Ey beşerin nefs-i emmaresi! Bu temsile bak, beşeri nereye sevkettiğini bil. Meselâ bizim önümüzde iki yol
var. Birisinden gidiyoruz. Görüyoruz ki, her adım başında bîçare âciz bir adam bulunur. Zalimler hücum edip
malını, eşyasını gasbederek kulübeciğini harab ediyorlar, bazan da yaralıyorlar. Öyle bir tarzda ki, acınacak haline sema ağlıyor. Nereye bakılsa hal bu minval üzere gidiyor. O yolda işitilen sesler, zalimlerin gürültüleri, mazlumların ağlayışları olduğundan umumî bir matem, o yolu kaplıyor. insan, insaniyet cihetiyle gayrın elemiyle müteellim olduğundan, hadsiz bir eleme giriftar oluyor. Halbuki vicdan bu derece teellüme tahammül edemediğinden; o yolda giden, iki şeyden birisine mecbur olur. Ya insaniyetten tecerrüd edip ve nihayetsiz vahşeti iltizam ederek öyle bir kalbi taşıyacak ki, kendi selâmetiyle beraber umumun helâketi onu müteessir etmesin veyahud kalb ve aklın muktezasını ibtal etsin.Ey sefahet ve dalaletle bozulmuş ve isevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehan ile ruh-u beşere bu cehennemî haleti hediye ettin! Sonra anladın ki: Bu öyle ilâçsız bir illettir ki, insanı a'lâ-yı illiyyînden, esfel-i safilîne atar. Hayvanatın en bedbaht derecesine indirir. Bu illete karşı bulduğun ilâç, muvakkaten ibtal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyutucu hevesat ve fantaziyelerindir. Senin bu ilâcın, senin başını yesin ve yiyecek! İşte beşere açtığın yol ve verdiğin saadet, bu misale benzer. İkinci yol ki: Kur'an-ı Hakîm, hidayetiyle beşere hediye etmiştir. Lemalar(116)
İnsanoğlunun bir kısmı inanançsız yaşarken bir kısmıda iman ettiği halde aldanmıştır ona sorsan müslümanım der neden namaz kılmıyorsun desen benim kalbim temiz der peki senin kalbin Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem den dahamı temiz ki o;
Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin. Vallahi ben Allaha günde yüz defa tevbe (ve istigfar) ediyorum. (Sahihtir: Ahmed b. Hanbel, Müsned'inde ve Müslim rivayet etmis, Elbani Sahihu'l-Camii's-Sagir'de (hadis no:7881)
Vakit namazlarını kılmakla birlikte gece yarılarını ibadetle geçirmiş ve
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz; "Allah'a yemin ederim ki, Allah'tan en çok korkanınız, O'ndan en fazla sakınanınız benim." buyurmuştur. (Buharî; Müslim vd.)Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim. Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona hak oldu. Semada dört parmak sığacak kadar boş bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde için alnını koymuş bir melek vardır. Allah'a yemin olsun, benim bildiğimi siz bilse idiniz az güler, çok ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara, çöllere dökülür, (belanızı defetmesi için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz.
Ravi: Tirmizi, Zühd 9
Hz. Ali r.a. oğullarından birine şöyle nasihat etmiştir:"Oğlum! Bütün hayır ve taatler senin olsa, bunların seni kurtaramayacağı korkusuyla Allah Tealâ'dan kork! Dünyadaki bütün günahlar senin olsa bile, Allah Tealâ'nın onları af ve mağfiret edeceği ümidiyle de Allah Tealâ'dan ümitli ol!"
Resulullah (sav) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu: "Kendini nasıl buluyorsun?" "Ey Allah'ın Resulü, Allah'tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum" diye cevap verdi. Resulullah (sav) da şu açıklamayı yaptı: "Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah
o kulun ümid ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar."
Ravi: Tirmizi, Cenaiz 11, (983); İbnu Mace, Zühd 31, (4261)Peygamberimiz münafıkların isimlerini Hz. Huzeyfe'ye bildirmişti. Hz. Huzeyfe münafıkları bildiği için onların cenaze namazına katılmazdı. Hz. Ömer de bir cenaze vukuunda Hz. Huzeyfe'yi takip eder, o katılırsa cenaze namazına iştirak eder, katılmazsa Hz. Ömer de cenaze namazını kılmazdı.
Bir gün Hz. Ömer samimi bir Müslüman olarak düşündüğü birisinin cenazesine de Hz. Huzeyfe'nin katılmadığını görünce şaşırdı, endişe içinde Hz. Huzeyfe'ye giderek "Acaba ben de münafıklardan mıyım?" diye sordu.