim. Onun gibi benim de nefeslerim hızlanmıştı. Yanımda taş katı kesilmiş,dikkatle öğretmeni takip ediyordu. Hiçbir şey yapmıyordu ama benim nefeslerim yinede hızlanıyor terliyordum. Onun narin elleri, yumuşak saçları, dudakları beni deli ediyordu. Ders biter bitmez direk bahçeye çıktım. Temiz havaya ihtiyacım vardı. Yeterince Sehun'a çekmiştim. Ne oluyordu bana? Şu zamana kadar kimseye böyle hissetmemiştim. Kalbimin deli gibi atması aşk mıydı? Hayır olamaz. İki dakikada aşk olamaz. Ergenlik hisleri olabilir sonuçta 18 yaşındayım. Evet ergenlik. Chanyeol belki suçu ergenliğe atıyordu ama eğer atmazsa kalbinin şimdi buna hazır olmadığını biliyordu. Onun bedeni büyüktü sadece. Daha olgunlaşmamıştı. Yüzünü gökyüzüne kaldırdı. Rüzgar yüzünü yalayıp geçti. Bulutlar niye yoktu? Ama olsa da bu saklanma isteğinin ne kadarını yerine getirebilirdi? "Kötü çocuk sensin ha?" Chanyeol arkasına döndü. Kalbi hızlanmıştı." Benle niye dalga geçtin?" diye sesini yükseltmeye başladı." Kısa olduğum için mi?" devam etti."Güçsüz olduğum için mi?" Chanyeol sessiz kalmayı tercih etti. Saklanmak istiyordu. Duygularından,ve bu çocuktan. Korkuyor muydu? Bilmiyordu. Karanlık sonsuz bir kuyuya doğru düştüğünü hissediyordu." Kesin sen herkese böylesindir. " sesi giderek yükseliyordu. Hava soğumaya başlamıştı. Rüzgar da suçunu yüzüne çarparcasına hızlanmıştı. Kirpiklerine ilk damla düşmüştü. Yağmur mu yağıyordu? "O kadar acınası mıyım ki bana cevabı bile söylemiyorsun?" Hayır demek bağırmak geliyordu içinden ama ağzını bantlamışlardı sanki. Ne hareket ediyordu ne de başka bir şey. Kısa olan ona daha da yaklaştı. "Bana istediğini söyleyemezsin. Tamam mı? " sesi giderek yükseliyordu. Yağmur hızlanmıştı. Chanyeol şimdiden saçlarının sırılsıklam olduğunu biliyordu. Çocuk daha da yaklaştı. Sinirlenmişti. "Cevap ver!" diye bağırdı. Kızgın hali chanyeol'u sinirlendirmiyordu. Onu böyle bile çok güzel görüyordu. Çocuk elini hızla kaldırdı. Ve Chanyeol'a vurmak istiyordu. Niye ona böyle yaptığını çözmek. Ama chanyeol önce davranmış ve kolunu havada tutmuştu. Yağmur delicesine yağıyordu. Chanyeol kalan son aralığı da kapattı. Birçok lafa karşılık bir hareket yeterdi. Böylece ikiside öğrenebilecekti cevapları. Chanyeol dudaklarını çocuğun dudaklarıyla kapattı. Çocuğu öpmek için eğilmek zorunda kalmıştı. Ellerini kavradı. Çocuk kas katı kesilmişti. Yağmurun altında ikiside sorularının cevabını almıştı. Ne suç ergenlikteydi.Ne chanyeol çocuğu isteyerek kızdırmıştı. Suç kalbindi. Yanlış zamanda yanlış kişiye tutulmuştu. Ama ikisinin de kalbini suçlamasına gerek yoktu. Çünkü yağmurun altında ıslanan iki bedende kalbe içten teşekkür ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baekyeol
Fiksi Penggemar"Korkuyorum. " "Neden korkuyorsun?" "Bir gün beni bırakmassın değil mi?" "Hayır. " "'Beni rahat bırak!' dersem?" "'Ben bıraksamda kalbim bırakır mı sanıyorsun?' diye cevaplarım." (Not: Fighting shippers!)