Kanımda dolanan heyecan ve hızlanan kalp atışlarımla butiğin kapısının önünde bekliyordum. Havada asılı kalan elimle kapıyı çalmak için cesaret topladım. Heyecan ve tereddütle beklerken dün olanlar aklıma doluşmuş ,tüm iyi hislerimi kendi elimle kovmuştum .Ne olduğunu bilmediğim bir yola ilk defa biri için bir şey ifade etmiş olmanın sarhoşluğuyla girmiştim. Dün, kabusumun minik kahveleri son sözlerini sarf etmiş ve iş görüşmemden çıkışta beni alacağını belirtip gitmişti.
Aklımdakileri hızlıca kovup, yüzümdeki yapma olduğunu bağırdığına emin olduğum hafif tebessümle kapıyı çalmıştım. Kapıyı açan bir adet güler yüzlü asil kadınla büyülendiğimi hissetmiştim. Normalde insanlara yüzümü kaldırıp bakamazken şuan kadının yüzünü tanıdık hissiyle karış karış keşfediyordum. Bu tanıdık hissi alıştığımın aksine rahatsız edici değildi , garipti.
"Merhaba! Sen Yazel olmalısın?"
Telefondakinden çok daha can sıkıcı derecede samimi sesiyle kendime gelmiştim. Bakışlarımı ayaklarıma indirirken mırıldandım.
"Evet. Sizde Serap Hanım olmalısınız?"
"Ta kendisi .Memnun oldum canım."
Uzattığı zarif ele 'öküzün trene baktığı gibi ' bakmış olmalıyım ki elini yavaşça indirip ifadesini hiç değiştirmeden ;
" Ah çok üzgünüm .Yiğit bahsetmişti.Aklımdan çıkmış." dedi mahcup bir tonda. Gözlerine baktığımda görmeyi beklediğim acıma benzeri bir ifade aksine anlayışlı ve kurcalamayan bir bakışla karşılaşmıştım. Bu Serap Hanım'a ısınmam için büyük bir adım demekti işte.
"İçeriye geçelim?"
Soru yönelten bakışlarına karşılık hafif bir baş sallamasıyla cevap vermiştim.
İçerisi oldukça büyüktü. Bir duvar boyunca bej renginde modeller sergilenmiş ,geriye kalan alanı o modellerin renkli ve kombinlenmiş hali donatmıştı. Ne kadar renk sevmesem de ortamın neşeli enerjisi bende bile güzel duygular uyandırmıştı.
Serap Hanım'ın orta kısımdaki karşılıklı mavi koltuklara yönelmesiyle onu takip etmiştim. Karşısına geçip üzerimdeki bakışlarını umursamamaya çalışarak etrafı incelemeye devam etmiştim.
"Ne içersin canım?"
Karşımdaki bayan ne kadar rahatlatıcı olursa olsun daha önce böyle bir görüşmenin içinde bulunmamış olmak beni geriyordu. Derin derin soluklanmaya başlarken ;
"Serap Hanım biraz rahatsızım . Mümkün mertebe görüşmemizi biran önce gerçekleştirirsek mutlu olurum."
Yalan olmadığı kadarda yalandı.Biraz değil baya baya hastaydım.
"Ah geçmiş olsun canım. Dediğin gibi olsun. Yazelcim burayı açalı çok olmadı fakat iki semtte daha butiğim var. Hatırı sayılır derecede tanınan biriyim ve buda daha fazla müşteri demek oluyor. Şuan ilgilenmem gereken üç butiğim var ve bu durum tasarım ve siparişlere yetişmemi zorlaştırıyor. Senden istediğim belirlediğimiz zaman dilimlerinde müşterinin hayalindekini kağıda dökmen. Kumaş ve ölçüleri belirlemekte sana yardımcı olacak bir eleman daha arıyorum. Haftanın üç günü buradayım fakat geriye kalan dört günde senin buranın başında durman gerekecek. Çalışma alanı olarak arka odayı düşünüyorum. Oraya hiç dokunmadım ve kendi çalışma alanını kendin döşemeni istiyorum. Maaş konusuna gelirsek sigortan zaten olacak ve müşteri başına kazancımızın %10 u senindir. İnan bana müşterim çok oluyor ."
Cümlelerini aralıksız sıralarken her geçen saniye daha da bir şaşırmıştım. Burası sandığım gibi kendi halinde küçük bir yer değildi. Tanınmış bir butik zincirinden biriydi. Asıl şaşırdığım ise Serap Hanım'ın beni tanımadan ve yeteneğimi ölçmeden burayı bana emanet ediyor oluşuydu. Kısa süreli şoktan çıkıp boğazımı temizledim. Emin olmak için;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZEL
General FictionBaşım önde durağa doğru yol alırken sert bir bedene çarpıp sendelemedim. Ah hayır ben o aşk hikayelerindeki kötü çocuğunu arayan iyi kız değilim. Ben gerçek hayatı acı ve anlamsız boyutlarıyla yaşayan zavallının hikayesiyim.