Tilkiler Kızarır mı?

39 4 0
                                    



Anlaşılan bu gece bizi zorlu bir temizlik bekliyordu. Mert pes etmişçesine etrafına bakarken;

" Kalkın hadi burayı toplamamız lazım!" Dediğimde Mert ve diğer arkadaşlarım şaşkınca bana bakıyordu.

" Zamanımız yok Armina, yetişemeyiz bile." Umursamadan ayağa kalktım ve etrafı incelemeye başladım. Ben sahneyi hazırlasam, çalışanlar masaları düzeltebilirler ve son olarak Mert'te alkolleri ve bardak gibi eşyaları çıkartırsa sonunda da birlikte kısa bir temizlik yapabilirdik. Bunun kaç saat süreceğini pek bilmiyorum fakat biz bunu başarabilirdik. Mert aval aval yüzüme bakarken sahneye çıktım. Mikrofonu elime aldıktan sonra;

" Hadi gençler şurada kaç saatimiz kaldı? Başlayalım yoksa diğer bar sahipleri tarafından ezik durumuna düşeceğiz. Bunu istemeyiz değil mi? O halde gençler siz masaları toplayın, Mert sende bardak ve alkolleri çıkar. Ha Mert sek olanları çıkarmalısın kaliteli olmalı. Ben sahnedeyim. Başlayın artık." Dediğimde herkes başıyla onaylayıp işlerine başladılar. Anıl sanki bir şey olmuş gibi hızlıca kafasını çevirip bana baktı.

"İyi de, kırık masaları ne yapacağız? Kendi sıvımızla mı yapıştıracağız?" İstemsiz olarak güldüm. Ciddi anlamda akılsız insanları çekiyorum ben. Hayır, ben akılsız değilim ki bunlar neden böyle? İnsanı tatmin eden en güzel şey 'Ego' .

"Kardeşim, Anıl'cığım. Depoda olan yedekler boşu boşuna mı var acaba?" İğneleyici bir şekilde konuştuktan sonra arkamı dönüp yabancısı olmadığım sahneye baktım. Bu sırada bir manda yavrusu;

"Ha."diye bir ses çıkardı. Kimin mandası bilmiyorum. Şöyle bir etrafı daha ayrıntılı incelediğimde, sahne barın yarısını kaplıyordu. Büyüktü ve sahne aşağısında renkli LED ışıklar vardı. Sahnenin yukarısında bir projeksiyon vardı ve karaoke için kullanılıyordu. Şarkı sözleri makineden yansıtılıyordu. Projeksiyon makinesinin uzun kablosunu sahne arkasında ki fişe takıp çalışıp çalışmadığına baktım. Makinedeki ışık sahnedeki duvara yansıdığında kocaman gülümsedim. Daha sonra ses sitemlerini de kontrol ettim. Onlarda tıkır tıkır çalışıyordu. Bugün sahnede pek iş çıkmamıştı. Şarkıların ve sözlerinin tam olması dileğiyle bilgisayara yöneldim. Bilgisayarı açtıktan sonra sadece üç tane şarkı olduğunu görmemle kaşlarımın çatılması bir oldu. Tüm dosyaları teker teker karıştırdım fakat üç şarkıdan başka şarkı yoktu. Sahne arkasından çıkıp öne geldim. Burası bardı üç şarkı ne demek ulan? Masalar yerleştirilmişti. Anıl bardakları silip yerleştirirken Mert'te alkolleri dolaplara diziyordu. Sahneden inip tezgâha doğru gittim ve uzun sandalyelerden birine oturdum.

" Mert neden bilgisayarda sadece üç tane şarkı var?"Dediğimde hızlıca kafasını kaldırdı, gözleri yuvalarından çıkacak kadar büyümüştü.

" Yenilerini yüklemek için hepsini silmiştim unutmuşum!"

Bakın işte bu aptallıktır. Ve yine bu yüzden egom tatmin oluyor.

" Allah senin belanı ne zaman verecek bilmiyorum da, ben yakında sana bir bela olacağım göreceksin. Şimdi kalkıyorum ve şarkıları indiriyorum siz de burayı pırıl pırıl yapıyorsunuz." Cevap vermesine fırsat vermeden tekrar konuştum,

" Bir de şu bardağa benimkinden doldurur musun?" dediğimde hayretle bana baktılar.

"Hatta sen şişeyi bir de bardağı ver." Dediğimde ikiletmeden önüme alkolü koydu. Bende bordo alkolü ve bardağı alıp sahnenin arkasına geçtim. Bardağıma alkolü doldurduktan sonra şarkı indirmeye başladım. Dakikalar saatlerle çelişiyordu. Yavaş geçen üç buçuk saat sonra artık yeter diyerek oturduğum ve eriyerek yapıştığım rahatsız sandalyeden kalktım. Yedi yüz şarkı yeter her halde. Ana bar kısmına ilerlediğimde kimse yoktu fakat etraf tertemiz ve tam istediğim gibiydi. Mert'in odasına ilerleyip kapıyı tıklatma gereği duymadan kapıyı açtım. Mert sızmıştı. Başka da kimse yoktu zaten. Bende uyumak için personel odalarından birine girdim. Üstümde ki vücudumu sıkmaya başlayan şortu çıkarıp üzerimde iç çamaşırımla koltuğun üzerine uzandım. Eve gitmeye ciddi anlamda üşenmiştim bu yüzden burada yatacaktım. Yarın güzel bir gün olacak. Uykuya daldığım sırada içerden kırılma sesleri geldi. Aniden sıçradığımda karşımdaki duvar saatine baktığımda saatin dokuz buçuğu geçmiş olduğunu gördüm. Mert'in acı dolu inleme sesini duymamla odadan hızla çıktım. İlk olarak depodaki gizli bölmeden bir silah aldım ve koşarak tekrar yukarıya çıktım. Mert'in odasının önüne geldiğimde kulağımı tanıdık bir ses doldurdu. Şerefsizlik içeren o iğneleyici sesi nerede duysam tanırdım. Kapıyı sertçe duvara çarptığımda Mert'in kandan gözükmeyen suratıyla dehşete düştüm. Dün akşam Mert'i arayan genç yavaşça beni süzdükten sonra gülümsedi. Ama sıcaklıktan uzak alaycı bir gülümseme. Soğuk havanın çıplak bacağıma çarptığını hissettiğimde aklıma hiç gelmeyen, iç çamaşırımı fark ettim. Ciddi miydim? Böyle şeyler hep benim başıma mı gelir be arkadaş. Bozuntuya vermeden içerideki görüntüye bakmaya devam ettim. Fakat utançtan bacaklarım titriyordu.

NAKARAT FIRÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin