"Hoşgeldiniz Doruk Bey. Açsanız bir şeyler hazırlıyım mı?" Dedi hizmetli kız. Öküz ona dönerek kaşlarını havaya kaldırdı olumsuz anlamda.
"Doğa hanım benimle gelin. Size yeni odanızı gösteriyim." Dedi kibarca hizmetli kız. Ben de olumlu anlamda kafamı salladım ve onu takip etmeye başladım. Beni bir odaya getirdiğinde içimden bir 'ohaa' çıksada dışıma vurmamaya çalıştım. Heryer beyaz ve ten rengiyle döşenmişti. Yatak iki kişilik, koskocaman bir dolap, büyükçe bir kitaplık ama hiç kitap yok. Ben ağzım açık odaya bakarken berbat bişey fark etmemle bastım çığlığı. Koşa koşa aşağı indim. Salonda öküzü görünce ona doğru koştum. Yanına geldiğimde başladım ağlamaya.
"Ben ben çantamı unuttum cafede" dedim ağlayarak.
"Eee. Neden ağlıyosun. Yenisini alırım." Dedi ayağa kalkıp bana doğru bakarak.
"Ama o çantadaa.... her şeyim vardı." Dedim daha çok ağlayarak. Bana baktı meraklıca.
"Ne vardı?" Dedi kaşlarını çatarak. Ama ben ona ailem hakkında bişey anlatmadım. Ve anlatmakta istemiyorum. Onun bana acımasını istemiyordum. Ona cevap vermeden hızlıca kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp hemen çıktım. Yola doğru ilerledim ama bir dakika. Benim param çantamdaydı. Param yok. Aman cafeye gelince çantamdan öderim taksiye. Hemen bir taksi çevirip yolu tarif ettim. Oraya vardığımızda taksiciye beklemesi gerektiğini söyledim. Hemen inip cafenin içine girdim. Ama yoktuu. Oturduğum yerde yoktu. Yanımda yerleri temizleyen garsona dönüp sordum yaşlı gözlerle.
"Şeyy. Benim vardı burda. Çantam vardıı. Burada vardı o. Çantamm." Dedim hızlıca. Hiç bişey anlamamış kömür gözlerle bana bakan garsona bir nefes alıp tekrar anlattım.
"Bakın. Ben buraya gelmiştim. Çantamı unutmuşum. O nerede?" Dedim bu sefer yavaşça. Bana doğru bakarak gülümsedi.
"Sakin olun. Ağlamayın. Doruk Bey aldı çantayı daha demin." Dedi gülmeye devam ederek.
"Sen nereden tanıyosun öküzü" dedim içimden onu söykedikten sonra lanet ederek. Resmen öküz dedim yaaa. Hemen çevirmeye çalıştım.
"Yani bizim orada öküz demek centilmenliği temsil eder. O yüzden dedim" dedim ama kesin yemedi."Hııı. Sizin orası neresii?" Dedi uyanıkça.
"Yaa şey tamam. Kabul ona öküz dedim ama lütfen ona söylemee. Kovulurum." Dedim yalvararak.
"Bir şartla. Benle yarın yemeğe çıkıcaksın. Bu arada ben Yağız. Telefon numaranı yaz buraya." Dedi elindeki kalemle kağıdı bana uzatırken. Tek çarem buydu. Yazdım ve çıktım oradan. Taksi yoktu. Gitmiş miydi yanii??? Ne yapıcam ben diye düşünürken öküzün bana doğru baktığını fark ettim. Ayy patronum beni bırakıp gitmemişş. Fazla uzatmadan onun yanına gidip elindeki çantamı elinden aldım. Tam arabaya binicekken onun sesiyle irkildim.
"BİNME!! Gel benle sahile gidicez. Konuşmamız gerek." Dedi her zamanki hayvanlığıyla. Ben anlamayarak peşinden ilerledim. Cafe sahilin dibinde olduğu için 2 dakikada sahile vardık. Bir banka oturunca ben de en uca oturup bacaklarımı ona doğru döndürdüm. Hafif rüzgâr esiyodu. Başladı konuşmaya.
"Çantanı karıltırmadım ama merak ediyorum. O çantada ne var?" Dedi kaşlarını çatarak öküz.
"Ailem." Dedim gözlerim dolarak. Anlamadı bişey yine. Açıkladım.
"Ben 3 yaşında annemi 7 yaşında babamı kaybettim. Ama onlarla çok fazla fotoğrafım var. Hepsi çantamda. Onlar arkalarında sadece fotoğraf bıraktılar. Başka hiç bişey yok. Onlarla ilgili hiç bir anımı hatırlamıyorum. Bana nasıl davrandılar bilmiyorum. Beni sevdiler mi? Bilmiyorum. Benimle oyun oynadılar mı? Bilmiyorum. Sadece tek bildiğim şey beni mutsuz etmemeleri. Onu da hep teyzem anlattı. Başka bişey bilmiyorum onlarla ilgili. O yüzden benim için bu fotoğraflar çok önemli." Dedim hıçkırıklar arasında. Öküze baktığımda onunda gözleri dolmuş benim anlattıklarımı dinliyordu. Ve birden sarıldı. Ben şaşırmıştım ama ben güvende hissetmiştim. Bende ona sarıldım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp ona iyice sarıldım. Çünkü kendimi gerçekten uzun zamandır iyi hissediyordum. Ayrılıp denizi izlemeye başladık. Hava kararmaya başlayınca banktan kalktık ve eve döndük. Ben içeri girdiğimde ilk çantamı odama koydum daha sonra salona inip çocukların yanına oturdum. Onlar bana bakarken bende onlara gülümseyerek konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİL BAŞTAN
Chick-LitGüneş erkenden doğar, öğleyken tepeye gelir ve akşam batar. Bazılarının güneşi hiç batmaz bazılarının ki ise hiç doğmaz... Bazıları kendi güneşine kendisi gölge olur, bazıları ise doğmayan güneşlerine hayatıma ışık ol diye yalvarır. Peki ya güneş b...