Annem Bir kaç gün daha kalıp geri döndü. Fazla bile kalmıştı. Onun gibi kuralcı bir kadın için işlerini bir hafta bekletmek sanırım biraz fazlaydı. Bazen onun adına üzülüyorum. Babamdan ve ailesinden kalan servet ona geri kalan ömrünce yetebilirdi. Fakat tek kuruşuna bile dokunmadı. Kendi elleriyle kurduğu şirketini yine kendi çabasıyla bu günlere getirdi. Bu konuda da ona çok imreniyordum. O kadar azimliydi ki hiç bir şey onu yıldıramıyordu. Bense öyle değildim. Yani uzun bir süredir değilim. Umursamaz duygusuz ve hatta ruhsuz bile diyebilirim kendim için. Hissedemiyorum. Sevgi , heyecan, mutluluk , yalnızlık, nefret, öfke... Acı dışında hiç bir şey yok.
Yoktu.
Ta ki onu görene kadar. Şimdiyse ismini bilmediğim, anlam veremediğim bir his var. Bazen beni yakıyor ve sanki dünya üzerinde ki bütün suları içsemde sönmeyecek gibi. Akdeniz'in sıcağı, kor bir ateş gibi. Bazen de hiç ummadığım bir anda bir serinlik salıyor içime. Masum bir ürperti. Bir meltem gibi, balkonun açık kapısından içeri sızan hafif bir rüzgar gibi.
Aynı kendisi gibi de dengesiz hissettirdikleri.
Evet şu an kendi mahkememde her şeyi itiraf ediyorum. Onu seviyor muyum bilmiyorum. Bundan emin olamıyorum çünkü uzun zamandır hissetmiyorum. Fakat emin olduğum bir şey var ki artık onu düşünmeden edemiyorum. Biliyorum ki bu beni hissettirdiğinden daha çok yakacak. Eğer böyle bir işe girersem kafam beladan da çıkmayacak. Ama kendimi tutamıyorum artık. Frenleyemiyorum. Bu öyle bir şey ki annemin de dediği gibi bundan kaçamıyordu insan. Ve ben onun başıma açacağı onca belaya rağmen onu istiyordum.
Acaba o da ..
Bir de bu düşünce vardı işte. O da hissediyor mu benim gibi ? Bu ise dünyanın en çaresiz hissettirici şeylerinden birisiydi sanırım . O gece arabada söyledikleri geliyordu aklıma. Uzak dur benden demişti. Ki daha ilk defa yanyana olmuştuk. Benden rahatsız olmuştu. Fakat sonra yine bir gece dayanmıştı kapıma. Sırılsıklam ve yüzü gözü dağılmış halde. Aklımı karıştırıyordu. Çok karıştırıyordu.
Birisini arzulamak çok farklı bir duyguymuş. Bunu şu an çok iyi anladım. Bana yakın ama bir o kadar da uzak. Şaşırtıcı bir şekilde çekici ve...
Ve de etkileyici. Gerçekten ondan etkileniyorum. Hemde çok fazla. Annemle konuşmalarımız geliyor aklıma. Acaba gerçekten aşık mı oluyorum Kaan'a ?
Düşünceler düşünceler ve düşünceler. İşin içinden çıkamıyorum. Baş edebileceğimiz şeyler vardır hayatta. Bazen de edemeyeceklerimiz. Düşünüyorum da ölümle bile yüzleşmişken aşka niye haddini bildiremeyeyim ? Bence ilk yapmam gereken bu . Bu şeyle burda köşede bir yerlere saklanarak değil de karşı karşıya gelerek yüzleşmek. Onu görerek. Onu yaşayarak. Şu an görebiliyorum anlayabiliyorum bir çok şeyi. Kaçmak , saklamak ya da inkar etmek çok saçma. Bunların hiç bir işe yaradığı yokmuş meğer. Gurur yapmanın da bir anlamı yok. Annemin de dediği gibi kaçarak kurtulamam. Kimse kurtulamaz. Ve bazı şeyleri kabullenmek gerekir. Mağlubiyet gibi.
Ölüm gibi .
Aşk gibi .
Ve ben daha fazla kaçmayacağım.
En kısa zamanda geri döneceğim. Ve hislerimle yüzleşeceğim. Birebir. Gurur yapmak en azından kendine gurur yapmak çok saçma. Ne kadar inkar etsende öyle olduğunu biliyorsun sonuçta. Ve geçmediğini ve de geçmeyeceğini. Ama ne kadar farkına varırsak varalım aşk bu işte. Herkes inkar eder en başında. Herkes geçmesini bekler. Kimse kabul etmez , en azından kendine bile itiraf edemez. En tecrübe sahibi insan bile aşık olunca kilitlenir bence. Kestiremez ne yapması gerektiğini. Çok farklı hissediyorum. Gerçekten çok farklı. Içimde bir şeyler yer değiştiriyor kimi zaman. Bazen çok gürültü bazen sessiz sakin bazen can yakıcı ki ortada hiç bir şey olmasa bile bazende güç verici. Karışık. Karmakarışık. Evet artık söyle böyle yok. Daha neler demek yok kendime.
Evet onu tanımıyorum. Evet o tehlike kokan bir adam. Ve evet ben o adama delice hisler besliyorum.
Hem de bu kadarcık bir zaman diliminde.
Peki ya şimdi ?
Bundan sonra ne mi olacak ?
Hiç bir fikrim yok..
Bildiğim tek şey , söyleyebileceğim tek şey ona karşı koyulmaz ve geri dönülmez bir şekilde aşık oldum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Hayaller
Novela JuvenilNe kadar güçlüsün ? Ne kadar dayanıklısın ? Ne kadar yıkılmazsın ? Acıların ya da sırtında taşıdıklarının yaşı var mı ? Peki seneler ? Peki ya hayaller ? Sahi senin hayallerin hangi renkteler ?