Bölüm 2

122 9 1
                                    

Ani bir sarsıntıyla gözlerimi açtım. Kafamı kaldıracak gücü kendimde bulamayınca ' 5 Dakika daha uyusam' dedim fakat birden aklıma sınıfta olduğum geldi ve hemen kafamı kaldırıp baktım. Fakat sınıf bomboştu. O zaman beni kim uyandırdı? diye düşünürken arkamda duvara yaslanan maviş çocuk ellerini usulca sallayıp 'Ben uyandırdım.' dedi. ' Acaba zil çalalı ne kadar oldu? çünkü yetişmem gereken bir servisim varda' deyip hızlıca çantamı alıp okulun boş koridorlarında yürümeye başladım. Nöbetçi çocukta arkamdan hızlıca yürüyüp bana yetişti ve sırtımdan beni tutup yavaşlattı ve kendine çevirdi. 'Boşuna koşuyorsun çünkü okulun zili çalalı tam 20 dakika oldu. Ama servisle gittiğini bilseydim seni seyretmek yerine uyandır-' deyip sustu. Söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçıran çocuklar gibi kafası eğip sağ elini ensesine götürüp, 'ben seni evine bırakırım sorun yok' deyip bana cevap verme süresi bile tanımadan okuldan çıktı. Ne yani bu mavi gözlü nöbetçi çocuk beni uyandırmak yerine beni mi izlemişti yani? Çok ürkütücü bir durum. Ya bizim sınıftakilerde de bana karşı nasıl bir kin varsa artık hiç birisi uyandırmamış. Hızlı ve büyük adımlarla bu çocuğa yetişmeye çalışıyordum. İşte o an aklıma bir sürü soru geldi. Bu çocuk kimdi? Neden bana yardım etmek istiyordu? Daha adını dahi bilmediğim bir çocuğun arabasına nasıl binerdim? Bu çocuğun derdi neydi de benle uğraşıyordu. Bu sorularımın cevaplarını ya şimdi verecekti ya da şimdi. 'Sorularımın hepsine cevap vereceksin pas hakkın yok. 1) Sen kimsin ve adın ne? 2) Neden bana yardım etmek istiyorsun? 3) Neden benimle uğraşıyorsun.' deyip hızlıca ekledim 'Ayrıca asla senin arabana binmem' dedim ve cevap vermesini bekledim. O ise maviş gözlerini üzerime dikip bana bakıyordu sanki cevap vermek istemiyordu ama vermesi de gerekiyormuş gibi hissettim bir anda. Sonra birden konuşmaya başladı 'benim adım cen-' tam konuşup adını söyleyecekti fakat benim telefonumun melodisi tüm ortamı bozdu. Bir an sanki aramızda bir elektrik olduğunu hissetmiştim. Ve telefon hepsini dağıtıp götürmüştü. Arayanın kim olduğuna bakmadan açıverdim ' Yavrum neredesin sen ya servise de binmemişsin. Okulda mısın? Babana söyleyeyim hemen gelsin alsın seni.' Ne babam mı? Saçmalık babamı görmeye bile tahammülüm yok tüm yolu onunla mı geçireceğim? Hemen önümde duran maviş gözlü çocuk bir an bana melek gibi göründü. Anneme cevap vermediğim aklıma gelince 'yoldayım anne bir arkadaşımla geliyorum.Gelince her şeyi anlatırım görüşürüz.' dedim ve hızlıca kapattım. Mavi gözlü çocuk ise gayet rahat bir tavır ile , ' O zaman benle gelmekten başka çaren yok güzellik. Bin bakalım arabaya' dedi ve kendi koltuğuna oturdu. Ben ise öyle baktım. Hayır yani bunun nedeni benim kapımı açmaması değil bana güzellik demesiydi. Aman umursamadım ve hızlıca yanına oturdum. Yolu tarif ede ede gittik. Arada hoşlandığı şeylerden bahsetti bana. Mesela pizza yemekten çok hoşlanıyormuş. Veya uyumayı çok seviyormuş. Genellikle spor olarak bowling oynamaktan ya da futbol oynamaktan hoşlanırmış. Mavi ve siyah renklerinden çok hoşlanırmış. Ben böyle düşünüp yolu izlerken, bana döndü ve ' peki senin hobilerin veya fobilerin nelerdir? Aslında sende bir kızsın sonuçta en sevdiğin şey alışveriş yapmaktır.' dedi ve ufak bir kahkaha attı. O buna gülmüştü evet fakat ben çok sinirlenmiştim. Bir kere ben alışveriş yapmaktan nefret ederdim. 'Tüm kızları tanıyormuş gibi konuştun sanki fakat ben diğer kızlara benzemem öncelikle o konuda anlaşalım. Farkındaysan eğer ne bir arkadaş grubum ne de kalıcı bir arkadaşım var çünkü ben kimseye güvenmem, ayrıca hobilerim genellikle uyumak, yemek yemek, en sevdiğim pizzadır, ayrıca bowling ve futbol hayatımın vazgeçilmezidir. Maç seyretmeyi çok severim aslında.Ya da kendi odamda deliler gibi dans etmeyi. Aslında çok ukala bir yapım yoktur ama dışarıdaki insanların ukala kelimesinin en çok bana yakıştığını fark edip bana ukala demeye başladı. Çünkü sınıfta kendi köşeme çekilip kimseyle takılmamayı tercih ediyorum çünkü insanlar sana bunu öğretiyor.' Sonra birden sustum, gözlerim dolmuştu. Ellerim titrer gibi oldu sonra hemen kendimi toparladım. Ama arabayı durdurmuştu. Sanırım çok duygusal konuştuğum için beni arabadan atacaktı. Ama öyle olmadı. Arabayı durdurup bana döndü ve 'Ben Cengizhan olarak sana yemin ederim ki bu yaralarını saracağım ve bir daha asla hiç kimsenin o yaralara dokunmasına izin vermeyeceğim. Bu tatlı gözlerinden bir daha yaşların akmasına izin vermeyeceğim. Ufak burnun ağladığın için değil utandığın için kızarması gerekiyor, ağladığın için değil. ' dedi ve sıkıca sarıldı. Bir an kemiklerim kırılır gibi oldu zannettim ama olmadı. Sanki her şeyi gerçekten onaracaktı. Peki ya tüm yaralarımı sarıp yeni yaralar açarsa o zaman ne yapacaktım? Bende kollarımı onun boynuna doladım. Sonra mavi gözleriyle gözlerimin içine baktı ve başparmağıyla gözyaşlarımı sildi. Ve güvenilir ve sımsıcak bir şekilde gülümseyip arabayı sürdü. Evin önüne kadar yolu tarif ettim ve inmeden önce çok masum bir şekilde teşekkür edip gülümsedim. Arabadan indiğimde onunla iyi ki tanıştığımı düşündüm. Uzun zamandır kimse bana böyle hissettirmemişti çünkü. Gülümseyerek eve doğru yürüdüm...

Kim Bu MavişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin