Hastane kapısından hızla girerken ona selam verenlere başını hafifçe eğerek gülümsüyordu.
Geç kalmış, kahvaltı edememiş ve herkese selam vermekten boynu tutulmuştu. Böyle lanet bir gün olamazdı. Daha kontrol edeceği onlarca kedi çocuk vardı ve gerçekten onların bakımları çok zordu.
Veteriner olmak isterken, kedi çocukları kastetmemişti fakat bölüm başkanı ona bu kısmı çok övmüştü. Ona aynen ' kedi çocuklara bakmak, diğer hayvanlara bakmaktan daha kolaydır.' demişti.Ama gel görki dünyanın en zor mesleğinden biriydi bu.
Hepsi birbirinden yaramaz, pisler, vahşiler, yardıma muhtaçlar, ve küçükler. Luhan küçük şeylerden nefret ederdi üstelik!
Sonunda koridoru geçmiş ve laboratuarın kapısından dalmıştı.Profesör kucağında ki uyuyan yavru kedi çocukla beraber yerinden sıçradı sonra istifini bozmadan yavaşça ona döndü. Kucağındaki yavru uyanıp, ağlamaya başlarken profesör suratını buruşturdu.
"Xiao Luhan. Neden geç kaldığınızı sorabilir miyim?"
Luhan yavaşça yutkunurken, gözlerini laboratuarın içinde gezdirdi. Boydan boya cam kaplıydı. Cam dışarıyı gösteriyordu fakat içeriyi dışarıdan göstermiyordu.
15'e yakın kedi çocuk yavruları için kundaklar vardı. Labratuarın içinden yetişkin ve gelişim döneminde olan yaralı kedi çocuklar için yapılmış birleşik odalar bulunuyordu.
Duvarlar fil dişi rengiydi, küçük pembe ve mavi pati çıkartmaları vardı. Gözleri profösörün arkasında ki masaya odaklandı bu sefer. Bahanesi yoktu ama uyku onun için vazgeçilmez birşeydi. Sıcacık ve yumuşacık bir yatak. Kafasını profösöre çevirdiğinde , ne zamandan beri orada olduğunu bilmediği gülümsemesi söndü. Yaşlı adam karşısındaki genç çocuğa onaylamaz şekilde kafasını salladı.
"Her neyse.. " derin bir nefes alıp, kucağında bağırarak ağlayan kedi çocuğu ona verdi ve Luhan'ın yeni farkettiği , labratuarın ortasındaki kafesi kafasıyla gösterdi.
"Dün gece yaralı bulundu, yol kenarında. Sırtında derin yaralar var ve enfeksiyon kapmış olabilir. Kafesten, diğer kedi çocukların zarar görmesini engellemek için ne yazık ki dışarıya çıkaramıyoruz. " Parlak gümüş kafes hafifçe sallandı. Luhan, kucağındaki kuyruklu yaratığın susup ona parıltılı gözlerle bakmasını aldırmadan ,
"Bu konuda ben ne yapabilirim profesör? " dedi. Luhan'ın sorusuna karşılık sırıttı ve omuz silkti.
"Bilmem, ne yapabilirsin?" Gözleriyle kafesi işaret ederek kafasını iki yana salladı. Luhan anlamayıp karşısındaki yaşlı adama mal gibi bakmaya devam etti. Köfteyi çaktığında siktir diye fısıldadı.
"Ona benim mi bakmamı istiyorsunuz? İmkansız, ben bunu yapamam! O bir vahşi! Ve mart ayı!? Ve pansuman için burada kalması- " kucağındaki bebek ağlamaya başladığında onu susturmak için sıkıca sarıldı. Sırtını pışpışlamaya devam etti. Profesör ise onun çene çalmasını aldırmadan çalan telefonunu açtı ve Luhan'a evinin adresini sorduğunda genç adam çaresizce adresi söyledi. Profesör zaferle gülümserken Luhan ağlayan kuyruğunu durmadan ağzına sokan kedi çocuğu pışpışlayıp ovaladı.
Hain herif!
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*--*-*
Sessizlik
Hayatta duyduğu en güzel yaşam senfonisi olabilirdi belki. Peki bu belki ile biten cümleden ne hayır gelirdi?
Luhan ,sonunda eve vardığında rahat bir nefes alıp odasına koştu. Soğuk ama o yatağa girince sıcacık olacak bir yatak onu bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Useless 'Kaisoo'
Fiksi Penggemar'Özgürlüğüm için bir insanı öldürdüm ben. Senden ya da bir başkasından korkmuyorum!' dudakları umursamazca kıvrıldı. 'Öldürdüğün kişiyle beni bir sanıyorsun...' küçümseyerek beni süzdü. '...fakat çok yanılıyorsun, aptal yaratık."