Bende makyajımı yaptıktan sonra çıkmaya hazırdık. Evden çıkana kadar hiç konuşmadık. Derin çok mutlu görünüyordu. Yolda giderken yüzünde oluşan gülümseme bir büyüyor bir küçülüyordu. Ciddi olmaya çalışıyor ancak mutluluğu izin vermiyor sırıtıp duruyordu. Yol ayrımına geldiğimizde ben dönerken o hala gidiyordu. Göz devirip elini tuttum ve kendime çektim. Şaşırmış duruyordu. Gözlerimizi buluşturdu. Yüzündeki gülüşten eser yoktu. Ne geri çekildi, ne de elimi bıraktı. Yoldaki insanlar gelip geçerken bize bakıyordu. Ne? Ne bakıyorsunuz? Yola yöneldim ve ellerimizi ayırmadan arkamdan onu da çekiştirerek yürümeye devam ettim. Bir süre sonra yavaşladım ve elini bırakıp cebime koydum. Elleri çok yumuşak ve narindi. Ayrıca benimkilere göre biraz da küçüktü. Benden her haliyle küçük durması hoşuma gidiyordu. Neden bilmiyordum. Belki o rahatsız oluyordu. Bir şeyler mırıldanmasıyla düşüncelerim son buldu. "Aklıma gelmişken, hortlaklar ne?" Dedi. Bunu ona söylememiştim ve ne olduğunu bilmediği için bu isim ona biraz komik ya da çocukça gelebilirdi. Yani bana kesinlikle komik gelirdi. Daha fazla bekletmeden açıkladım. "Arkadaş grubumun lakabı." Adımlarını hızlandırarak bana yetişti ve "Neden hortlaklar?" Evet, gerçekten neden hortlaklar? Korkunç oldukları için mi? Hayır. Hortladıkları için mi? Kesinlikle hayır. Hala yürüyorken sırf vakit öldürmek adına anlatmaya başladım. "Bir gün hep beraber içmeye gitmiştik. Bara girdik ve içki almak için barmene doğru yöneldik. İçtikten sonra ben fazla sarhoş olmuştum. Onlar ise hala ayıktı. Ben saçma salak şeyler zırvalıyordum, yanımdan geçenlere laf atıyordum. Sonra bir adam yanımdan geçerken birden beni kendine çekip sıkıca kollarımı tuttu ve iğrenç dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ben kurtulmaya çalışıyordum. Birden benimkiler adamın üstüne hortlamış birer zombi gibi atladı. Adamı öyle bir dövdüler ki kıyafetleri param parça olmuş yüzü kan içindeydi. Hemen görevliler gelip beni dışarı attılar ve çocukları da biraz hırpalayıp yanıma fırlattılar. O halimle hepsiyle grup sarılması yaptım ve bağırdım. "Hortlaklar!" Kıkırdayıp daha sıkı sarıldık ve tekrarladılar. "Hortlakların!" İşte o zamandan beri aramız çok iyi." Dedim ve gülümsememi saklayamadım. O da bana gülümsedi. "Vay, aslında hoşuma gitti." Dedi. Bakışlarını önüne getirdi ve hızını yavaşlattı. Suratına hafif bir gülümseme yerleşti. Başımı kaldırıp önüme baktım. Benimkiler havalı bir şekilde ellerini ceplerine koymuş bize bakıyorlardı. Tabii Cenk hariç. Gözleriyle Derin'in her kıvrımını ezberlemeye çalıştığını anlamak pek de zor olmuyordu.
Gülümseyip "Selam." Dedim. Onlarda selam verdikten sonra Derin'e döndüm. "Bu Derin. Dün kurtardığımız narin kız." Derin utanarak gülümsedi ve "Selam." Dedi. Bizimkiler aynı anda selam verdiler. Cenk sonradan tepki vererek tekrar Derin'i süzdü ve gülümsedi. "Selam, Derin." Derin kolumun kenarından tutuyordu. Anlaşılan rahatsız oluyordu. Cenk'e bakıp tek kaşımı kaldırdım ve "Ağzının suyunu sil Cenk. Yoksa birazdan salyan akıcak bir ağızın olmayacak." Dedim. Gözlerini Derin'den çekip bana yükledi. "Salyamın falan aktığı yok. Sen yeni tanıştığın birine bakmaz mısın?" Dedi. Hah! Savunduğu noktaya bak. "Bakarım. Ezber yapmadan ve sırıtmadan." Dedim. Sıkılmış görünüyordu. Elini saçına götürüp saçlarını geriye yatırdı ve arkasına dönüp yürümeye başladı. "Karnım kazınıyor, artık tıkınmalıyız." Dedi. En azından bu konuda haklıydı. Onlar önümüzden giderken biz Derin'le onları takip ediyorduk. Derin, ellerim cepteyken hazırda bekleyen koluma girdi. Yüzüme bakıp gülümsedi. Yine gözleri etkisinde kalıyordum. Kendimi zorlayarak sırıttım. Kesinlikle çok malca sırıtmış olucam ki yere bakarak hafifçe güldü. Sanırım Ejderhanı Nasıl Eğitirsin? filmindeki "Dişsiz" gibi güldüm. Ah, bu onun suçuydu. Onun kadar güzel gülebilseydim aynayla evlenirdim. Belki kendine aşıktır? Egolu biri olduğunu sanmıyorum. Daha çok melek.
Böyle düşünürken sonunda kahvaltı edebileceğimiz bir yer bulmuştuk. Derin ile yanyana oturduk. Hortlaklar ise rastgele oturdu. Yanımda Derin varken onların nereye oturduklarını umursadığım söylenemez. Kahvaltımızı ettikten sonra birer çay söyledik. Arada Derin'e kaçamak bakışlar atıyordum. Malesef onun da kaçamak bakışlar attığı biri vardı. Ne yazık ki o biri, Cenk'ti ve bu canımı çok sıkıyordu. Cenk kesinlikle çok iyi bir çocuktu, korumacıydı, yakışıklıydı, güçlüydü ve güvenilir biriydi. Bu yüzden canımı sıkıyordu. Çünkü ona aşık olmamak çok zordu. Derin ona aşık olabilirdi. Sürekli ona bakması, gerçekten beni çok rahatsız ediyordu. Cenk sessizliği bozdu. "Hey, Derin. Merak ettim de, Rüya ile daha önceden tanışıyor muydunuz?" Dedi. Really Nigga? Cidden onca sorudan bunu mu seçtin? Yaşını sor, soyadını sor, hobilerini sor. Bu soru nasıl o küçük beynine takılıyor?
Ayağımla hafifçe Derin'in ayağına bastım ve atıldım. "Evet, eski sınıf arkadaşımdı." Dedim ve ayağımı çektim. Derin kafasını bana çevirip sanki teşekkür edercesine gülümsedi. Hayatımı kurtardın gibi birşeydi. Yani, öyle sanıyorum. Derin beni onaylıyor anlamında Cenk'e gülümsedi. Ayaz söze girdi. "Eski dostluklar kardeşliği simgeler." Dedi. Ona kızdım. Çok kızdım. Ne kardeşi? Tüm moralimi yerle bir etti o anda. Zorla gülümsedim ve "Hıhı." demekle yetindim. Derin tepki vermedi. Bu da sinirimi bozmuştu. Elimi sakince masaya koymak istemiştim ama gerilen sinirlerim duruma el koydu. Sertçe masaya vurdum. Herkesin gözü bana döndü. Bir sessizlik oluştu. "Siz devam edin. Ben lavaboya gidiyorum." Deyip masadan ayrıldım. Tam giderken Derin arkadan elimi tutup kendine çekti. "Hey, sorun ne?" Gözlerimi elinde gezdirdim. Suratına bakmaktan çekindim. Çünkü kızgındım. Gözlerinin esiri olmak istemiyordum. "Tuvaletimin gelmesi bir sorun mu?" Dedim ve elimi elinden çektim. Hiçbir şey demedi. Lavaboya girdim. Bir kaç kaşar vardı. O kadar mini bir etek giymişler ki, sanki giymemişler. Elimi musluğa koydum. İki yanımda iki kaşar rujunu tazeliyordu. Biri söze girdi. "Sence çilekli hoşuna gider mi?" Diğer kız "Bilmem." dedi.
Çilek deyince aklıma Derin geldi. O da çilek gibi kokuyordu. Beni hep kendine çekiyordu. Ona baktığım zaman ona dokunmak, onu hissetmek istiyordum. Gözleriyle sadece beni kessin, beni esir etsin istiyordum. Benim olsun istiyordum. Kahretsin! Ben.. kızlardan mı.. hoşlanıyorum? Yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başladı. Rujunu soran kız yanıma gelip başımı kaldırdı ve "İyi misin?" Dedi. Sanırım kendime olan soruma cevap bulmalıydım. Elimi kızın yanağında dolaştırdım. Tuvaletlerin birine kızı ittim ve hemen kendimde girip kapıyı üstümüze kitledim. Diğer kız kapıya vuruyor bağırıyordu. Yanımdaki "Ne yapıyorsun be! Manyak mısın?" Dedi. Kıza iyice sokuldum ve duvara yapıştırdım. ellerimi bacaklarında gezdirmeye başladım. Kız derin nefesler alıyordu ve karşı koymuyordu. Elimi tişörtünün içine kaydırdım. Göğüslerini okşamaya başlayınca kızdan iniltiler çıkmaya başladı. Diğer kız "Ne yapıyorsunuz orda!" diye bağrıyordu. Ben de bilmiyorum. Kızın boynuna eğilip boynunu yalamaya başladım. Kafasını oynatıyor, eliyle bedenimi keşfetmeye çalışıyordu. Boynundan uzaklaşıp elimle çenesinden tutarak başını bana döndürdüm. Dudaklarına yaklaştım. Kızın derin nefesleri dudaklarıma çarparken bile hiçbir duygu hissetmiyordum. Dudaklarında dilimi yavaşca gezdirip dilimi diline değdirdim. Kız kendinden geçiyor, beni daha çok kendine çekiyordu. Dudağımı dudağıyla buluşturdum ve sertçe öpmeye başladım. Öpüşürken göğüslerini sıktım. Kız yüksek sesle inlediğinde kendime geldim. Kızdan bir çırpıda uzaklaşıp dudaklarımı sildim. Kız tahrik olmuş bakışlarıyla beni istediğini söylüyordu. Ancak ben cevabımı bulmuştum. Fazlasına gerek yoktu. Tuvaletten çıktım ve kıza "Çilekli güzelmiş." dedim ve sırıttım. Kızların ikiside bana bakakaldı. Üstümü başımı düzelttim. Kızlara döndüm. "Şimdi siktirin gidin. Siz cevabınızı aldınız, bende aldım. Bir sorun daha istemiyorsanız, defolun." Dedim. Kız diğerini kolundan çekiştirirken öptüğüm kız elime bir kağıt sıkıştırdı. "Ara beni." dedi ve gittiler. Kağıdı yırttım ve attım. Makyajımı düzelttim.
Sorumun cevabını bulmuştum. Hayır, kızlardan hoşlanmıyordum.
Ben.. sadece Derin'den hoşlanıyordum.
Multi : Cenk Kaplan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrika Kraliçesi (LGBT) [ Askıda ]
RomanceÇetesi olan bir kız. Rüya. Ruhu, içinden çekilmişcesine kaba, acımasız. Bedenini tamamlayacak bir ruhun arayışı içinde. Ölümle mi? Nefretle mi? Yoksa, Aşkla mı? Kurtarılmaya muhtaç, narin bir kız. Derin. Yaşadıklarına rağmen umut dolu, sevecen. Ruhu...