Güneş gözlerimi acıtırken uyanmamak için direniyorum.. Ben karanlığı severim. Siyah benim en güvendiğim gerçektir çünkü . Gerçek dedim çünkü siyah bir renk değil kanımca. Siyah karanlıktır, siyah dosttur, siyah aşktır, siyah güvendir , siyah korumadır. Kısaca siyah benim işte. O yüzdendir ki sabahları sevmem. Güneşin sanki bana inat edermiş gibi gözlerime gözlerime vurması da cabası. Her sabah bu acıyı yaşamak işkence benim için. Lakin kalkmam gerektiğini yine o can sıkıcı güneş ışınları sayesinde anlıyordum . Yoksa bir işim de olmaz , aşık olduğum bir gecemde . Israrcı güneşe dayanamayıp gözlerimi bir çırpıda açtım ve hiç gerinmeden ayağı kalktım. Hiç oyalanmadan duşa girdim . Ya 3 ya da 5 dakika sürmedi duş almam. Havluya bile sarınmadan odaya geçip dolaptan elbiselerimi çıkardım ve üzerime geçirdim. Bu işlemde kısa sürüp evden çıkarken cebime telefonu ve bir kaç kağıt para sıkıştırdım. Kapıdan çıktığında hemen ayakkabılarımı çekip otobüs durağına kadar koşmaya başladım. Evet acelem yoktu ama ama ne kadar kısa sürede kurtulursam şu güneşten asıl besin kaynağıma karanlığıma ulaşırım. Hiç düşünmeden gidip otobüs durağına ulaştım. Tam vaktiymiş gibi otobüs gelince kendimi içinde buluyorum. Hemen en arkaya geçiyorum ve kendimi boş koltuklardan birine bırakıyorum. Gözlerimi anında kapıyorum ve içimden saymaya başlıyorum. Neden sonra sayı yirmi bine ulaşınca ayağı kalkıp inmem için düğmeye basıyorum. Tüm gücümle koşmaya başlıyorum yine. Yanlış anlamayın bu sefer acelem var çünkü iş sınırları içerisine girdigim vakit gideceğim yere ulaşmazsam eğer kovulabilirim. Direkt kapıdan geçip eve girdim. Hizmetçiye baş selamı verip merdivenlerden aşağıya indim . Karanlığıma kavuştum. Sonunda siyahıma gerçeğime asıl yerime geldim. İşimi seviyorum . Yorucu değil en azından hatta size diyebilirim ki hiç hareket bile etmiyorum . İşim karışık ve özel. Burda bana ihtiyaç duyuluyor ama en ufak yanlışımda benden vazgeçmeleri zor değil. Cam pencerenin ardında gördüğüm bağlı adamın yanına gidip gözlerimi üzerine dikiyorum. Evet işim bu. Öğreniciyim ben. Biraz sonra yalan söylüyorsa eğer dökülmeye başlayacak eğer doğru söylüyorsa başını başka yöne ne çevirip başka bir düşüncelerle meşgul olacak. En fazla 2 saat sürebilir . Ağzımdan tek laf bile çıkmasına gerek yok. Gözlerine bakmam yeterli. Yalnızca yarım saat sonra dökülmeye başladı.
" Yeter artık , bakma öyle yeter çıldıracağım. Öldürün daha iyi. Her şeyi anlatacağım. Ama şu kızı alın başımdan lütfen . Lütfen alın lütfen."
Yüzümde en ufak bir ifade olmadan bakmayı sürdürdüm. Sonunda dayanamayıp çığlık attı. Sinirlenip bağlı olduğu ellerini zorlamaya başladı. Bense aynı ifadesiz bakışlarla bakmayı sürdürdüm. Dayanamayıp sonunda anlatmaya başladı.
"Bakın ben önceden ayarlandım. Sizdeki bilgileri sızdırmam için ilk önce sizin içinize sızıp güveniniz kazandım. Sonra ben sizden onlara bilgi aktardıkça onlar da işlerini ona göre düzenlemeye başladı. Daha sonra bana güvendiniz ve beni onların yanına gönderdiniz onlarda bu durumu kullanarak size yanlış bilgi iletmemi bildirdiler.."
Adam anlatmaya devam ederken iki tane koruma içeriye girio adamı götürdüler. Bir süre oturduğum yerde kıpırdamadan durdum. Sırtımda iki tane delici göz hissettim . Arkana dönme gereği duymadım çünkü bu gözlerin kime ait olduğunu biliyordum. Gerçi arkama dönsem bile göremezdim aynalı cam pencerenin ardındakini. Ancak hiç görmediğim kişiyi görme arzusu o kadar dolduruyor ki içimi. Hele o beni hergün mutlaka bir süre izlerken. İlk defa bir çılgınlık yapmaya karar verdim ve yavaşça ayağı kalkıp cama doğru yürümeye başladım. Gözlerimi ise tam ortada tuttum. Yani bu demek oluyor ki 'seni hissediyorum patron' demek oluyor ki ' senin o delici bakışlarını biliyorum' ve patronun zeki olmadığını söylemek aptal olurdu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Romance"Yakma sevgili, ısıt beni lakin yakma .. Eğer bir gün yakarsan beni kim sever o zaman seni ? Bırak, sevmeyi öğreteyim sana.."