KİV / 8- Sert

166 11 0
                                    

Kuş kadardı gönlü kadının, ama gökyüzü kadar sevdi adamı

**************

Multimedya; Colin ve saçları

8. Bölüm - Sert

İçimdeki huzursuzlukla uyandığımda olması gerekenden çok erken uyanmıştım. Uyumaya çalıştım ama uyuyamadım. Sonunda pes ederek yatakta sırtüstü uzandım ve ellerimi yüzüme kapattım. Bir süre öyle kaldıktan sonra gözlerimi ovuşturup yatakta doğruldum. Gece boyunca ağladığım için gözlerim acıyordu. Yine de uykum vardı.

Ayılmak için yatakta oturur pozisyona geldikten sonra bir süre bekleyip ayağa kalktım. Sarsak adımlarla küçük ama iş gören banyomuza gittim. Aynadan kendime baktım bir süre. Hormonlu domatese benziyordum. Ağlamaktan mavi gözlerim şişmiş ve kızarmıştı. Hızlıca işimi halledip çıktım.

Üstüme gündelik bir şeyler ve yünlü ceketimi giydim. Sabahın bir saati ne yapacağımı bilmez halde odanın içinde dolanırken aklıma dışarı çıkmak geldi. Gözlerime hafif bir makyaj yaptım ağladığım belli olmasın diye. Sonra tam kapıya doğru yönelecekken aklıma Taylor geldi. Ona beni merak etmemesini içeren bir not bıraktıktan sonra kapıyı sessizce çekip çıktım dışarı. Yine sessizce merdivenleri indim. Binanın zemin katında yemekhane vardı. Birkaç kadın orada duruyordu. Demek ki mesaiye erken başlıyorlardı. Oraya gittim ve kibarca bir kahve istedim. Bardağı elimde düşürmemek için sıkıca tutarken sanki yalnızlığımı bozmamak için sessizce duran bahçeye çıktım. Temiz havadan derin bir nefes çektikten ilerledim ve bir banka oturdum. Bu defa sıcak bardağı ısınmak için sıkıca tutuyordum.

Kahveden ara sıra yudumlarken aynı zamanda temiz havayı içime çekiyordum. kahveden kalan son yudumu da içtikten sonra köpük bardağı çöpe attım. Tam kalkmak için hazırlanıyordum ki yanıma oturan silüetle soluma döndüm. Yanıma oturan kişi yeşil gözleriyle ve her zamanki ona özel dağınık saçlarıyla Colin' di. Dağınık ve özgür olan saçlarına her zaman pek belli etmesem de hayran oluyordum. Kimsenin gölge düşüremediği gözleriyle ve belirgin yüz hatlarıyla ona has bir güzelliği vardı.

''Neden bu saatte uyanıksın?'' onun bu soruyla bana dönmesi, ona baktığımı farketmeme sebep olmuştu. Boğazımı temizledim ve ''Kabuslar.'' diyebildim sadece. O da 'anladım' dercesine başını salladı. Önüme döndüm ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Tam ona dönüp bir şey soracaktım ki onun zaten bana baktığını farketmemle ağzımı açıp kapatmam bir oldu. Ben susunca o rahat tavrıyla konuştu.

''Geçmişini biliyorum.'' Etrafta gezinen bakışlarım şaşkınlıkla bir anda ona dönü. ''Nasıl?'' geçmişten kastettiği ailem miydi yoksa başka şeyler miydi?

''Seninle bunu gerçekten paylaşmak istiyorum. Belki beni anlarsın diye.'' O susunca devam et dercesine kafamı salladım. ''Bundan kimseye bahsetmeyeceğine söz vermelisin.'' hızlıca başımı salladım

''Bana güvenebilirsin.''

''Senin geçmişini biliyorum. Yangını, aileni... Her şeyi.'' inanmazca ona baktım. Taylor ile konuşmamızı mı dinlemişti? Oturuş pozisyonumu değiştirdim ve ona döndüm. ''Senin geleceği görmen gibi ben de geçmişi görebiliyorum. Geçmişte neler yaşadığını, en büyük tramvalarını... Ve istersem bunlarla ilgili kötü anılarını yüzüne çarpabiliyorum. Acı çekmesini sağlıyorum...'' kaşlarımı çatıp ona bakıyordum, inanamıyordum da hala. ''Ama böyle olmasını istemiyorum.'' bakışlarında çaresizlik vardı. Bende de olduğu gibi. O zümrüt yeşili gözlere çaresizliği yakıştıramıyordum. Dayanamadım ve bakışlarımı yere indirdim. O ise bana bakmayı sürdürüp konuşmasına devam etti.

Karanlığın İçindeki VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin