2.Bölüm

552 28 9
                                    


Sırları olmayan kimse yoktur. Sırlar insanları başarıya ulaştırabilir hatta âşık bile olmalarını sağlayabilir; ama sırlar aynı zamanda insanların sonunu da getirebilir. Sırlar bizim, bazen mutlu bazen endişeli bazen de gerçeği görmemizi engelleyecek kadar kör olmamızı sağlayabilir. Bu hikaye de sırlar hakkında. Sırlarla yaşayan insanların sıkıntılarının açınsaması. Bu sırlar, bu dört karakterin aşkı bulma ve intikam peşine düşmeyi istemelerine sebep olacak.

******

''Ne oldu Fatih?'' deyince yaralı kadını görmemesi için yolda ki bidonu gösterdi.

''Bidona çarpmışız hayatım. Bir şey yok.'' Dedi. Melek temiz kalbi ile gülümsedi.'' Hadi ya. Neyse bir şey olmadı. Dur bidonu çekeyim de başkaları çarpmasın.'' Deyip koca bidonu itti. Bidon yol kenarına gelince Fatih elinden tutup onu hızla arabaya bindirdi. Ve hayatı boyunca kaçabileceğini düşündüğü büyük sırrından kaçmaya başladı. Sanki ölümden kaçmak mümkünmüş gibi. Sanki bir canı almanın cezası yokmuş gibi kaçtı Fatih. Yaşayacakları ve yaşatacaklarından habersiz...

****

Melek evine geldiğinde mutluydu. Parmağındaki yüzüğe bakıp düğün hayalleri kurmaya başladı. Artık hiç ayrılmayacaklardı. Artık hep birlikte olacaklardı. Melek öyle hayal ediyordu ama gerçek çok başkaydı.

Fatih kazadan sonra hasar gören arabaya sıkıntı ile baktı. Eline bir bez alıp mümkünmüş gibi arabanın önündeki kanları sildi. Defalarca sildi. Günahını saklamak istiyordu. İzlerini silse de yukarıdakinin her şeyi gördüğünü unutmuştu. İnsan günahlarını silemezdi ki. Belki kendini affettirirdi ama silemezdi. Hiç olmamış gibi yapamazdı. Fatih asla bu günahtan kurtulamayacaktı. Arabası ile günahının şahidi olan yola gitti. Polis, ambulans ve çırpınan Demir'i gördü. Elleri titredi. Onun yaptığı öğrenilirse yıllardır eziyetini çektiği, sonunda başardığı meslek elinden gidecekti. Buna asla izin veremezdi. Bir yabancı gibi ayrıldı o yoldan. Ambulansa bindirilen yaralı bedeni ilk kez görmüş gibi...

Demir ölüyordu, kahroluyordu. Nemli asfalta kendini atmış deli gibi sevdiğinin adını haykırıyordu.

''Zeynep! Zeynep! Zeynep!'' ne de çok severdi bu ismin sahibini. Onsuz olmayı hiçbir zaman kabullenemezken şimdi ellerinden kayıp gitmesini izliyordu. Sevgi kaybedince değerini bilmek miydi?

Hastanenin soğuk koridorunda volta attı Demir. Kalbindeki deli çırpınışları, büyük zelzele dişleri durduramadan. Acile koşturan doktorlara eşlik etti çaresiz ayakları. Onu durdurmaya çalışanları umursamadan baktı Zeynep'e. Kanlar içindeki hali içini yakmıştı. Doktoru sol eli ile yakasından yakaladı. Genç doktor sarsılırken ''Onu kurtar duydun mu beni! Onu kurtar!'' diye bağırdı. Genç doktor endişe ile ''Efendim hanım efendi hamile. Ve bebek anne rahminde ölmüş. Hasta çok kan kaybetmiş. Durumu ciddi. Hemen ameliyata alıyoruz.'' Dedi. Ama Zeynep ameliyatı bekleyemeyecek kadar kötüydü. Gözlerini son kez aralayıp sevdiği adamın ismini sayıkladı.

''Demir...''

Demir koşarak yanına gitti. Kanlı ellerini elleri arasına aldığında gözyaşlarını tutamıyordu.

''Zeynep buradayım. '' dedi. Zeynep diğer kanlı elini karnına koydu.

''Bebeğim. Bebeğimiz iyi mi?'' diyebildi. Ruhu can çekişirken son sözleri telaffuz etti.

''Hı hı iyi sevgilim...' Diyen Demir yeni öğrendiği bebeğini kaybetmenin acısını yaşıyordu. Ama daha beterine yakın olduğunun farkında değildi.

''Seni seviyorum.'' Dedi Zeynep. Son kezdi bu sözler. Kalbi dururken Demir'in ''Bende seni seviyorum.'' Deyişini duymadı.  

******

SIR (ACI AŞK...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin