" Ah Demir Soykan. Bütün bilinmezliklerim, nefretim, heyecanım, gururum, aşkım, ölüm meleğim."
Demir; adı gibi sert, katı, ısınması o kadar zor bir adam ki.. Nefretiyle kan kusturan, cesurluğuyla kendine hayran bırakan.
Demir; denizden gelen fırtınadan daha şiddetli, avının peşindeki aslandan daha dikkatli. Kusursuz. Ve bir cellat kadar korkutucu."Ömür; huzurum, yanlışlarım, nefesim, keşkelerim, ömrüm..
Ben ne kadar cellatsam sen o kadar meleksin. Ben ne kadar sevgisizsem sen bir o kadar sevgi dolusun. Ben nasıl ölüm meleğinsem sen o kadar yaşama sebebimsin.."
25 EKİM 2009
"Mehmet Ağa!"
Bütün avludakiler sesin geldiği yere yönlendirdi gözlerini. Ömür " hala yaşadığıma göre kim ateş etti silahı?" diye soruyordu kendi kendine. Gözleri bir yere odaklanmış olan yeşil gözlere yöneldi. Sadece ona bakıyordu Ömür daha konağa gelen kişiyi fark etmemişti.
" Mehmet Ağa" diye inledi tekrardan konak. O zaman kendine gelebilmişti ancak . O da gözlerini kapıdaki adama yöneltmişti." Mardin'in en şöhretli ağası.. Mardin'in en namuslusu Mehmet Soykan. İyiliğin babası. Başkasının helali olan o şerefli kızını benim oğluma mı yama edecektin?"
" Ne diyorsun lan sen benim kadınım hakkında." dedi Ahmet ve kendini yönlendirilmiş silahın önüne attı.
" Kadının demek. O kadınım dediğin kişi var ya benim yüzümü yere eğdirdi. Bak koskoca Mehmet Ağanın ağalığını bile bir dakikada altüst etti. Senin o kadının nefes almayı hakketmiyor. Benim yüzümü yere eğdirmeyecekti."
Ömür uzaktan kapıda duran adamla abisinin konuşmalarını dinliyordu herkes gibi. Sinirleri gerilmişti. Hiç kimse bir kadını bu şekilde rencide edemezdi. Tutamadı gene sözlerini.
" Bir insan bir insanı sevdi diye öldürülemez tamam mı? Sizin bu dediğiniz şey ilk önce alın yazısı olmalıydı. Ama oğlunuzun alın yazısı o kız değilmiş. Biraz klişe olacak ama hangi devirde yaşıyorsunuz da böyle konuşabiliyorsunuz. İki insan birbirini sevdi diye kan dökülemez. Bu sevginin karşılığı düğün , mutluluk olmalı. Hanginiz severek evlendi sanki bırakında evlatlarınız sevsin. Böyle atıp tutarak sadece seviyeni gösteriyorsun. Senin seviyen kaldı ki hayvanlardan bile daha aşağı. "
" Sen kimsin lan benimle böyle konuşuyorsun! Seni öldürürüm."
Ömür silahın kendisine yöneleceğini biliyordu. O yüzden şimdi korkmamalıydı.
"Ben..." diye tam ağzını açıp konuşacaktı ki babasının sesini işitti.
"Sen bu işe karışma Ömür!"
Ömür babasına baktı. Yalvarıyordu adamın gözleri yapma diye. Ama o da kızını iyi tanıyordu ki susmayacaktı. İki adım öne gitti. Tam üçüncü adımını atacaktı ki kolu sertçe tutuldu. Adım atamadı. Kafasını döndürüp kolunu tutan kişiye baktı. Kara gözleri meydan okuyordu yeşil gözlere.
"Bırak kolumu!"
"Elinin hamuruyla erkek işine karışma."
Cevap vermedi. Sadece gözlerini onun gözlerine odakladı. Demir, Ömür baktıkça daha çok sıkıyordu kolunu kızın. Ömür ise acısını belli etmiyor, Demir'e zafer yaşatmıyordu. O sıktıkça Ömür daha çok baktı. Sonunda pes etti "ne halin varsa gör! Ölmeye bu kadar meraklı olduğunu bilseydim silahı ilk alnına dayadığımda sıkardım." dedi Demir. Cevap verme gereği duymadı. Babasına baktı tekrardan.
"Susmayacağım baba. Sen bir babasın nasıl oluyorda oğlunun yanında değil, törenin yanında duruyorsun?" babasından gözlerini ayırdı ve Mehmet Ağaya bakmaya başladı.
"Peki, siz hadi o erkek kendisini bir şekilde koruyabilir ya kızınız asıl en çok onun burada korunmaya ihtiyacı var. Nasıl anne babasınız, kızınızı böyle hiçe sayabiliyorsunuz. Ağalık böyle mi yapılır? Ağasın diye kızın senin dediğin kişiyi mi sevecek, onunla mı beraber olacak bir ömür? Hani nerde mutluluk ? Çocuklarınızı köle olsun diye mi büyütüyorsunuz? Şimdi ne olacak sonu ölüm mü? Sizin ağalığınız, babalığınızı bitirmiş!"
"Tabi ki de ölüm olacak! O kız oğlumla evlenmedi, benim yüzümü yere eğdirdi. O kız ölecek!!"
Ömür tam cevap verecekti ki, konak bir kez daha silah sesiyle yankılandı. Ve ardından gür bir ses otorite ile konuşmaya başladı.
"Yeter artık! Karşınızda ağanız var. Nasıl konuşacağınıza dikkat edin! Sen git Salih bu saatten sonra sana kız felan vermem!"
"O halde ölecek kızın Mehmet Ağa."
"Hayır!" diye bağırdı Mehmet Ağa. "Berdel olacak." dedi en son.
Orhan'ın korktuğu başına gelmişti işte. Oğlu için diğer evladını feda edecekti. Kendini çıkmada hissediyordu. Daha küçüktü bir tanesi.....
"Berdel mi? Peki benim şerefim ne olacak Ağa!?"
"Haddini bil Salih. Karşında kim olduğunu unutma. Şimdi git!"
"Ben bu işi burda bırakmam Ağa efendi!" diyerek terk etti konağı Salih.
Konakta çıt çıkmıyor, herkes nefes akmayı bile kesmişti sanki. Orhan dayanamadı ve konuşmaya başladı.
"Ağam, nasıl berdel yaparız?"
"Sus Orhan. Ya oğlun mezara girecek ya da bu berdek olacak. O kadar! Benim sözüm üstüne söz söylecek cesaretin varsa buyur!"
"Estağfurullah ağam. Hâşa."
"İyi. Hazırlanmaya başlayın o zaman. Yarın söz kesilecek, üç gün sonra da düğün yapılacak."
Ömür konuşulanları dinliyordun. ' berdel'in ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu peki ya kim ile kim berdel olacaktı? İpeği düşündü o daha küçüktü, Ömer desen ondanda küçüktü. Başka kim vardı o zaman? Bu soruyu tekrar tekrar sordu kendisine. Demir'in konuşmaya başlamasıyla dank etti kafasına aradığı cevap.
"İyi de baba nasıl yapacaksın berdeli?"
"Bildiğin soruların cevabını bana sorma Demir."
"Peki ağam."
Demir kafasını Ömür'e çevirdi. Çocuktu daha bu kız. Evlilik ne demekti biliyormuydu ki? Daha çok bakmaya başladı Ömür'e. Kafası eğikti. Aklında bir takım sorular vardı ve bunlara cevap arıyordu. Yüzünü buruşturduğunu gördü. İşte bulmuştu aradığı cevapları. Hala bakıyordu kıza. Daha fark etmemişti Ömür kendisini pür dikkatle inceleyen gözleri.
Beyni uyuşmuştu sanki. Düşündüğü şey olamazdı. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Kafasını kaldırıp annesine baktı. Ağlıyordu işte ona bakarak. Hıçkıra hıçkıra feryat ediyordu annesi "Hayır, hayır olamamalıydı bu, daha küçük o." diye. Daha çok doldu gözleri annesinin söylediklerini işittikçe. Babasına baktı ardından. Uzun uzun bakıştılar baba kız ve en son yere eğildi başı adamın. Ömür kafasını salladı. Tutamadı artık gözündeki damlayı. Kafasını çevirdi. Dolmuş olan kara gözlerini yeşil gözlere değdirdi. Sicim sicim aktı gözlerindeki yaşlar.
"Senin masalın daha yeni başlıyor Ömür Mercanlı." dediğini işitti Demir'in ve geriye hatırladığı her şey karanlık bir geceden ibaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTME
RomanceMasanın üzerine bıraktı yüzüğünü kadın. Gözlerini genç adamın gözlerine dikti ve konuşmaya başladı; " Bu yüzüğü ikinci kez takmamalıydım parmağıma." Genç adam hiçbir şey demedi. Bunun üzerine kadın daha fazla beklemedi, arkasını döndü ve kapıya ile...