Herşeyden önce, bunu kendime itiraf etmem gerekiyordu. Evet, ben Derin'den hoşlanıyorum. Onun sadece yanımda olması bile kalbimi hızlandırıyorken Çetin veya öptüğüm kız, benimle sevişse bile kalbimin deli gibi atması imkansız. İkisini de denedim. Biliyorum. Şuan hiç olmadığım kadar üzgünüm. Bağırıp ağlamak istiyorum. Bu, çok acı veriyor. Acıtıyor. İçten içe kalbimin yavaşca tutuşup yandığını, sızladığını hissediyorum. Beni kimse anlayamaz. Karşılıksız bir aşkın öfkesi beni yiyip bitiriyor şuan. Ben burda ölüyorken, o kız içerde sıcak çayını yudumluyor, bir erkeği kesiyor. Belki de arzuluyor. Acıtıyor.
Gözyaşlarım bitmek bilmiyorken tekrar yüzümü yıkadım. Yüzümdeki tüm makyajı sildim. Canım hiçbir şey istemiyordu. Kurulandım ve tuvaletten çıktım. Karşımda Derin'i buldum. Nerdeyse çarpışıyorduk. Ağladığımı görmesini istemiyordum. Kafamı öne eğdim. İki elimi tutup beni kendine çekti ve çenemden tutup kafamı kaldırdı. Masum gözleriyle gözüme baktı. Kaçmadım. Beni kendine aşık eden kıza tüm nefretimle baktım. Renksiz gözlerimin içinde parlayan ateşi gösterdim ona. Kızgınlığımı, kırgınlığımı. Ayırmadı gözlerini benden. İnatla baktı. Kızgın ateşimi söndürmeye çalışıyordu sanki. Mümkündü. Su gibi gözleriyle nefretimi aldı götürdü. Yanağımdan bir yaş süzüldü. Elini yanağıma götürdü. Baş parmağıyla yanağımı sildi. Bir süre yanağımı okşadı. Sonra aniden sarıldı. Sıkıca sarıldı. Onu oracıkta öpmek istedim. Tutkuyla. Yapamazdım. Omzundayken boğuk sesimle konuştum. "Eve gidelim." Saçımı okşadı. Kollarını gevşetip beni bıraktı ve elimi tuttu. Gülümsedi. "Gidelim." dedi ve masaya doğru ilerledi. Çocukların yanına geldiğimizde hepsi kalktı ve yanıma geldi. "Rüya? İyi misin?" , "Ne oldu?" , "Seni eve bırakalım mı?" "Sorun ne?" soruları havada uçuşuyordu. Derin masumca gülümsedi ve "Cenk, bizi eve bırakır mısın? Çocuklar siz de merak etmeyin. Sadece karnı ağrıyor. Bilirsiniz kızsal meseleler." Çocuklar rahatlamış bir şekil nefeslerini bıraktılar. "Birşey oldu sandık." dedi Murat. Sanırım bir şey demeliydim. "Ben iyiyim. Derin haklı." Dedim. Ah, neden bizi Cenk bırakıyor? Neden Ali, Murat veya Ayaz bırakmıyor? Sıçarım böyle işe. "Cenk sen otur. Bizi Ali bırakıcak." Dediğimde Derin Cenk'e baktı. Cenk atladı. "Neden? Ben bırakabilirim." Az kaldı patlıyacaktım. "Sana Ali bırakacak dedim." dedim ve Ali'ye "Hadi?" bakışı attım. Ali hemen toparlandı ve dışarı çıkıp arabayı çalıştırdı. Derin'i bırakıp arabaya bindim. Cenk'e birşeyler söyleyip koşarak yanıma geldi ve arabaya bindi. Ali arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladı. Ellerimi dizime koyarak yumruklarımı sıktım. Bunca zaman ağlamamıştım. Artık zor geliyordu. Eve gidene kadar ağlamayacaktım. Sonra odama kapanıp sessiz çığlık ve hıçkırıklarımda ağlayacaktım. Ali arada aynadan beni kontrol ediyordu. Derin ise ne yapması gerektiğini düşünüyor gibiydi. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. Birden bana döndü. Gözlerimiz buluştu yine. Elini dizime uzatıp elimi tuttu. Eli dizime değince içimde olan elektriklenme tüylerimi diken diken yaptı. Eliyle sıktığım yumruğumu gevşetti. Elini avcumun içine koydu. Bana baktı. "Bunu sık ki ne kadar acı verdiğini anlıyım." Dedi. Elini tuttum. Nasıl sıkabilirdim? Narin yumuşak ellerini? "Anlaman için yaşaman lazım." Dedim. Elimi daha sıkı tuttu. "Yaşat o zaman." Dedi. Ben sana aşığım kızım. Anlaman için aşık olman lazım. İmkansız birine. Elimi çekmek isteyince diğer elini de elime koydu. Başını göz hizama indirdi. Kaşlarını havaya kaldırıp gülümsedi. Birşey demedi. Kafamı döndürüp ellerimize baktım. Elimin içinde onun elinin olması o kadar güzel hissettiriyordu ki. Onun sıcaklığını hissetmek. Elimi çekmemi istemiyordu. Bende istemiyordum ama ona bağlanmaktan korkuyordum.
Sonunda eve gelmiştik. Ali ile vedalaşıp eve girdik. Eve girdiğim gibi odama koştum. Derin'de arkamdan koştu. Tam kapıyı kapatıyorken içeri girmeyi başardı. Beni itti ve kapıyı kitledi. Ona bakakalmıştım. Bunu beklemiyordum. Ağlamak istiyordum sadece. "Çık odamdan." Dedim. Derin bir iç çekip yanıma geldi. "Yaklaşma." dedim. Dinlemiyordu. Ayağa kalkıp geri gittim. "Sana yaklaşma dedim!" Durdu. "Ne olduğunu söyler misin?" dedi. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Boğazım sancıyordu. Gözlerim kızarıyordu. "Sanane? Yalnız kalmak istiyorum." dedim. Elini ensesine götürüp kafasını oynattı. "Tamam ama benimle." dedi. Ha? "Ne seninle?" dedim. Hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. Geri gidince duvara yapıştım. "Benimle yalnız kalacaksın." dedi. Bu kızın amacı beni çıldırtmaksa eğer, başardı. Yerimden doğrulup Derin'e yaklaştım. Kolundan tutup sertçe bedenini duvara vurdum. Canını yaktım. Acıyla inledi. Bedenine iyice sokuldum. Başımı boynuna koydum. Elimi belinde gezdirdim. Ona dokunma hissi o kadar farklıydı ki. Tüm bedenimi ateşler sarıyordu. Kalbim delice çarpıyordu. Belinden kendime doğru çekip onu duvardan kurtardım ve sarıldım. Kapıya dayadım. Ne yaptığımı anlayınca kurtulmaya çalıştı ama ondan güçlüydüm. Kapının kilidini açtım ve kapıyı da açtıktan sonra onu dışarı ittim. Ardından hemen kapıyı kapatıp kitledim. Bir kaç saniye sonra kapıya vurmaya başladı. "Rüya! Yapma! Konuşmalıyız. Konuşmaya ihtiyacın var." dedi. İçerden tüm gücümle kapıya vurdum. "Neye ihtiyacım olduğunu bilmiyorsun! Kes o sesini ve beni rahat bırak!" Dedim. Elim çok ama çok acımıştı. kendimi tutamayıp bağırdım. "Ah! Lanet olsun! Kapıyı sikeyim!" Derin elini kapıya koydu. Sakince "Sen.. iyi misin?" dedi.
Tuttuğum gözyaşlarımı sakince serbest bıraktım. Ağlamaya devam ederken "Sadece.. beni rahat bırak." dedim ve sessizce ağlamaya başladım. Hiçbir şey demedi ve kapıya dayanarak bedenini aşağı kaydırdı. Gitmedi. Hiçbir şey söylemiyordu. Aradan 20 dakika geçti. Hala ağlıyordum ve Derin hala kapıdaydı. Ağlamaktan kafam ağrımaya başlamıştı. Yatağa uzanıp bir süre dinledim. Dalmışım. Tam 6 saat uyumuşum. Gözlerimi zor açtım. Ağlamaktan yorgun düşmüşüm. Sarhoş gibiydim. Hala kafam zonkluyorken telefondan saate baktım. Saat 18:23'ü gösteriyordu. Zorla yataktan kalktım. Aklıma Derin geldi. Hemen kapıya yöneldim. Yavaşca kilidi ve sonra kapıyı açtım. Baktığımda Derin'in yerde uyuya kalmış olduğunu gördüm. Suratımda aptalca bir gülümseme oluştu. Beni onca zaman beklemişti. Çok yorgun olmalıydı. Eğilip onu yavaşça kucağıma aldım. Düşündüğüm gibi hafifti. Yavaşca odama götürüp onu yatağa uzandırırken nerdeyse üzerine düşüyordum ki elimi yanına koyarak durumu kurtardım. Tam dudaklarının hizasındaydım ve nefesi yüzüme çarparken öleceğimi sandım. Kalbimin sesiyle uyanmasından korktum. yakından o kadar güzel görünüyordu ki bunca zaman kendimi güzel sanmıştım. Dayanamıyordum. Ona dokunmak istiyordum. Edepsizce. Onun iniltilerini duymak için çıldırıyordum. Benim olmasını istiyordum. Gözlerimi kapatıp korkakça boynuna sokuldum. Uyanmasından korkuyordum ama artık çok geçti. Çoktan çıldırmıştım. Çıldırtmıştı. Uyanırsa itiraf edecektim. Dilimi yavaşça boynunda gezdirdim. Ona dokunmamaya özen gösteriyordum. Kendimi zor tutuyordum. Başını yana çevirdi. Kaşlarını çattı. Bir an kalbim durdu sandım. Neyseki uyanmadı. İrkilmişti. Sıcak dilimin soğuk boynunda gezmesi belki de onu tahrik etmişti. Uykusu derindi. Öyle olmasını umuyordum. Boynunu boydan boya yalamaya başladım. Kokusunu içime çektikçe içimde bir şeyler uçuşuyordu. Kalbim titriyordu. Yavaşça boynunu dişleyince ağzından bir inilti kaçırdı. Bu daha çok "Ih" gibiydi. Beni tahrik etmişti. Sandığımdan da fazla. Bunu birdaha yapmayacağıma yemin ettim ve boynundan çekildim. Tekrar dudaklarının hizasına geldim. Onu sertçe öpmek, dilini hissetmek istiyordum. Gözlerimi kapatıp yutkundum. Dudaklarına yaklaştım. Uzun ve yavaşça öptüm. Çekilmeliydim ama çekilemiyordum. Bir daha öptüm. Kendimi tutamayıp dilimi dudaklarında gezdirdim. En son alt dudağını da öpüp zorla geri çekildim. Üstünden kalktım. Yaptığım, şu ana kadar yaptıklarımın en tehlikelisiydi. Hayatım da aldığım en büyük riskti.
Multi: Derin ve Rüya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrika Kraliçesi (LGBT) [ Askıda ]
RomanceÇetesi olan bir kız. Rüya. Ruhu, içinden çekilmişcesine kaba, acımasız. Bedenini tamamlayacak bir ruhun arayışı içinde. Ölümle mi? Nefretle mi? Yoksa, Aşkla mı? Kurtarılmaya muhtaç, narin bir kız. Derin. Yaşadıklarına rağmen umut dolu, sevecen. Ruhu...