Selam! Ya yine kapak için bir şey sormam lazım bu multide ki mi yoksa 6.bolumun multisindeki mi?
İçeri Yusuf girmişti hadi ama ben bu çocuktan nefret ediyordum. 6.sınıftan beri tanıyordum onu. Yine mi ayni sınıftayız yeter ama ya! Bana ortaokulu zehir ettiği gibi liseyi de mi zehir edecekti? Of ya!
"İlk günden geç kaldın." dedi hoca sinirli bir tavırla "Aynen hocam bence sınıftan atın" dedim. Tabii bir anda hocanın bana dönüp "Sana mı soracağım? Çok istiyorsan birlikle çıkın. Hatta zahmet etmeyin ben çıkayım sınıftan istediğinizi yapın siz." demesini beklemiyordum. Abartma be hoca!''Özür dilerim hocam'' dedim. ''Çattık ya abartmasa olmaz''diye içimden düşü- Upss galiba içimden dememiştim! Hoca kaşlarını çattı. ''Şey hocam ben size demedim.'' Hoca kaşlarını mümkünmüş gibi daha çok çattı. ''Hocam ben Yusuf'a demiştim'' dedim aceleyle hala kapıda ki Yusuf'u gösterirken. Yusuf'a bakmamla kaşlarımı çattım. Gülüyordu.
''Yeter artık çıkın dışarı ilk günden ne bu saygısızlık komik bir şey yok burada'' hocaya 'ama ben ne yaptım ' der gibi baktım. Sonra Denize göz ucuyla baktığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm. Gülmemek için kendini zor tutuyordu pislik.
Kapıya doğru ilerledim ve Yusuf'a bakmadan omzumu vurarak geçtim. Bahçeye doğru ilerledim. Bahçeye gidip çardağa oturdum ve telefonumla uğraşmaya başladım. Diğer yandan da Yusuf'a saydırmayı unutmuyordum tabii ki. Aptal, gerizekalı zaten koca İstanbul'da başka okul kalmadı buraya geldi.
Yanımdan ''Telefonu kıracaksın'' diye bir ses duyduğumda o tarafa doğru döndüm. ''Sana ne?'' deyip sahte bir sırıtma taktım yüzüme sonra gözlerimi devirip eski halime döndüm. Bir anda telefonum çekildiğinde ayağı kalkıp gözlerimi pörtlettim. Ne oluyor ya! ''Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ver şu telefonu!'' diye bağırdım. Yusuf kaşlarını çattı ve eliyle ağzımı kapattı. Tek söyleyebildiğim ''Çok şo pos ollorono'' oldu. Aslında 'çek şu pis ellerini' demeye çalışmıştım ama saçma sapan şeyler çıkmıştı.
Yusuf ikimizi de oturttu. ''Bak seninle konuşmam lazım ama ağzını açtığımda bağırmayacaksın tamam mı?'' başımı olumlu anlamda salladım. Konuşalım da bitsin bu işkence kurtulayım şu pislikten.
''Ne var?'' dedim. Evet, çok nazik bir insanımdır (!) ''Bak Elif beni sevmiyorsun yani yanına gelmemi istemiyorsun farkındayım sana eskiden çok sinir bozucu şeyler yaşattım ama küçüktük. Artık liseye başladık geçmiş geçmişte kaldı. Gel her şeye 0'dan başlayalım. Benim sana yaptıklarımı unut. Lütfen.'' Gözleri ümitle parlıyordu. Pişmandı. Allah'ım bu günleri de mi görecektim?
Zaferle sırıttım. Yusuf içten bir gülümseme ile elini uzattı ve elini sıktım. ''Yani aramızda hiç sorun yok değil mi?'' diye sordu. Onu affetmeyeceğimi düşünmüştü. Aslında haklıydı da affetmesem mantıksız ama ona nedensizce güveniyorum. Başımı olumlu anlamda salladım.
ÖĞLEN TENEFFÜSÜ
Şu an Yusuf, Deniz, Selin ve ben kantinde oturmuş yemek yiyorduk. Vay canına! Selinle yeni tanışmıştım ama aramız iyi olmuştu. Deniz'e Yusuf'la ilgili olanları anlattığımda çok şaşırmıştı. Bir yanı güvenmiyordu Yusuf'a.
Geldiğimizden beri susmuyorduk. Herkes tatilde ne yaptığını anlatıyordu. Ben anlatmamıştım anlatacak bir şeyim yoktu. Selin ''Yazlıktaydık piriz bozuldu tamirci arayacak iken babam gerek yok ben hallederim deyip artistlendi. Neyse işte korkuyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Birkaç bir şey yaptı sonra eliyle kablolardan birine dokundu ve elektrik çarptı. Hastaneye kaldırdık'' dediğinde hepimiz kahkahalarla güldük. Eee bilmediği işlere bulaşırsa böyle olurmuş. Hâlâ gülerken kafamı sola doğru çevirdim. Kaşlarımı çattım neye bakıyordu bu? Bu gün başka azar yemek istemiyordum.