BST BÖLÜM 2

377 161 22
                                    

SELİN
Bugün daha pazartesi zaman nasıl geçecek derken Ezgi geldi aklıma. Resmen koşarak Ezgi' nin sınıfına gittim beni bu sıkıntılı halimden ancak o ve dedikoduları kurtarabilirdi. Tabi ki Ezgi sınıfta yoktu önce kendi şansıma sonra Ezgi'nin iki dakika yerinde durmasına izin vermeyen sürekli enerji pompalayan metabolizmasına küfür ettim. Ders zilinin çalmasıyla Ezgi sınıfa girdi. Ufak bir selamlaşmadan sonra içimdeki sıkıntıyı dile getirdim. " Kanka var ya sıkıntıdan çatlıcam yemin ederim. Sınıftakilerin ağızı var dili yok, kafaları var beyinleri yok bide gözleri var her hareketimi inceleyen. Kurtar beni nolur ya. Gel kaçalım zaten adam akıllı yoklama alınmıyor. Hadi nolur nolur. " Ben bu cümleleri kurarken Ezgi gülme krizine girip girip çıkıyordu. Komik olan ne ???? "Allah iyiliğini versin Selin güldürdün beni, sen sıkılmışsın çok gel bu ders bizim sınıfta kal değişiklik olur." dedi bide dalga geçermiş gibi. Sinirlerimin bozulmasıyla hiç vakit kaybetmeden cevap verdim.
"O kadar değişiklik olur ki anlatamam sana Ezgi sizin sınıfın kuzey cephesi boğaz manzaralı sonuçta deniz havası çok iyi gelir bana. Manyak mısın Ezgi? Sen de camdan baktığında otlayan inek, uçmaya çalışan tavuk görüyorsun ben de. Deniz havası yerine ahır kokusu ohhh misss.Bana farklı şeylerle gel kanki zaten sıkıntıdan beynim kendi hücrelerini öldürmeye başladı sayende kalan iki üç taneyi de ben sinirden yaktım. Şuan seninle arkadaşlığını bitirmeyi planlıyorum. " derken nefes almak için arkamı dönüp sıranın üzerine oturdum. O sıra da Ezgi' nin kurduğu cümlelerin hiç birini duyamadım.
Allah'ım tam karşımda duruyordu. Hem de bana bakıyordu. Önce suratımın aldığı şekli düşündüm sonra toparlanmaya çalıştım beceremedim. Galiba manyağım ben öküzün trene baktığı gibi çocuğa bakıyordum. Hayırdır ? dese hayır olsa şeker dağıtırdık diyebilecek kadar saçma bir hale gelmiştim. Onu karşımda görmenin getirdiği şokla Ezgi' yi unutmuştum beni dürtmesiyle kendime geldim. Ezgi'ye onun bu sınıfta mı olduğunu soracaktım fakat hoca gelmişti. Tabi ki Ezgi' nin birkaç dakika önce yaptığı mükemmel teklifi değerlendirip bu sınıfta derse girecektim. Derse gelen öğretmenin sınıf öğretmeni olduğunu öğrendiğim yirminci dakika da kalbimin ritminin bozulmasına sebep olan çocuğun da bu sınıfta olduğunu öğrendim.
Arka sıralar da bir yerlerde oturuyor olacak çünkü hiç bir yerde göremiyordum tabi ki arkama dönüp bakamıyordum. Konuştuğum an kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi hissettiğim için konuşmuyordum bile. Arkadaşlarım aşık olduklarını da "midemde kelebek uçtu hissettim" diye bana anlattıklarında küçümseyerek onlara şöyle cevap verirdim. "kelebek mi yuttun?" Onları iğrenç bir espriyle karşılayarak moralini bozduğum tüm arkadaşlarımdan özür dilerim. Şuanda resmen o kelebekleri kozasıyla yutmuşum midemde evrim geçirip güvercin olmuşlar gibi hissediyorum. Çok heyecanlandım neden anlayamıyorum.

Öğretmenin hangi sınıftasın demesiyle cevap vermem aynı saniyede gerçekleşmişti, "9-C deyim hocam ama bu sınıfa gelmek istiyorum." hoca da benim gibi hızlı cevap verince. konuşmamız çabuk bitmişti. "Müdür yardımcısıyla konuş teneffüste boş yer varsa sana yardımcı olur."
Konuşma bitince ağızımdan çıkan kelimeleri tek tek düşündüm, ben bu sınıfa geçmeye ne zaman karar verdim? Ne yapıyorsun Selin kendine gel! Kendime bir yandan kızıp diğer yandan da onunla aynı sınıfta olacağım için teselli ediyordum. Çok saçmaydı yaptığım hareket ,kesinlikle anladı ona bakınca nefes almayı unutacak kadar tuhaf birşeyler hissettiğimi. Teneffüs zili çaldığında yan odadaki müdür yardımcısının yanına gittim, sanki adam beni bekliyormuş gibi hemen kabul etti sınıfımı değiştirmek istediğimi. Nesin sen ya kankim misin sanki müdür yardımcısının insan hemen kabul eder mi biraz zorluk çıkar yani birisi benim adıma torpil geçilmesi için paramı veriyor diye düşünmeden edemedim.
Elimde sınıf listesi ve yeni sınıfımın kapısının önündeyim. Ben o sınıfa nasıl gireceğim, tüm sınıf bana bakacak o bana bakacak off kalp krizi geçireceğim şimdi Allah'ım yardım et. Sınıfa girdiğim an gözüm hemen onun olduğu en arka sıraya gitti. Tabi gördüğüm manzara hiç hoş değildi. İki kızın ortasında oturuyordu. Galiba boş yere umutlanmışım ya da ben ne hissediyorum bilemiyorum. Madem sevgilin var neden bana kantinde öyle güzel baktın. Yanında iki kız oturuyordu sıraları birleştirmişler birşeyler yapıp gülüyorlardı onlara bakmam yedi saniye falan sürmüştür. Ezgi'nin yanına gidene kadar ağlamamak için gözlerimi kırpmadım hatta bir yarım saat aldatılmış gibi hissettim sonra beynim kalan son iki üç hücrem adam akıllı bir şekilde onunla sevgili olmadığımı izâ etti.
Ezgi' nin dediği kadar vardı, bu sınıf gerçekten çok eğlenceliydi. Sürekli gülme sesleri her kafadan bir ses, hocayı delirten espriler ve işlenmeyen dersler galiba bu senede kalacağım sınıfta. Geleceğim hiç parlak değil.... Dersler nasıl geçiyor anlayamıyordum kızlar bana kendini tanıtıyor ben onlara kendimden bahsediyordum. Bazıları beni komik karakterlere benzetiyor ara ara gülüyorduk. Serenay Sarıkaya'ya benziyorsun diyen iki kız biraz fazla abartıyordu Barbie bebeğe de benziyorsun diyen sarı kız saçmaladı, Heidi' ye benziyorsun diyen kız sıçtığım bok bile senden güzel der gibi bakış attı onunla ilerleyen zamanlarda hesaplaşacağım. Bu sınıfı çok sevdim ama kavga edeceğim tipler çok vardı beğenen sınıftaki ikinci derse girmeme rağmen arkamdan konuşmaya başlayan bir kaç kişiyi gözüne kestirmiştim.
Her ne kadar eğlensemde aklım üç metredeydi. İki kere ona baktım ikisinde de göz göze geldim sonra bir daha bakmamaya karar verdim çünkü kızlarla görmek canımı acıtıyordu sanki. Ne oluyorsa bana. Son iki saatti Ezgi, Ezgi' nin arkadaşı Bahattin ve ben üçümüz cam kenarında en ön sırada otuyorduk ve birden arkadan gelen yumuşak bir sesle irkildim. "Merhaba Sarışın Bayan" arkamı dönüp baktığımda onu gördüm. Evet evet o demişti bana demişti. Üç metreydi tam arkamda oturuyordu benim konuşmamı bekliyordu. Ama nasıl konuşabilirim şuan heyecandan ölmemek için çabalarken konuşma gibi bir eylem gerçekleştirebilecek miyim? Allah'ım yine yardımına ihtiyacım var. Ne demem gerekiyor ilk defa bu kadar salaklaşmıştım, merhaba boncuk göz desem mi? Olmaz manyak mısın Selin. Off. Tam çocuk seninle konuşmaya başlamış bu fırsat kaçar mı dedim ve söylediğimi kendim bile duymak istemedim salakçaydı. "Bana mı dedin ?" Sarışınların aptal olduğunun kanıtısın dese bana haklıydı çocuk yani. Esmer olan Ezgi'ye demiş olmaz hele Bahattin'e demiş hiç olamazdı. Evet dercesine gözlerimin içine baktı. "Merhaba" diyebildim sadece o bakışlara rağmen konuşabildiğime dua ederek.
Kafamı çevirip Ezgilerle konuşmaya başladım onunla biraz daha konuşursam saçmalarım diye çok korkmuştum. Hala arkamda otuyordu kokusunu duyuyordum, yumuşacık bir kokusu vardı sanki pamuk gibi, şekerli gibi. Ezgi'ler konuşmanın dozunu arttırınca hoca beni onların yanından kaldırdı. Benim ne suçum var. Orta sıralar da yeni sırama oturdum. O önümde olacağı için ve beni göremeyeceği için heyecanım biraz olsun gitmişti.
Heyecanımın onun beni görmesiyle ilgili olmadığını arkasında otururken görmüştüm. Bana ne oluyor gerçekten anlayamıyordum. Çocuktan gözlerimi alamıyorum çok tuhaf daha önce ben hiç böyle olmamıştım. Üç saniye içinde gelişti herşey arkama bir baktım yine orada. Arkama gelmiş oturmuş tip tip bana bakıyordu. Allah'ım kurban olurum ya. Döndüm ben de ona baktım ne yapmaya çalıyor diye gerçekten tek yaptığı beni izlemekti. Ya da amacı beni heyecandan öldürmekti. Kalbim deli gibiydi ritim bozukluğum çoklaşmış hatta kalbim artık şarkı çalmaya başlamıştı.
"Nerede oturuyorsun sarışın madam." dedi gözlerimin en derinlerine bakarak sanki içimde kopan fırtınayı öğrenmeye çalışırcasına. "Benim adım var sarışın madam deme." dedim manyak ben. Neden tersliyorsun ki sen çocuğu ya giderse. Tam cevap verecekti aramıza hoca girdi. "Hey sen konuşma geç arkaya ayrılın. " daha dur bismillah hocam çıkmıyoruz dememek için zor tuttum kendimi bu cümle bana çok tuhaf gelmişti onunla çıkmak ben ve o ??? Çok uzun ya.
O en arkada gözleri üzerimde kafasını hiç kımıldatmadan bana bakıyordu tuhafıma gidiyordu benimle ilgilenmesi. Onunla konuşmak istiyordum ama ne söyleyeceğimi hiç bilmiyordum. Bir konu bulsam hemen söylerim. Acaba uğurlu rengi ne ? Evet bunu ona sorabilirim. Çok güzel konu buldun aferin. O sıra arkadan bıkkın bir ses geldi.
" 0.5 ucu olan var mı ya ? "
Ya sinirlenişleride var tatlı tatlı kurban olurum. Ben arkama bakmadan onun sesinin güzelliğinde boğulmaya karar vermiştim. Fakat kıskançlık duygum tavan yaptı o anlarda. Bir kız sesi " dur çantamda vardı." dedi. Oraya gelirsem var ya saçlarını kökünden yolarım, köklerine lazer ışınları yollarım senin kelaynak gibi ortalarda dolanırsın. Tabi ki o kıza fırsat vermeden. "Ben de var al. "dedim. Ne var Selin sen de hadi bize de göster gerizekalı yok uçun falan ne bok yiyeceksin şimdi. Otuz saniye içinde ne yapmam gerektiğini kararlaştırdım. 0.7 uç kutusunu elden ele göndererek ona gitmesini sağladım. Ucu takmaya çalıştı bir süre sonra olayı çaktı. "Bu uç 0.7 ama" dedi usulca. O kadar masumdu ki mümkün olsa o görmeden sesinden öp kaç. Sesine dalıp konuyu iyice batırmak istemediğim için cevap verdim. "Sıkıntı yapma üstü kalsın sen de" dedim espriler de olmasa ben ne yapardım ortalığı çok fena yumuşatmıştım ve onu güldürmüştüm. Çok mu tatlı ne? Uğurlu renk konusunu düşüne bilirim ? Belki benim hayatımın rengi olur bende onu uğurum olarak kabul ederim. Olamaz mı yani ?
Hormonlarım deli gibi mutluluk salgılıyordu. Hiç anlamadığım bir şekilde heyecanlıydım. Okulu, sınıfımı sevmeye başlamıştım okul hayatımda bir ilk. On ikide okula gitmeme rağmen sabahın sekizinde kalkıp hazırlanmaya başlıyordum önceden on ikide başlayan derslerime yetişemeyen bir insandım. Yeni sınıfımda ikinci günüm olacaktı. Üç saatlik hazırlanma maratonundan sonra evden çıkıp okulun yolunu yarılamıştım insan konservesi gibi olan minibüsle ezile ezile. Sınıfa girdiğimde gözlerim onu aradı, aradığım gözler gözlerimle buluşmayınca biraz canım sıkıldı tabi. Orta sıralarda tanımlayamadığım bir tiple oturduğum sırama yerleştim. Dersin başlamasına beş dakika kalmıştı o hala gelmemişti. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Sanki varlığı beni rahatlatıyordu.
Kafamı gömdüm sıraya canım sıkılıyordu. Okulu sevme konusunda yapılmıştım. Oldukça dersi dinlememeye hayal kurmaya çalıyordum. Kapının açılma sesiyle kafamı sıradan kaldırdım. Sınıfa güneş doğdu sanki. Tipsiz, şebek ya. İçeri girdiği gibi göz göze geldik. Hocadan özür dileyip en arkaya oturmaya gitti. Ona bakmak istedim ama onu izlersem biraz yavşaklık olur diye düşünüp kafamı tekrar sırama koydum. Aklıma gelen şeyle içim merakla dolmaya başladı. Ben onun adını bilmiyordum ondan bahsederken kullandığım sıfatlar hariç. Üç metre, boncuk göz , şeker kokulu...Galiba salağım insan bir adını sorar.

BEN SANA TUTSAĞIM #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin