22. Bölüm

296 14 17
                                    

****

Bir sır ne kadar uzun süre saklanabilirdi ki? Ne kadar süre gizemini korumayı hesaplayabilirdi ki? Saklayamazdın... Er geç o sır yüzüne bir tokat gibi çarpardı. Seni hayal dünyandan uyandırıp, gerçeğe kavuştururdu. Ne kadar kaçarsan kaç. Ne kadar korkarsan kork. Bir insanın sırrı üvey evladı gibidir. Atmak istese atamadığı, sevmek istese sevemediği...

Melek hala çok büyük sırları bilmiyordu. Ve öğrendiğinde tüm hayatını bir kez daha değiştirecekti. Belki de umut etmek, o zaman ona zor gelecekti. Belki de yanı başında sevdiği adamı sevmek, o zaman zor gelecekti. Her ne olursa olsun Melek hala korkuyordu. Güvense bile içinde bir yerde korku vardı. Kırılma korkusu, kaybetme korkusuydu bu. Melek kahvaltıyı hazırlamış, heyecanla eşini bekliyordu. Gözlerinde yıllar sonra ilk defa ışık vardı. Heyecanla uyuyan Demir'in yanına gittiğinde, onu nasıl uyandıracağını bilemedi. Bir anda yanakları kızarmıştı. Sanki kalbi ağzında atıyordu. Titreyen sağ eli sevgiyle dokundu kaybetmek istemediğine.

"De... Demir?"

Melek o kadar titrek söylemişti ki sözleri, Demir'in ruhu arafta kalmıştı. Çünkü sevdiği kadının ürkek sesi ile hem üşümüş hem de ısınmıştı. Bu çok başka bir duyguydu. Bedeni buz tutarken, kalbinin cayır cayır yanması mucize gibiydi. Demir uyanmak istemedi. Bir süre daha gözleri kapalı dinlemek istedi göz bebeğini.

"Demir? Hadi uyan. De... mir?"

Demir bir anda gözlerini açıp sevdiği kadını belinden yakaladı. Melek kendini bir anda Demir'in üzerinde buldu. Gözlerini hızla kırpıştırırken, nasıl bir anda bu pozisyonda olduğunu anlayamadı. Yine utandı. Yanakları artık tamamen yanıyordu. Demir muzipçe gülümserken aşkının yanağına sevgisini bıraktı. Sol eliyle dokundu Melek'in yanağına. Çünkü sağ eli hala sımsıkı sarılıydı beline.

"Günaydın meleğim..."

Demir'in sözleri ile adeta büyülenmişti Melek. Kalbi kanatlanmış, çoktan bulutların arasında geziniyordu.

"Günaydın canım."

Melek'in bu sözlerine gülümsedi Demir. İçinden elbet bana bir söz bulacak. Elbet aşkını bana daha çok hissettirecek. Zaman lazım... diye geçirdi kalbinden. İkili yataktan kalkıp kahvaltı masasına gitti. Gülümsemeleri yüzlerine yayılırken kahvaltılarını yaptılar. Demir masadan kalkarken eline birkaç tabak aldı.

"Hayatım bu gün biraz dışarı çıkalım."

Melek'te ayağa kalkıp birkaç tabağı eline aldı. Mutfağa ilerlerken "Olur canım. Şunları toparlayalım çıkarız." Dedi. İkili işleri bitirip çoktan hazırlanmıştı. Ama İstanbul'un güzel havası onlara sürpriz hazırlamıştı. Melek, Demir'in elini tutarken "Kar!" diye haykırdı. Ve Demir'i bırakıp caddeye koştu. İki elini yanlarına açıp karın yüzüne dokunuşunu hissetti. Demir iki eli montunun cebinde gülümseyerek izledi karısını. Ona gülmenin ne kadar çok yakıştığını bir kere daha hatırladı. Melek duraksayıp sol elini ona uzatınca düşünmeyi bırakıp koştu karısına. İkilinin elleri buluştuğunda onları hiçbir şey ayıramaz diye düşündüler. Çünkü aşk vardı. Çünkü umut vardı kalplerinde. Onlar hiç görmese de kördüğüm bir iple bağlanmışlardı birbirlerine. Demir eşinin yüzünü iki eli arasına aldı. Melek'in şaşkın gözleri karşısında birleştirdi dudaklarını. Yine aktı kalbi Melek'in kalbine. Fatih arabasının direksiyonunu sıkıca kavrarken öfkeyle baktı. Hala inanamıyordu Melek'i kaybettiğine. Sanıyordu ki o ne kadar iterse itsin, Melek ona yeniden yapışacak. Hep öyle inandı. Hep öyle sevdi Melek'i. Tabi buna sevgi denirse. Bencil kalbi öfkeyle dolarken, her şeyi mahvedeceğinin sinyallerini veren sözleri döküldü dudaklarından.

SIR (ACI AŞK...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin