Hasta☁

922 78 45
                                    

Annemin kısa ama etkili düğününden sonra başımı nihayet yastığa koyabilmiştim. Bugün üstümde bir yorgunluk,bir kırgınlık vardı. Bunun sebebini anlayamamıştım ama muhtemelen Ali ile kardeş olma gerçeğini hala sindiremememden kaynaklanıyordu.
Her gece yaptığım gibi telefonumu elime alıp müzik notalarında kaybolmak üzere kulaklığımı kulaklarıma yerleştirmiştim. İstediğim şarkıyı seçtiğimde o her geceki hissi bu gece hissedememiştim kalbimde. Hayallere dalamıyordum. Başım yerinden çıkacak gibiydi. Her gece beni yöneten kalbim bugün yorgun gibiydi sanki. Müziği kapatıp kulaklığımı bir kenara koyduğumda başımın döndüğünü hissetmiştim. Ayaklarımı yere basmak istediğimde başaramamıştım. Yatağa yeniden yattım. Annemin yanına gitmek istiyordum. İzmirdeki gibi onunla yatmak,kokusuyla uykuya dalmak istiyordum ama yapamazdım. Annem daha yeni evlenmişti ve onların mutluluğunu bozamazdım. Nazlı'yı aramak gelmişti aklıma fakat sonradan vazgeçmiştim. Çünkü düğünden sonra o bohem prensle birlikte sahile gideceklerini hatırlamıştım. Çaresizdim ve midem çok bulanıyordu. Uyuyamıyordum. Sanırım yatağıma yattığımdan beri aklımda olan o ismi arama vakti artık gelmişti. Yoksa tek başıma şurada bayılacaktım.
Şuan Ali ne yapıyordu? Düğünden sonra nereye gitmişti blmiyordum. Umrumda da değildi. Tek isteğim yanımda olmasıydı. Favorilere eklediğim 'Aliş' kişisini aramak için tuşa basmıştım. Çalıyordu. Kalbim duracak gibiydi. Sanırım Ali'nin beni reddetmesinden korkuyordum.       "Ali nerdesin?"
"Evdeyim Selin noldu?" dediğinde derin bir 'oh' çekmiştim
"Şey.. Odama gelebilir misin? Çok acil. Çok kötüyüm." dedim. Kusacaktım.
"Selin! Bekle beni 20 saniyeye ordayım." deyip telefonu kapatmıştı. Sanırım benim ona değer verdiğim gibi o da bana değer veriyordu ki sesinden çok endişelendiği anlaşılıyordu.
"Seliin. Geldim iyi misin? Neyin var?" dedi Ali kapıyı kırarcasına içeri girerek.
"Ali kendimi iyi hissetmiyorum." dedim Ali'nin elini tutarak.
"Ateşin var senin." dedi tuttuğum elini alnıma koyarak. Daha emin olmak için de dudağını başıma yaslamıştı. Sıcak dudağı tenimle temas ettiğinde işte tam o an tüm hastalığım,tüm arılarım yok olmuştu. Bana iyi geliyordu.
"Ben demiştim ama,yağmurun altında deliler gibi ıslanmayalım diye. Bak hasta oldun. İşin kötüsü de başıma kaldın." dedi dudağını başımdan çekerek.
"Tamam Ali istemiyorsan gidebilirsin. Ben bakarım başımın çaresine." dedim imalı bir şekilde.
"Of Selin... Öyle demek istemedim. Aslında biliyor musun biraz da iyi oldu. Uykumun gelmesi için yapmadığım şey kalmamıştı." dedi gülümseyerek.
"Yani ben senin uykunu getiriyorum?" dedim onu sinir etmeye çalışarak.
"Selin sen hasta olduğuna emin misin? Bana bu haldeyken bile trip atabiliyorsan.." dedi gülümsemesini genişleterek.
"Of hayır kendimi avutmaya çalışıyorum. Seni sinir ederken ağrım biraz olsun diniyor da." dedim elini daha da sıkarak.
"Gözlerinden anlayabiliyorum ne kadar kötü durumda olduğunu. O koca gözlerin eski büyüklüğünde değil gibi. Işıltısını kaybetmiş. Umudunu yitirmiş gibi sanki..."dediğinde kendimi onun gözlerinden alamıyordum.
"Gözlerimden ilgiye ihtiyacım olduğunu da anlayabiliyor musun Aliş?" dedim anlamasını dileyerek.
"Evet anlayabiliyorum. Bu yüzden sana hemen çorba yapmaya gidiyorum." dedi ayağa kalkarak.
"Bu saatte mi?" dedim gülümseyerek.
"Ali Usta her an,her saat hizmetinizde. Hele sizin gibi zarif ve kırılgan bayan hasta olmuşsa..." dedi gülümseyerek.
"Ya yaptığın çorbayı beğenmezsem? Aa bir dakika Ali usta derken? Sen yemek yapmayı da mı biliyorsun?" dedim. Acım az da olsa dinmişti. Ama bunu Ali'ye söylemedim. Benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu. Biraz fazla mı bencildim?
"E bizim de var biraz giderimiz.. Hadi beni tutma. Güzel olup olmadığına da yiyince karar verirsin artık." diyerek odadan çıkmıştı. Sanırım geçireceğim en güzel gece olacaktı...

Ali'nin ağzından

Selin'e çorba yapmak için mutfağa girdiğimde herkesin düğün yorgunu olduğunu ve uyuduklarını bildiğimden rahatça davranabilirdim. Selin beni dinlemeyip hasta olmuştu. İyiki de olmuştu. Zaten onunla vakit geçirmek için bahane arıyordum. Biraz fazla mı bencildim? Ama şundan emindim ki koca gözleri bana enerji veriyordu. Şimdi ise o koca gözler sönüktü. Yavaş yavaş enerji kaynağımı kaybetmemek için gözlerindeki ışığı yeniden yakmalıydım. Benim için... Ya da onun için...

En sevdiğim ve en güzel yapabildiğimi düşündüğüm domates çorbasını yapmak üzere malzemeleri aramaya koyulmuştum. Bu mutfakta çok yemek yapmamıştım fakat küçüklen burada kaldığımdan neyin nerede olduğunu biliyordum. Çok zamanım yoktu. Çünkü Selin'in ateşi gerçekten yüksekti.

6 dakikanın sonunda çorbayı bitirmiştim. Selin bunu içince ışığını yeniden yakacaktı. Ve bunu benim sayemde başaracaktı. Ilk kez Selin'e yararım olduğu için mutluydum.

Halamın çok sevdiği pembe zarif güllü tepsisini alıp çorba tabağını kaşıkla beraber üstüne koymuştum. Ve Selin'in odasına doğru yürümeye başladım. Kapıyı elimdeki tepsi ile çaldığımda içeriden ses gelmemişti. Kötü bir şeyler olma ihitimalini kafamdan atmaya çalışırken içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında içim burkulmuştu. Selin uyuyordu. Koca gözlerini kapatmış acısıyla uykuya dalmıştı. Onu uyandırsan mı diye düşünürken uyandırmaya karar vermiştim.
"Seliin. Hadi uyan yaptım çorbanı. Bak bu benim özel tarifim. Ilk olarak se denemek ister misin?" dedim uyanmasını dileyerek.

Selin'in ağzından

Kulaklarımda duyduğum o yumuşak sesin seslenişinden sonra gözlerimi açmıştım. Mide bulantım ve baş ağrım hâlâ devam ediyordu. Sadece acısı biraz da olsa dinmişti.
"Ali çok saol. Uyuyakalmışım."
"Ağrın var mı hâlâ?"
"Evet midem bulanıyor ve başım ağrıyor." dedim elimi saçlarıma götürerek.
"Hadi kalk. Bu çorbayı içince hiç olmadığın kadar iyi olacaksın merak etme." dedi yattığım yastığı kafamdan alıp arkamda doğrultarak.
"Itiraz istemiyorum. Ben yedireceğim." dedi Ali ağzıma çorba olan kaşığı sokarak.
"Nasıl olmuş? Lütfen dürüst olalım." dedi Ali gülümseyerek.
"Imm... Pek beğenmedim ama buna da şükür." dedim Ali'yi sinir etmeye çalışarak.
"Tamam o zaman çorbamı da alıp gidiyorum." dedi Ali tepsiyi alıp ayağa kalkarak. Gidiyordu gerçekten. Gitmemesi için kolundan tutup kendime doğru çektiğimde Ali benim üstüme düşmüştü. Aramızda 10 santim gibi az bir mesafe vardı. Nefesini hissedebiliyordum. Gözleri gözlerimle buluşmuştu. Utanmıştım.
"Ay çok özür dilerim. Güzel olmuş çorba. Ben sadece seni sinir etmek istemiştim. En azından çorba dökülmedi değil mi eheheh." dedim kendimi affettirmeye çalışarak.
"Tamam tamam hadi bitir şunu." dedi Ali benden uzaklaşarak.
"Alii bir şey diyim mi?" dedim Ali'nin uzattıği çorbayı içerek.
"Söyle bakalım Selin'cim." dedi ağzımı peçeteyle silerken.
"Sanırım içtiğim en güzel çorbaydı." dedim gülerek.
"Senden güzel olmasın da..." dedi Ali bana ciddi bor şekilde bakarak.
Her haliyle kusursuzdu. Daha fazla dayanamamış ve yanağına bir öpücuk kondurmuştum. Işte tam o anda gülümsemesi hiç görmediğim muhteşem bir hâl almıştı. Bir öpücük daha kondurdum. Bu gidişle kendimi ele verecektim. Kendimi bu doğa harikası karşısında durdurmalıydım...

Gül MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin