Gece☁

1K 91 61
                                    

Mertoğlu köşkünün önünü arabanın ışıklarıyla aydınlattığımızda saat 1.07 'yi gösteriyordu. Normalde gece saatlerini dört gözle beklerdim ama bugün biraz yorgun olduğumdan yatağıma yatıp, rutin haline getirdiğim gün analizini yapmak istiyordum bir an önce.

"Herkes uyumuş sanırım. Nazlı n'aptı acaba?" dedim tüm ışıkları kapalı olan köşke bakarak. "Sorun halledilmiş ki uyumuşlar." dedi Ali ifafesizce. Kemerimi çıkartmış ve kendimi dışarı atmıştım. Dışarda nemli ve bunaltıcı bir hava vardı. Yaz aylarının en çekilmez yanı. Neyseki havalar iki haftaya kalmaz soğuyacaktı. Işte o zaman karla kaplı olan Mertoğlu köşkünü merak ediyordum. Bembeyaz olacaktı. Tertemiz. Dışarı çıktığımda kar taneleri bütün gürültüyü, bütün dertleri içine hapsedecekti. Sessizlik hakim olacaktı. Geceleri kar tanelerinin yere nasıl çakıldığını, bazı şanslı olanların ise hangi insanların üstünde nereye gideceklerini izleyecektim. Kulağımda müzik. Elimde kahve ile...

"Selin hadi." diye bir ses duyduğumda tüm o kar fantezilerimi kar yağınca gerçekleştirmek adına bir kenara atıp Ali'nin peşinden eve doğru yürüdüm. Merdivenleri çıkmaya başladığımızda Ali durdu. Neden olduğunu anlamayarak "N'oldu Aliş?" dedim fısıldayarak.
"Ya şey sen çık odana ben biraz nefes alıcam."
"Yoksa burda kalmıyor musun?" dedim sonradan ne kadar aptal bir soru sorduğumu fark ederek.
"Çok mu belli oluyor?" dedi sakallarını okşarcasına. Ali Mertoğlu başka bir evde mi kalıyordu?
"Ne yani nerde kalıyorsun? " dedim şaşırarak.
"Aslında burda bir odam var ama pek kullanmıyorum genellikle annemde kalmayı tercih ediyorum da."
"Neden ki?" dedim affallayarak.
"Neyse boşver ya bir gün anlatırım ben gidiyorum sonra görüşürüz" dedi merdivenlerden inerek. Izin veremezdim. Öğrenecektim. "Ali bekle. Gitme." dedim kolundan çevirerek. "Yani şey... Benim odama gelmeye ne dersin? Saat geç oldu biliyorum ama benim uykum yok. Hem belki biraz konuşuruz." dedim bir yalan uydurarak. Gözümden uyku akıyordu ama Ali ile konuşmak istiyordum.

"Demek babam burayı verdi sana. Güzelmiş. Daha önce burası giysi odasıydı da, dekore edilince tanıyamadım." dedi odayı süzerek.
"Evet. Yani Rana abla verdi. Ama Nazlı geldiğine göre yarın beni büyük bir oda kavgası bekliyor sanırım." dedim çantamı yatağa atarak. Ali ayaktaydı. Bana da bakmıyordu. Hâlâ odayı inceliyordu. Bense onun mavi gözleriyle buluşmaya can atıyordum.

Ali'nin ağzından

Beni odasına çağırmıştı. Ne konuşacaktık? Uykum olduğundan değil sadece bana gerçekleri sormasından korkuyordum. Neden söylemiştim ki burda kalmadığımı? Nedenini sorunca ne diyecektim? Babamdan korkuyorum mu diyeceğim? Şimdilik o soruyu sorana kadar koca gözlerin büyüsüne kapılıp, her gözümü kapattığımda yüzünün gözümün önünde canlanmasını için yüz hatlarını ezberlemem gerekiyordu. Yanına oturdum. Aşktı yada değildi. Ama şundan emindim ki kokusu bana gerçekten huzur veriyordu. Bana bakıyordu. Ben de ona. Artık bunu kontrol edebiliyordum. Yüzüne bakmaktan kaçmıyordum. Gözleri renkli olmamasına rağmen göz alıcıydı. Sanırım bir göz yarışması olsa Selin'ninkiler renklileri bile geçer ve tartışmasız birinci olurdu. Çok başkaydı. Yüzü bir bebek kadar yumuşaktı. Gülünce daha da beliren elmacık kemikleri ve gamzeleri... Hepsi birbirini tamamlıyordu.

Selin'in ağzından

Ali yanıma oturduğunda kokusu burnuma dolmuştu. Huzur vericiydi. O da bana bakıyordu. Okyanus mavisi gözleri,sarı sakalları... Altın sarısı saçları,onları okşama hissi veriyordu. Ali'yi incelemeyi bırakıp nihayet söze başlamayı başarmıştım."Ali bak biliyorum daha yeni bir tanışma evremiz oldu,ama ben seni kendime çok yakın hissediyorum. Bunun nedenini bilmiyorum ama sanırım senin sıcakkanlılığın benim içimi ısttıyor. Senin de bana karşı yakın olmanı istiyorum. Bana her şeyini anlatabilirsin. Bir dost gibi. Iyi bir dost..." dedim gözlerindeki ışığa bakarak. "Neden bu evde değil de annenin evinde kalıyorsun? Sabah baktım da babanla olan ilişkiniz pek de samimi olduğu söylenemez. Bir sorun mu var?" dedim bana anlatmasını dileyerek.

Söylediklerimden pek hoşnut olmayacak ki sözlerimden sonra ayağa kalkmıştı. "Hmm.Selin hanım ne kadar da fazla giysiniz var. Bir mağaza işletilir valla." dedi dolabımı açarak. Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Ama ben de Selin Yılmazsam babasıyla olan sorununu öğrenmeden buradan çıkartmayacaktım. Ayağı kalktım ve kapıyı kilitledim. Anahtarını da cebime koydum. "Maalesef kaçamazsınız Ali Mertoğlu Beyciğim!"dedim emin bir tavırla.

"Bak Selin herkesin sorunları vardır. Sırları vardır,kimseye söyleyemediği. Zaten kimseye söyleyemediği için sır kalırlar. Çok üzgünüm ama yapamam. Lütfen beni affet. Şuan çok uykum var ve bir an önce yatağıma uzanıp düş görmek istiyorum. Zorlama." dedi kızgın ve yorgun bir şekilde. Sanırım son söylediği cümlede haklıydı. Zorlamamalıydım. Belki bir gün kendi isteği ile söylerdi.

"Tamam ama bir şartım var..." dedim kurnazca. Ali bana 'ay yine noldu!' der gibi bakıyordu. "Kıyafetlerimi dolabımdan getireceksin. İnan çok üşeniyorum Aliş." dedim arkama yaslanarak. "Istediğin kıyafet olsun koca gözlüm." dedi gülerek. Koca gözlüm mü? Bana niye böyle bir şey söylemişti ki şimdi? "Efendiim?" dedim şaşırarak. "Ne dedim ki ben? Sanırım uykusuzluk başıma vurdu. Ehehehe." dedi sahte bir gülüş atarak. Çok takmadım ve Ali'nin verdiği kıyafetleri giymeye başlayacaktım ki Ali'nin hâlâ içerde olduğunu fark ettim. "Iyi geceler, rüyanda beni gör." dedi gülümseyerek. "Sende koca gözlünü gör." dedim imalı bir şekilde. Koskoca Ali Mertoğlu'nun sevgilisi olacağını hiç düşünmemiştim. Tabii olacaktı. Genç ve yakışıklıydı. Gülümsedi ve kapıyı arkasına alarak gitmişti. Içimde bir boşluk oluşmuştu. Sanırım onsuz kalmaktan korkuyordum. Her an yanımda olmasını istiyordum. Herhalde bu gece başımı yastığa koyduğumda düşüneceğim ve hayal kuracağım iki şey olacaktı. Aşk ve Mavi...💙

Gül MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin