" Devam edeceğiz" demişti annem. " babanda böyle isterdi" demişti. Garipsemiştim o zamanlar. Her ne kadar inanmak istesemde hep bir tereddütte kalmışlık sarıyordu zihnimi.
Ama aynen öyle oldu. Ve biz her şeye rağmen devam ettik. Devam edeceğiz demiştik ama kolay olup olmayacağından bahsetmemiştik. Bize en büyük engel bu evdi. Babamın yüz hatlarından kokusuna kadar sinen bu ev. Duvarlarında hala küçük kardeşimin kahkahalarının yankılandığı bu ev. Çok düşündük taşınmayı. Bir çok ev tutup son anda vazgeçtik. Bırakamadı annem. Onların anılarını bırakıp gidemedi. Evlendiği gün sevdiği adamın kucağında girdiği bu evi , benim ilk nefeslerimi saklayan bu evi , kardeşimin ilk adımlarına şahid olan bu evi bırakıp gidemedi. Ilk başlarda belli etmemeye çalışsada çok zorlandı. Kimi zaman onun evi saran hıçkırıklarıyla uyandım. Kimi zaman uyku tutmadı saatlerce onu izledim. Her gece babamın başka bir kazağına sarılıp uyudu.
Kerem'in yastığıyla birlikte..
Zaman her şeyin üzerine şeffaf bir çarşaf gibi serildi. Günler geçtikçe acılar soğudu gözyaşları kurudu.
Ve tam üç yıl geçti aradan. Her şey değişti. Önce evden başladık. Kerem'in odasına sonsuza uzanan bir kilit taktık. Annem odasını değiştirdi ve aynı kilit babamla ikisinin olan odayada vuruldu. Ev zaten büyüktü. Özellikle iki kişi için fazla büyük.
Baştan tırnağa her şeyi yeniledi annem. Daha çok işe dönük bir kadın olmaya başladı. Boş kalan zamanlarında da ya ev işleriyle uğraştı ya da çalışma odasındaydı. Her ne kadar kafasını dağıtmaya çalışsa ve bir şeylerle uğraşmaya başlasa da kendine bakmayı kestirip attı. Zamanın tek değiştirdiği şey annem ve ev olmadı. Bende çok değiştim. Saçlarım hiç olmadığı kadar uzadı ve rengini açtırdım. Boyumda biraz uzadı ve olabildiğince zayıfladım. Okulumu değiştirdim. Eski sıcakkanlı sevecen kişiliğimin tam zıttı bir insan olmaya başladım. Kimseyle konuşmuyor hiç bir şeyle ilgilenmiyordum. Önceden girdiğim ortamlardan hiç birisine girmiyor eski arkadaşlarımın birisiyle bile görüşmüyordum. Hiç bir zaman inancı zayıf bir insan olmadım. Hiç bir şekilde Tanrı'nın yaptıklarını sorgulamadım. Sorgulamamıştım.
Ta ki kardeşimi kaybedene kadar. Ne kadar zaman geçerse geçsin hala kabullenemiyordum. O kadar küçük birisinin ne günahı olmuş olabilirdi ki ? "Tanrı sevdiklerini yanına alırmış "derdi anneannem. Madem öyle Tanrı beni sevmiyor muydu ?
Fiziğim ve kişiliğimin yanında bakış açılarımda değişti. Önceden en ön sırada pür dikkat derse odaklanan sınavları hep en yüksek seviyede olan ben şimdi en arka köşede oturuyordum ve her sene sınıfta kalmanın eşiğinden kıl payı yırtıyordum. Iç mimar olmak istemiştim hep. Piyano derslerine giderdim. Hep pollyanna gözlükleriyle bakardım insanlara. Kahverengi gözlerim her zaman gülümseye hazırmış gibi parladı. Oysa şimdi bırak iç mimarlığı üniversite sınavlarına bile hazırlanmıyorum. Ne dersaneye gidiyorum ne de bir kitap yüzü açıyorum. Piyanoma dokunmayalı tam üç yıl oldu. Kerem bayılırdı piyanoya. Durmadan benim yanımda tuşlara basar beni deli ederdi. Hala onun parmak izleri varmış gibiydi ve silinsinler istemiyordum. Yoksa bir gün bile dayanamazdım.Çünkü müzik benim tek sığınağımdı kaçabildiğim tek yer. Kulaklıklarımı taktığım an yada tuşların çıkarmaya başladığı melodiler kulaklarımı doldurmaya başladığı zaman her şeyi unutur bambaşka bir dünyanın kapılarını aralardım kendime.
Eski gibi bakmıyordu gözlerimde ayrıca. Aynanın karşısına geçtiğimde orda gördüğüm şey bir çift boşluk oluyordu. Kendimi insanlardan soyutlamam beni yalnız bıraksada iyi taraflarıda olmuyor değildi. Bu beni farklı kılıyordu. İfadesiz bakışlarım , neredeyse hiç denilebilecek kadar az konuşmam çevremdeki karşı cinslerimi etkiliyordu. Ayrıca pollyanna gözlüklerim kalkmıştı ve her şeyi daha net bir şekilde görebiliyordum. İnsanları daha iyi analiz edebiliyor kim iyi kim kötü her şeyi daha ayrıntılı bir şekilde seçebiliyordum. Yılların beraberinde getirdiği tek şey şu an elimde tuttuğum sigaraydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Hayaller
Novela JuvenilNe kadar güçlüsün ? Ne kadar dayanıklısın ? Ne kadar yıkılmazsın ? Acıların ya da sırtında taşıdıklarının yaşı var mı ? Peki seneler ? Peki ya hayaller ? Sahi senin hayallerin hangi renkteler ?