4. Bölüm 'İfeless Body '

339 24 11
                                    

Soğuk ,ölümcül bir nefesin , ensesinde soluduğunu hissediyordu. Vücudunu kamçılayan rüzgara karşı üzerindeki hırkaya sarıldı. Sokağın ıssızlığı hiç olmadığı kadar rahatsız ediciydi. Kar taneleri, öteki sokaktaki araba seslerini yutarak yere tüy gibi süzülüyordu.

Sessiz olmasına rağmen , kulaklarında yankılanan sesler yeterince fazlasıyla dolu olan beynine baskı yapıyordu. Bu yaşadıkları şaka olamayacak kadar berbattı. Her şeyi unutmayı denese, bunu yapabilecek kadar umursamaz mıydı? Bunun cevabını zaman verecekti. Tabii burada donup ölmezse ya da köpekler tarafından parçalanmazsa.

Gözleri dolarken etrafı bulanık bir şekilde görüyordu. O kadar yorgundu ki banka yatıp uyuyabilirdi fakat televizyonda gördüğü dilencilere benzemek istemiyordu. Gözlerini uzun kol yakalarına sildi. Kucağındaki kan lekeleriyle dolu oyuncağını yanına koydu, fakat oyuncak banktan aşağı düştü.

Kyungsoo denizin kenarında daha fazla kalamayacağını anladığında oturduğu banktan kalkıp yavaşça yürümeye başladı. Kar taneler kirpiklerinde biriktiğinde, üst göz kapakları alt göz kapağıyla buluştuğunda eriyip, Kyungsoo'nun yanaklarından süzülüyordu. Bu ona ağlıyormuş gibi gösteriyordu.

"Pardon kuyruklu bayım,sanırım bir şey düşürdünüz. " Kyungsoo şaşkınlığını yüzüne yansıtırken yavaşça sesin sahibine döndü. Bu uzun boylu kadın ona mı seslenmişti? 

Göz yaşları görüntüsünü bulanıklaştırdığı için hırkasının kollarını avuç içinde toplayıp gözlerine bastırdı.

Bu işlemi bittikten sonra kadının topuklu botlarına baktı, sırtını dikleştirip yüzünü kaldırdı.
Uzun boyluydu bu yüzden ona bakmak için kafasını kaldırmak zorunda kalıyordu. Ya da sadece şu ayağında ki eyfel kuleleri durumu zorlaştırıyordu. Yine de, ona mı demişti acaba?

Sağına, soluna baktı. Lambaların zor aydınlattığı karla kaplı sokakta o, kadın ve ne zamandır orada duran siyah araba vardı sadece ve görebildiği kadar ondan başka kuyruğu olan biri yoktu. Soğuktan kızarmış parmağını kendisine doğrultup kısılmış sesiyle,

"Bana mı dediniz?"dedi. Kıpkırmızı olmuş gözlerini daha çok açarak sormuştu. Yüzü ise donmaya yüz tutmuştu. Elmacık kemiklerinin üstüne kadar pembeleşmişti. Kadın, onun bu sevimliliğine şen bir kahkaha attı.

Kadın - ya da genç kadın, Kyungsoo'ya gülümsediğinde kedi çocuk onu yeni süzmeyi akıl etmişti.

Yeni boyadığı belli olan pembe saçları ve kaşları vardı fakat saçlarının dibinden siyah renk geliyordu. İkisininde pembe olması Kyungsoo' ya tuhaf gelirken önemsememeye karar verip baykuş gözlerini genç kadına dikti. Dudakları kalın ve çilek gibi pespembeydi.

Gözlerinin ışıltısı bir kilometre öteden belli olurdu. Çekik, bir cam kadar berrak açık kahve gözler, sokak lambalarının altında parlayan esmer cildi, gülümseyince gözler önüne çıkan beyaz,özenle dizilmiş inci dişleri...

Bu genç kadın karşısında Kyungsoo, nutku tutulmuş ve hayranlıkla onu izliyordu.

Bu güzel yüzün sahibi kimdi?

"Ah evet, sadece şunu verecektim." Eldivenle sarmalanmış ellerinin içine duran köpek peluşunu işaret etti.

Tabii ya! Bir şeyleri unuttuğunu fark etmişti. Şaşkın yüz ifadesinin yerini ifadesizliğe bırakırken

"Adı ne küçük kedicik?" elindeki oyuncağa sıkıca sarılan kedi çocuğa sordu.

Kyungsoo mırıltıları arasında "Kyungsoo." Dedi.

"Aigoo! Utanınca daha sevimli oluyorsun! Ahh kesinlikle sen benim olmalısın! Ben Sunmi." alttan alttan şişik karnına baktığını fark etmişti.

Useless 'Kaisoo'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin