Izmir kızı☁

882 80 19
                                    

Alarmın kulaklarımı tırmalayan acı sesiyle uyandığımda saatin 7.40 olduğunu anlamıştım. Okul sabahları hariç, normalde hiçbir güç Selin Yılmaz'ı bu saatte uyandıramazdı fakat Ali'ye söz verdiğimden bir seferlik erken kalkmanın kimseye zarar vermeyeceğini düşündüğümden yinede alarmı Ali'nin söylediği saatten 10 dakika geç kurmuştum. Uyku marhumluğundan henüz çıkamamışken alarmdan farklı olarak telefonumda çalan gitar sesiyle iyice sinir olmuştum. Ekrana baktığımda arayanın Ali olduğunu anladım ve daha fazla gitar sesinin beynime acil durum göndermemesi için ikinci çalışta telefonu açmıştım.
"Alo Ali efendim bir şey mi oldu?" dedim dağılan saçlarımı düzelterek.
"Hayır Selincim bir şey olmadı. Uyandığından emin olmak için aradım. Belli ki daha yeni uyanmıssın. Çabuk giyin teknede seni bekleyen çok iş var." dedi kıkırdayarak. "Ne bekliyorsunuz Ali bey? Daha afyon bile patlamamışken uyandım işte. 20 dakikaya ordayım." dedim ayağa kalkarak. "O 20 dakika eğer 1 saat olursa görüşürüz Selin hanım." dedi.
"Yaa Aliş geliyorum tamam." dedim kıkırdayarak. "Hadi bekliyorum." dediğinde gülümsediğini anlamıştım. Telefonu kapattım ve üstümü değiştirmek için terliklerimi giyip dolabımın kapağını açmıştım. Annemim düğün hazırlıkları için Ali teknede yardım etmem için beni de çağırmıştı. Aslında Haluk abi parasıyla tekneyi saraya dönüştürebilirdi ama ne hikmetse Ali bu görevi üstlenmişti.
Üstüme turumcumsu askılı, diz üstündeki elbisemi geçirmiştim. Teknede rüzgar olacağını bildiğimden büyük kırmızı şapkamı da geçirmiş, güneş gözlüklerimi de ihmal etmemiştim. Topuklu sarı ayakkabılarımı da geçirdiğim de tam bir Izmir kızıydım. Istanbul için bu güzellik fazlaydı bile! Bana kezban diyenler utansaydı!

#Izmir'in Kızları - Sezen Aksu

Işte o mavi gözleri bu topuklularla yürüdüğüm uzunca bir yol sonunda görebilmiştim. Beni süzüyorlardı. Rüzgarın verdiği esintiyle saçlarım uçuşuyordu. Bundan memnundum. Gözlüklerim ve kırmızı şapkamla tüm gözler benim üstümdeydi. Topuklu ayakkabılarım beni daha yüksek gösterdiğinden adeta manken edasıyla tekneye doğru yürüyordum. Ali'ye yaklaştığımda, mavi gözler hâlâ üstümdeydi. Dudağımı ısırıp bende onu süzmeye başlamıştım. Üstünde sade beyaz gömleği altında ise kahverengi şortuyla pek de çalışmaya hevesli olduğunu görünmüyordu.
"Hoşgeldiniz Selin hanım. Biraz geç kaldınız ama sorun değil alt tarafı 1 saatcik bekledim o kadar." dedi imalı bir sözle.
"E beni almıyacak mısın tekneye?" dedim elimi uzatarak.
"Okey!" dedi uzattığım elimi tutarak. Ali'nin yardımıyla tekneye ayak bastığımda tekne gerçekten güzel süslenmişti. "Bunların hepsini sen mi yaptın?" dedim şaşırarak. "Evet. Seni beklerken biraz el attıyım dedim." dediğinde çok şaşırmıştım. O ilk gördüğüm şımarık,kendini beğenmiş Ali gitmişti. Yerine bambaşka bir Ali gelmişti. "Bakma öyle. Biliyorum ilk gördüğünde beni şımarık falan diye düşündün ama derslerim ve el becerilerim iyidir." dedi aklımı okurcasına. "O zaman senin için en iyi mesleği buldum:iç mimar... Benim hayal ettiğim ama asla olamayacağımı bildiğim canım meslek." dedim gülerek. "Bakalım!Okul başladığında seni çalıştırırım belki." dedi gülerek. Denizin mavisi eşsiz gözlerinde parıldıyordu. Güneş tekneye vurduğunda sarı olan saçları ve sakalları hiç görmediğim bir sarıya bürünmüştü. Gerçekten her haliyle kusursuzdu.
"Seliin!" dedi hayran kaldığım o yumuşak ses. "Iyi misin?" dediğinde dalmış olduğumu fark etmiştim.
"E hadi nerden başlıyoruz? Bu saatte boşuna sıcak yatağımı bırakıp buraya gelmedim herhalde?" dedim Ali'ye zoraki bir bakış atarak.
"Bu kıyafetle,burda bir sürü işçi varken biraz zor olacak ama hadi neyse başlayalım." dedi kıyafetimin kısalığına bakarak. Tamam biraz kısa olabilirdi ama Izmir kızı olmak iş yapacağın zaman bile elbise giymeyi gerektirirdi.
"Ilk olarak sandalyeleri süsleyeceğiz. Sen şu arka kilerden beyaz tül ve kırmızı kurdaleleri getir,bende sandalyeleri giydireyim." dediğinde Ali'nin gösterdiği kilere doğru yürümeye başlamıştım. Teknede Ali ben ve birkaç işçi vardı. Sanırım Ali de onların başında durması için babası tarafından görevlendirilmişti. Canı sıkılmasın diye beni de çağırmış olmalıydı.
Tekne oldukça büyüktü. Işıklı koridorun sonundaki kilere vardığımda pis olan kapı kolunu indirmiş ve kapıyı açmıştım. Ali'nin hatrı olmasa elimi bile sürmezdim. Nelerle uğraşıyordum ben? Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum.
"Aaaaaaaaiiy. ALIIIIII!" diyerek koridorun sonuna kadar koşuyordum. Ali'yi bulabilmeyi dilediğimde,oturma yerlerinin üstüne çıkmış, halatları düzelttiğini görmüştüm. Panikle üstüne atladığımda olan olmuş ve ikimizde soğuk suya bedenimizi teslim etmiştik. Aniden vücudum buz kestiğinden refleks olarak Ali'nin omzuna atlamıştım. "Selin n'apıyorsun?" dedi kahkaha atarak. "Ali eve götür beni çok üşüyorum." dedim Ali'ye daha da sokularak.

*

"Ali nolcak şimdi? Eve gidip üstümü değiştirmem gerek." dedim ıslak elbiseme bakarak.
"He hem sen üstüme atlıyosun ve özür dilemiyorsun öyle mi?" dediğinde ıslak olan saçlarına gözümü dikmiştim.
"Ya napıyım Aliş, kocaman kertenkele vardı. Yeşil yeşil ıyyyy." dedim. O an gözümde canlanmıştı.
"Tamam hadi bin arabaya. Sandalyeleri süsleyecekler." dedi kırmızı arabasının kapılarını açarak. Hava henüz kararmadığında üstümü değiştirmek için baya zamanım vardı. Sonuçta annemin düğünüydü...
Ali'ye kafamı çevirdiğimde, gözlerinin içinin parıldadığını görmüştüm. Anlaşılan o da memnundu bu durumdan.
Tavandan gelen seslerle dışarı baktığımda yağmur başladığını fark etmiştim. Ali çoktan silecekleri çalıştırmıstı bile. Yaz yağmurları... Ya da kışın yakın olduğunun habercisi...
"Alii hazır ıslağız, yağmura çıkalım mıı?" dedim şirin olmasını dilediğim bir ifadeyle.
"Kızım sen deli misin? Hasta oluruz." dedi gülümseyerek.
"Hadi hadi dur şurda,park var hem." dedim kapıyı açmayı çalışarak.
"Tamam kızım sakin ol. Duruyorum bekle." dedi gülerek.
Parkın önünde durduğumuzda kapıyı anında açmış ve kendimi yağmurun serinliğine bırakmıştım. "Hadi Alii gel" dedim kolundan sürükleyerek.
"Selin dur." dediğinde nolduģunu anlamadan durmuştum. "Noldu Aliş?"
dedim."Çok güzel görünüyorsun. Tatlı ve ıslak..." dediğinde şaşırmıştım. Ve kendimi tutamadım. "Sen daha tatlısın" dedim gülümseyerek...

Gül MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin