6.BÖLÜM''KUKLA''

188 13 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Three Days Grace~I Hate Everything About You


Nefret, herkesin içinde bir parça dahi olsa barınan, en ufak bir kıvılcımda insanı yakıp kül eden ateş kütlesi. Bazılarını bu ateş kütlesi birkaç gün esir ederken, diğerlerini bütün  bir ömür boyu tutsak etmesi ne kadar adildi? Onlara güç veren nefretleri, belki de onlara yaşama sebebini anımsatıyordu. 

Boğazım yırtılırcasına susuyordum. Belki 12 yaşıma girmişimdir belki de daha 11'imdir; annemin beni yanında istememesi, bir kedi yavrusu gibi yatılı okula vermesi, beynime çivi gibi kazındı ve beynimde derin çatlaklar oluşturdu. Günlerce, haftalarca, belki de aylarca kimseyle tek kelime dahi konuşmadım. Her eve gittiğimde anneme bu okuldan beni alması için yalvarıyordum ama annem beni duymuyordu, anlamıyordu.

Küçük bir kız çocuğunun çaresizliğini yaşayarak büyüyen bir kız, hissetmesi gereken bütün acıları hissetmiyordu bile. Alışmış mıydı yoksa bu acılara ya da umursamıyor muydu acıları?
Geçmiş bir bataklıktı, zihnimin içindeki sahneler beni boğuyordu.

Gözlerim boy aynasıyla buluştuğunda, gördüğüm yansıma; eskisinden iki kat daha koyu bakışlar ve daha tepkisiz bir yüz ifadesinin kırıntılarıydı. Son iki haftadır gittiğim atış ve tekwando kursunun yanında, çalıştığım üniversite sınavlarının etkisiyle her ne kadar yorgun olsam da bir amaç uğruna yaşıyordum. Senenin sonunda kazandığım üniversiteye gidip, bu insanları unutacaktım, unutmak eğer mümkünse... Ya da hesaba katmadığım olaylar dizisi meydana gelecekti ve o amaç için can verecektim.

Artık annemi, üvey babamı, kardeşimi ve eski arkadaşlarımı daha az düşünür oldum. Saatlerin, günleri, günlerin haftaları kovalamasıyla; dipsiz bir uçuruma çığlık atmaktı unutulmak, amaçsız ve sonuçsuz.

Çağan atış yapmam konusunda beni eğitmek istediğinde, onun eğitmesini istemediğimi söyledim. Her yüzüne bakışımda beni öldürmeye çalışması zihnimde canlanıyordu.

-Birce, kahvaltı yapıyoruz, aşağıya gel sene.

Çisil'in sesiyle aynanın karşısından ayrılıp, sırt çantamı aldım ve odadan çıktım.

Merdivenlerden inerken gözlerim birkaç saniyeliğine katran karası gözlerle kesişiyor, yemek masasının  başına oturmuş, Çisil de sağına oturmuş kahvaltı yapıyorlar. Çisil'in karşına, Çağan'ın yanına oturuyorum, gülümseyerek:

-Canım nasıl oldun? dedim Çisil'e. Çisil hala hastaydı, gülümsememe karşılık vererek:

-Çok iyiyim Birce, penguen dansı bile yapabilirim.dedi.

Çisil'de normal olmayan bir şeyler vardı, zayıf olan bedeni daha da küçülmüş gibiydi ve gözleri daha cansız bakıyordu. Yüzünde değişmeyen tek şey sıcacık gülümsemesiydi. Çağan buz gibi bakışlarla bana bakarak;

-Tuzu uzatır mısın?

Hadi ama tuz ona daha yakındı. Gözlerine dahi bakmadan tuzu Çağan'a uzattım, elimden tuzu aldı ve kahvaltı tabağının yanına koydu. Tuzu kullanmadı bile.

Çisil otuz iki diş sırıtarak, Çağan'a bakıyordu.

-Abilerin en yakışıklısı, seni ne kadar çok sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?

SUÇ ORTAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin