18. BÖLÜM

266 17 8
                                    


KISA BİR BÖLÜM OLDU AMA ŞİMDİLİK BENİ İDARE ETMENİZ GEREK CANLARIM ^_^

HEM NEREDE BENİM YORUM VE VOTELERİM? KIZIYORUM ARTIK!

 MEDİADAKİ- Fatih

****

"Ama ona gidemem. Yapamam. O yüzden gitmeye karar verdim. Zeynep Hoş çakal...''

Hayat çok yorucuydu. Her saniye savaşmak zorundaydın. Yaşamak için, sevmek için, mutlu olmak için hatta üzülmek için bile çabalardı insan. Ve Melek'te kendiyle savaşıyordu. Mutlu olmaya hakkı olmadığını düşünüp, kendini üzüyordu. İçindeki hüzünlerin içinde kaybolmuş bir halde ayağa kalktı. Demir'i hiç fark etmeden ters yöne yürümeye başladı. Demir yerine çivilenmişti. Elindeki güller yere düşerken, gözleri ondan uzaklaşan Melek'teydi. Seslenmek, buradayım demek istese de susup kalmıştı öylece...

Melek yorgun adımlarını atarken, tamamen kendi yüreğinde kaybolmuştu. Yaşadığı her şey hafızasına saldırırken, kalbide Demir için savaşıyordu, bilinçsiz belleğinde. Karmaşık duyguları içinde yolun diğer tarafına yürüdü. İkinci yolunda diğer tarafına geçmeye hazırlandığı an, ardındaki sesle yerine çivilendi. Ardına baktığında siyah gözlerde donup kaldı. Önündeki yolun diğer ucundaydı Demir. Korkuyla sevdiği kadına bakıyordu.

"Gidecek misin?'' diye haykırdı bir anda. Melek gözyaşlarını tutamadı.

"Üzgünüm. Ama gitmem gerek!'' diyebildi. Güven önemliydi. Melek Demir'e güvenemiyordu ta ki şimdi yapacaklarına kadar. Demir, yaya ışıklarını hiç beklemeden, arabaların hızla geçtiği yola adımladı. Korna sesleri kulaklarını doldururken, Melek'in "Demir!'' diye haykırışını da işitti. Gözlerinden damlaların süzülmesine izin verirken, araçların direksiyonu kırıp sağından solundan geçmesini umursamadı. Cesurca soluğu orta kaldırımdaki Melek'in yanında aldığında, duraksamadı bu kez. Genç kadının güzel yüzünü ellerine hapsederken, dudaklarında kayboldu.

Demir için hiçbir şey önemli değildi. Zaman hunharca akıp geçerken, o Melek'te kaybolmuştu. Çünkü biliyordu. Bu kadının aşkı, onu baştan yazmıştı. Demir, Melek'in dudaklarından uzaklaştığında, genç kadının nemli gözlerinde kaldı bir süre.

"Gidemezsin...''

Melek şaşkındı. Hala göğüs kafesini zorlayan kalbinin sesini işitiyordu. Hızla alıp verdiği nefesi, havaya karışırken "Neden?'' dedi. Demir, gözlerinden birkaç damlanın süzülmesine izin verdi. Nedense bu kadının karşısında kendi gibi olabiliyordu. Gerçekten ağlayabiliyordu.

"Çünkü ben seni çok özlüyorum.'' Dedi. Derin bir nefes alıp devam etti.

"Özlüyorum, sarılmak istiyorum, sana gelmemek için çok savaştım. Ama artık kalbimi dizginleyemiyorum. Seni seviyorum Melek! Çok seviyorum!''

Artık ne gurur kalmıştı ne de düşmanlık. Artık sadece aşk vardı. Hüsranla başlasa bile, mutluluk için çırpınan bir aşk vardı. Melek susup kaldı bir süre. Ne yapacağını bilemez halde Demir'e ardını dönüp, yola bir adım attı. Demir korkuyla genç kadının sağ bileğine yapışıp kendine çekti. Genç kadının sırtını göğsüne yasalarken, kollarına hapsetmişti tamamen.

Melek sağ omzundan, sol omzuna dolanan kollarda şaşkınca kalmıştı. Genç adamın kolunu gözyaşları ıslatırken "De... Demir...'' diye fısıldadı. Demir güçlükle "Gitme. Lütfen...'' diyebildi.

Melek çaresizce, Demir'in kolları arasındaydı. Kalbi gitmek istemese de, mantığı git diyordu. Ama genç kadın yine her zamanki gibi karar vermişti. Yine kalbini seçmişti.

"Tamam...''

Gidemedi Melek. Sonunda aradığı şefkati, Demir'in siyah gözlerinde bulmuştu.

Demir kırılan kalbini, iyileştirmenin mutluluğu ile genç kadının sol elini eline hapsetti. Şehrin güzel havasında yürümeye başladığında, yüzünde hiç solmayan gülümseme vardı.

*****

Melek ile Demir'in gözleri birbirinden başka hiçbir şeyi görmez duymaz olmuşlardı. Şehri dolaşırken hiç gülümsemedikleri kadar çok gülümsüyorlardı. Üstü açık otobüste şehrin, bulutlu havasını izliyorlardı. Melek'in başı Demir'in sağ göğsünün üzerindeydi. Demir'in sağ kolu da sımsıkı sarmıştı genç kadının yorgun bedenini. Onu korumak için her saniye Demir'in kolları hazırdaydı.

Aşk her zaman korkmak mıydı? İçine huzuru verse de bir yanda da korkup durur muydu insan? Aklında hep kaybetme telaşı dururken, rahatça nasıl sevebilirdin ki? Melek'in aklında bir sürü soru varken, aşktan korkuyor olmasına rağmen sevgiyle baktı Demir'e. Duygularını fark ettiğinde kendi de çok şaşırmıştı. Gidecekti. Kararı böyleyken ona sarılan adamın sıcaklığı ve güveni karşısında gidemedi. Zaten sevgi asla gidememek demek değil miydi?

*****

Fatih elindeki fotoğraflar karşısında yıkılmıştı. Yanan kalbi öfkesini, gözlerine ve fotoğrafı tutan eline yansıtmıştı. Sağ elindeki fotoğrafı öfkeyle sıkarken, gözlerini şehrin karanlığına çevirdi.

"Bana bunu nasıl yaparsın?'' diye fısıldadı. Yanan kalbi onun her zamankinden daha tehlikeli bir adam olmasına sebepti. Dolan gözleri buruşuk fotoğrafa yeniden döndü. Melek'in gülümseyen yüzü, Demir'in ona sımsıkı sarılan bedeni, onu delirtmişti. Ne yapacağını düşündü. Melek'i Demir'e bırakabilecek miydi? İçindeki deli sevda ne yapması gerektiğini fısıldadığında, kendi bile şaşırmıştı.

"Gerçekten, istemediğim kadar çok kötü olabilirim. Şimdi ne yapacaksınız?'' diye mırıldanırken ayağa kalktı. Dev cama yaklaşırken, elinde buruşturduğu fotoğrafı daha da sıkıyordu.

"Asla mutlu olamayacaksınız. Asıl büyük acıya şimdi hazır mısınız?'' diyebildi.

Sizce Demir ne yapacaktı?


SIR (ACI AŞK...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin