Pek kırgındım bu sabah gözlerim dünden daha yorgundu ama güçlü olmak zorundaydım. Gitmek zorundaydım,kaybolmak zorundaydım.. Beyza hala uyanmamıştı Bilge'nin erken çıkacağınıda biliyordum. Tekrar gözlerimi kapatmaya çalıştım ama uyuyamadım. Yerimden kalktım ve ilk önce Beyza'yı uyandırdım önce okula daha sonra işe gitmeliydik. Beyza sen gelme demişti ama dinlemeden hazırlanmıştım. Kahvaltı yapmadan yurt kapısına geldik Beyza her zaman olduğundan daha durgundu ona doğru eğilerek;
-Bugün neyin var? Diye sordum.
-Boşver kızım, birazdan anlarsın anlayıncada sende aynı benim gibi olursun dedi.
Pek birşey anlamamıştım ama tekrar sorma gereğide duymadım. Bugün sokaklar çok kalabalıktı ayrıca erkek mağazalarında indirim yazan reklam yapıştırılmıştı. Sahi neydi bu heyecan? Okula girdiğimizde herkes derse girmişti bile buna hiç aldırmadan yürüyorduk. Ah! karşımızdan gelen grup neyin nesiydi öyle? Ha pardon okulun Kraliçesi İrem hanım geliyormuş. Beyza'ya döndüm;
-Çekilir mi şimdi bu yaa. diye söylendim.
Beyza ağzında birkaç küfür geveledi ama pek oralı olmadı. İrem sarı uzun saçlı mavi gözlü çok güzel bir kızdı. Ah birde havalı olmasaydı arkadaş olabilirdik. Yanımızdan geçerken bize sataşmadan arkadaşlarına babasına aldığı hediyelerden bahsediyordu. Hiçbirşey anlamamıştım anlamayada kafa yormak istemiyordum zaten. Sınıf kapısını çaldık içeride Anıl hoca vardı bizi sakince karşıladı ve yerimize oturmamızı rica etti sınıfta her zamankinden farklı bir uğultu vardı ve birden herkes "Babalar gününüz kutlu olsun hocaam" diye bağırdılar. Tabii ya "Babalar Günü" Beyza'ya baktığımda beni seyrettiğini gördüm bir yandanda yanaklarından damla damla yaşlar süzülüyordu. Babalar günü yapmışlardı babası olmayan insanları düşünmeden kelimelerim yetmedi. Bir Beyza'ya bir Anıl hocaya bakıyordum ara sırada gözümden akan yaşları siliyordum. Bu adam baba olmak için mi doğmuştu? Bir baba gibi ilgilenir ve sahip çıkardı bize şükürler olsun varlığına dedim içimden bize kilitlenmiş gözlerini bir an çalan kapıya dikti içeriye giren Bilge'ydi başıyla selam verip her zaman ki o şevkatli sesiyle hoşgeldin kızım dedi.. Şüphesiz en sevdiğim hocaydı ve iyi ki tanımıştım onu sık kullandığı beyaz renk baharın ülkemize yakıştığı gibi yakışıyordu bu adama.. Bilge nereden gelmişti bilmem ama elindeki kocaman paketi Anıl hocaya uzattı hoca biraz şaşkın tavırla bana doğru baktı gözlerimdeki yaşları sildim ve ona gülümsedim. Teşekkür edip gülümsedi paketle birlikte yanıma geldi paketi masama yavaşca koydu paketin üzerindeki küçük kağıtta benim sözümden bir tanesi yazıyordu. "Kan bağı olmadan aile olmayı öğrendim ben Anıl hocanın gözlerinde" ve altında Hilal,Bilge ,Beyza'dan baba gibi sevdikleri adama yazıyordu. Gülümsemesi hiç kaybolmamıştı masum yüzünden tabii ya şimdi aklıma gelmişti Bilge bizden bir miktar para istemişti işte tam bu hediye içindi canım arkadaşım benim Anıl hoca heyecanla ama nazikce paketi açtı içinden çıkan şey oldukça değerli olacak gibiydi çünkü içinde dört ümüzün fotoğrafı vardı Anıl hoca hep ortada ben sağında Beyza solunda Bilge"de benim yanımda dururdu. Ve gözlerinde ki o koskocaman sevgiyle bizlere baktı gözleri dolmuştu
-teşekkür ederim kızlarım dedi usulca. Sonbahar gibiydi adam düşen her yaprakta ismi yazardı sanki.. Okul çıkışı mezarlığa gittik babamın baş ucuna geldim ve
-Rahat uyuyorsun biliyorum, Deli kızın akıllı duruyor artık yanına gelmeme az kaldı baba. Semih'i bulduktan hemen sonra geleceğim yanına "Babalar Günü" diyorlar insanlar babam hediye istemez diyemiyorum. Toprağından başka gidecek yerim yok baba. Yanlız kalmışım ben baba,senden sonra kimsesiz kalmışım rahat uyu baba başımı eğmem kimseye.. dedim ve sözlerim hıçkırıklarıma karışarak kayboldu. Babam mis gibi toprak kokuyordu. Sonra birden Semih geldi aklıma onunda babası yoktu oda benim gibiydi belki yetimhanede değildi ama oda bugün babasına doyasıya sarılamayacaktı. Giderek gücüm düşüyordu ama Semih için ayakta duruyordum. İş saatime 20 dakika kalmıştı hızlı adımlarla yola çıktım. Yürürken Semih'i hayal ediyordum. Bazı konularda çok benziyorduk birbirimize ama hala bulamamıştık o küçük masum çocukluğumuzu..İnsanlar garipti babam ölmeden önce bende babasız çocukları düşünmeden hediyeler alırdım babama ama şimdi hediye alacağım bir babam yoktu. Annemi özlemiştim ama gelse bile arkadaşlarımı bırakıp ona gitmezdim.Bazı şeylerden çok emindim. Babam yoktu ama hayallerim vardı..Gözümün önündeki karanlık perdeye aldırmadan yürümeye devam ettim o çok beğendiğim sahibinide görmek istediğim devasa iş yerime girip her zamanki işime koyuldum. Sınava az kalmıştı ve konularımda fazla yoktu kendime güveniyordum ya da yanlış olmasın hayallerime daha çok güveniyordum. Sevdiğime,seveceğime,okuluma,zekama,arkadaşlarıma bir mutluluk borçluydum ve en önemliside bir yerlerden beni izlediğine inandığım babama çok şey borçluydum. O adam benim babamdı,o geçmiş benüm geçmişimdi ve Semih benim geleceğimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar
ChickLitGeçmişine aşık olan bir kadın ve çocukluk aşkını öleceği gün tanıyan bir adam.