Buğu🌙4

6.9K 452 27
                                    

Sen benim yerde bulduğum gökyüzümdün.
••••
Denizin renkleri öyle mükemmel duruyordu ki, 'bir rakı olsaydı, ne güzel devirirdim şu manzaraya karşı' diye geçirdim içimden. Oysa ben hayatım boyunca ağzıma rakı sürmemiştim.

Bu eşsiz görüntü insana her şeyi unuttururdu. Kime ne şiirler yazdırmıştı acaba bu manzara? Kimlerin sırlarına, dertlerine, ayrılıklarına şahit olmuştu? Kimlere derin bir of çektirtmişti? Kimlerin çaresizliğini görmüştü? Kimlerin pişmanlığını? Hiç mutluluğa da şahit olmuş muydu acaba bu manzara?

Çok düşünüyorsun Buğu. Sadece bakıp geçmeyi denemelisin. Hem sen niye eve gitmiyorsun?

Yanımda beliren Dolunay'a baktım. Bilmem? Ben neden eve gitmiyordum?

"Öyle bakarken dalmışım. Annemi arayayım da gelip alsın." Telefonumu cebimden çıkardım ve ayağa kalktım. Biriyle görüşüyordu. Ne bekliyordum ki, o annemin telefonuydu. Çalmaktan asla vazgeçmeyen bir telefon. Telesekreter çıkınca ona konuşmaya başladım.

"Anne ben Buğu. Sanırım kayboldum ve şarjım azaldı. Gonca caddesi gibi bir yerdeyim. Beni en kısa zamanda gelip al."

Umarım en kısa zamanda telesekreterine bak- annem telesekreterini asla kontrol etmezdi ki! Anneme mesaj atmaya karar vermişken bilin bakalım ne oldu! Evet şarjım bitti. Şimdi klişe olması için şuralardan bir yerden aşık olacağım çocuğun çıkması gerekiyor. Bide arka planda aptal bir müzik de çalar artık.

Ya da durun! Kesin yakışıklı bir çocuk beni eve bırakmayı teklif eder ve çok masum olan bende hemen kabul ederim. Sonra birden yağmur yağmaya başlar ve çocuğun tişörtü filan ıslanır. Zaten çocuk hiç şişko veya göbekli olmaz, hep kaslıdır. Tişörtünü çıkartır ve bende ona aşık olurum.

Eğer böyle şeyler dinlemek istiyorsanız derhal burayı terkedin kardeşim! Etrafıma bakındım. Hava oldukça kararmıştı. Ne yapacaktım?

Birisinden telefonunu iste ve annene mesaj at Buğu sap gibi dikilme.

Buralarda pek de birisi yoktu ki. İlerlemeye karar verdim.

Bak bir de takmıyor ya! Buğu telefon iste diyorum!

"Şu çeneni az bi kapat ya. Tamam telefonunu isteyeceğim birisini arıyorum sadece."

Sanırım yağmur çiselemeye başlıyordu.

"Hadi ama! Ciddi misin sen? Sen ciddi misin HAYAT!" En nefret ettiğim şeylerden biriside yağmurdu. Neden bu akşam yağıyordu ki? Gözlerim buğulanmıştı, yoksa ağlayacak mıydım?

Kapşonumu başıma geçirdim ve gözümdeki yaşı sildim. Bu gece olmazdı. Ağlamayacaktım. Önüme gelen insanlara telefon soruyordum fakat hiçbiri vermiyordu. İnsanlık ne ara bu kadar gerilemişti?

"Afedersiniz. Önemli bir mesaj atmam gerekiyor. Telefonunuzu alabilir miyim?" diye sordum karşımdaki kişiye bakmadan.

"Tabi." Çok şükür. Birisi telefonunu vermişti. Elimi uzatıp telefonu aldım. Annemin numarası? Tamam tamam hatırladım. Önce aramaya karar verdim.

"Hadi anne aç şu telefonu lütfen" diye mırıldandım. Çok geçmeden telefona yanıt verdi.

"Alo?"

"Anne, benim Buğu. Telefonumun şarjı bitti ve sanırım kayboldum. Beni gelip alabilir misin?"

"Üzgünüm canım çok önemli bir işim var, çok özür dilerim. Evin adresini veriyorum. Taksiye binip eve gidersin. Gider gitmez beni ara." Annem evin adresini verdikten sonra telefonu kapattım. Tabi ya anne ve babaların işleri, her zaman çocuklarından daha önemliydi. Her zaman. Sırf bu yüzden 1 yıldır babamı göremiyordum. Teşekkür edip telefonu uzattım.

"Nerede taksi bulabilirim?" diye sorarak kafamı kaldırdım. Bu O'ydu. Hani şu klinikteki çocuk. Gözlerimin onu aradığı.

"Hemen şimdi bir tane çağırayım." dedi ve telefondan bir numara çevirerek taksi çağırdı. Sonra devam etti. "10 dakikaya geleceğini söyledi. Bu arada yağmur hızlanmaya başladı. Şu ağacın altına geç istersen. Fazla ıslanmazsın."

Tek bir kelime bile etmeden ağacın altına geçtim. Gitmesini beklerken yanıma geldi. Aniden beklemediğim bir soru sordu bana.

"Neden benden kaçtın?" Ona döndüm. Gözlerini üstüme dikmişti. Kısa bir süre bakıştıktan sonra gözlerimi kaçırdım ve cevap verdim.

"İnsanlarla iletişim kurmayı sevmem." Başka ne diyebilirdim ki?

"Seni anlamadıklarını mı düşünüyorsun."

EVET.

"Hayır. Sadece sevmiyorum." Doğruyu söylememiştim bu sefer, uzatmak istemiyordum. Kızlara fazla ters davranmıyordum fakat erkeklere oldukça katıydım. İki üç sözle etkilerlerdi ve bir anda çekip giderlerdi. Ben buna izin vermek istemiyordum. İstediklerini alınca bırakıp giderlerdi. Yaşamadım fakat kitaplar bana her şeyi öğretti. Onlara çok güvenmemeyi. Bende yasakladım kendime aşık olmayı. Kitledim kalbimin tüm kapılarını. Zaten pek dışarı çıkmıyordum, bu benim için bir avantajdı. Kendimi müziğe adadım, kitaplara adadım.

"Peki." dedi. Konuşma böyle bitmişti işte. 'Peki' her konuşmanın sonu olurdu.

Avuç içlerim terlemişti, bana mı bakıyordu yine? Birisinin gözlerini üzerimde hissettiğim an avuç içlerim terlerdi. Bir çeşit uyarı gibiydi. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Bir kere baksam nolurdu? Bir zararı olmaz değil mi?

Kafamı çevirdim. Gözleri kahverengiydi. Gözleri her şeyi ortaya döküyordu, acı çekmişti. Böyle bakmasının sebebi neydi acaba? Merakımı bastırmaya çalıştım. Fakat bu imkansıza eşdeğerdi.

"Taksin geldi." dedi gözlerini parlayan taksiye çevirerek.

"Teşekkür ederim, her şey için." dedim ve taksiye doğru ilerlemeye başladım. Kolumdan tuttu.

"Paran var mı?" Biraz utanarak cevap verdim.

"Yanımda yok." dedim. Taksiye binmemi işaret etti. Arka koltuğa bindim.Taksiye yaklaştı ve ön camdan taksiciye 50 kağıt uzattı. "Hanım efendiyi istediği yere bırakın." Sonra bana döndü, yüzünde bir tebessüm vardı. Ufak bir tebessüme izin verdim. Ona borçlanmıştım. Yarın klinikte parasını vermeliydim.

••••
Üstümdeki ıslak şeyleri yere fırlatarak sıcak suyun altına girdim. Anneme olan sinirim, oldukça fazlaydı. Onu aramamıştım gelince. Merak edeceğini pek sanmıyorum. Sıcak suyun altında yaklaşık 2 saat kaldım. Uykumun geleceğini sanmıştım fakat gelmiyordu.

Televizyonu açtım, güzel şeyler bekliyordum fakat karşıma Kısmetse Olur'un
tekrarı çıkınca kendimi uyumaya zorladım.
••••
Medya, Buğu.

BuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin