chapter 3 part 2

72 9 29
                                    

{Ertesi Gün}
Başımda ki lanet ağrı için, ağrı kesici hapı dilim ile erittim. Tadını sevdiğimi söyleyemezdim. Yine de fazlası ile işe yarıyordu. Dışarıdan nasıl görünüyordum bir fikrim olmasa da Amelia'nın topuk sesleri koridorda yankılandı. "Hester?" derken gözleri, kırmızı gözlerimi inceliyordu. "İyi misin tatlım?" Başımla Amelia'yı onayladım.
"Sadece baş ağrısı, dün çok çalıştım. Birde gölde oturunca üşütmüş olmalıyım." Çantasını karıştırıp içinden pet şişeyi çıkardı. Sarı renkli olan suyu görünce güldüm. Sanki, birşeylere benziyordu işte...

"Büyük annem yollamış, senin için. Baş ağrılarından haberdardı." Amelia'ya ve ailesine minnettardım. Her ne kadar Amelia eskisi kadar masum olmasa da masumluğu sayesinde çok işten yırtmıştık. Şimdi büyük göğüsleri, alımlı elmacık kemikleri ve dolgun dudakları vardı. Tam bir Rus Tanrıçasıydı. Calum ve Amelia arasında hala birşeyler olmaması benim kendimi sorgulamama yol açıyordu.

Pet şişenin kapağını açtığımda, bayıldığım zencefil kokusu burnuma doldu. Bu koku, ezilmiş kahve kokusundan sonra sevdiğim ikinci kokuydu. Şişede ki garip suyu yudumlarken gözün saate takıldı.
"Din bilimleri, yürü gidiyoruz." dedim Amelia'yı koluma takarken, oda ilk defa o derste Calum olmasını aldırmadı.

Amfiye girdiğimizde içerde Calum, Ashton, Sierra ve Donoya vardı. Din bilimlerine kolay kolay gelen olmazdı. En azından bu sene olmadı. Çünkü Bay Viertan'ın anlattığı mezhepler yüzünden oğlanın biri intihar etmişti ve okulda alınan en az branş din bilimleriydi. Bay Viertan kendini düzeltmişti ancak, iş işten geçeli çok olmuştu.

Her zaman ki sırama oturduğumda Calum gülümseyerek yanıma geldi. On dolarına iddiaya girerdim ki, Amelia'ya inat yapıyordu.

"Naber?" derken gözleri garip suyun üzerinde geziniyordu. "İyiyiz Cal, sen?" Eline şişeyi alıp salladı.

"Artık idrarda içiyoruz artık, ha ?"

O gülerken şişedeki suyun birazını içip ona uzattım. "Denemeni yeğlerim, lezzetli bir idrar."

Masama oturduğunda kitaplarımı kenara koymuştum, Amelia'da zaten arkadaşıyla konuşuyordu.

Pet şişeyi eline alan Calum'u izlerken güldüm. Arada selamlaşırdık ama aynı şişeyi kullanmamız olanaksızdı.

Şişeyi yudumlarken saate bakıyordum. Ders başlamıştı ama Bay Vietnam ortalarda yoktu.
"Lezzetli," dedi dudaklarını yalarken. "Ben bu şişeyi alıyorum." Başımla Calum'u onaylarken çantasından bana çikolata fırlattı. "Şişeye karşılık."

"Çok naziksin Hood."

Elleriyle prens selamı verirmiş gibi eğildi. "Tabiki."

Ders boyunca boş boş oturduğumda sıkıntıdan tahtaya yazıp yazıp karalıyordum. Donoya Ashton'un omzuna yaslanmıştı ve şuan Amelia olmasa Calum'dan bunun için izin alabilirdim. En azından bir tahta sıradan daha yumuşak olabilirdi omzu.

Arthur's Gift //l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin