Nefret dolu gözlerle aynaya bakıyordum. Her aynaya bakışımda yüzümdeki izleri gördükçe o kaza tekrar tekrar aklıma geliyordu. Aradan bir sene geçmesine rağmen hala toparlanamamıştım. Tek kurtulan bendim, keşke bende ölseydim diyorum. Yanlız kaldığım, her aklıma gelişinde daha çok acı çekiyorum. İçimdeki yara kabuk bağlamak yerine daha çok kanıyor, gün geçtikçe beni eriyip bitiriyor. Her kanayışın da aklıma geliyor sanki dün yaşanmış gibi, işte acıların en büyüğü de bu diyebilirim. Hani geçmiş geçmişte kalır diyorlar ya onların hepsi yalan. Geçmiş senin geleceğini belirliyor kötüsüyse kötü, iyiyse iyi olur. Ama benimki hem kötü hem de acılı. Bunun sonunda da bir yalnızlık ve koca bir karanlık.
= GEÇMİŞ =
Tatile gidiyorduk, herkes çok mutluydu camdan dışarıyı seyrediyordum kulaklığımı takıp şarkı açtım o sırada gözlerim doldu bu bizim yamanla şarkımızdı ama bu gözyaşlarım sevgiden değil ihanet yüzündendi. Bana ihanet etmişti okulun sürtük kızıyla odada uygunsuz bir vaziyette basmıştım. Yaman ne kadar özür dilese de tokatı yapıştırdım onu dinlemeden oradan uzaklaşmıştım. Bu tatilde ailem ben kötüyüm bana iyi gelir diye bu tatil işini planlamışlardı, ama onların hiçbir şeyden haberleri yoktu onlar sadece migrenim yüzünden kötü olduğumu sanıyorlardı. Bu yüzden başka bir şehrin havası bana iyi gelir diye yola koyulmuştuk ama bilmiyorlardı ki kızları bir şerefsiz yüzünden aldatıldı, o yüzden bu halde olduğumu bilmiyorlardı. Yolculuğumuzun bitmesine 1-2 saat daha olduğu için gözlerimi kapattım ve uyudum. Annemin seslenmesiyle uyandım "kızım hadi geldik " "tamam anne geliyorum" deyip üstümü başımı düzelttikten sonra arabadan indim. Annemler ellerinde bavullarla önden ben ise arkadan gidiyordum, otelde şöyle göz ucuyla bir baktım güzel bir yer benziyordu otelin kendine ait havuzu vardı ve biraz ileride de sahil vardı. Belki üç gün boyunca anılarımı burada bırakıp kendime temiz bir sayfa açabilirdim. Hemen annemlerin arkasından bende otele girdim. Oda anahtarlarımı alıp odamıza çıktık, annemlerin ki "301" numaralı odaydı benimkisi ise "302" numaralı odaydı. Hemen eşyalarımı dolaba yerleştirdim, ve ardından gidip duş aldım. Saçlarımı kurutup üstüme rahat birşey giydikten sonra telefonumuda alıp çıktım. Otelin yemek bölümüne gittim. Yemeğimi yiyip kalktıktan sonra sahile doğru yürümeye başladım. Yolda annemlerin nerede olduklarını sordum, daha yeni yemeğe gideceklerini söyledi. Biraz gecikeceğimi söyledikten sonra telefonu kapatıp sahilde yürümeye devam ettim. Gözüme benim yaşlarımda bir çocuk takıldı. Kumsalda oturmuş ve gözlerinde anlaşılmayan bir duyguyla denize bakıyordu. Bir derdi var gibiydi, hemen gidip yanına oturdum. Elimi uzatıp "Selam ben Cemre" dedim. Ama beni takmadı bilene hemen elimi geri çekip yanından kalktım. O sırada "GİTME" dedi. O kadar içten söylemişti ki dayanamayıp yanına oturdum. Bana elini uzatıp "Ben Mert" dedi. Bende elinin sıktım.
"Çok düşünceli bir halin var, çözemediğim bir duyguya sahipsin."
"Terkedildim. Sence bu halim bilene terkedilen bir insana göre normal değil mi ?"
"Bence acılarını fazla içine atıyorsun. Anlat derim."
"Gitme dedim.Seni Sevmiyorum deyip çekip gitti."
"En azından boş hayaller verip gitmedi. Bide o açıdan bak."
"Beni terk etti diyorum, bundan daha acısını yapamazdı herhalde."
"Yapardı. Merak etme tek o duyguyu yaşayan sen değilsin. Benim ki seninkinden daha kötü ve acı verici."
"O zaman anlatma sırası sende."
"Bana hep 'SENİ SEVİYORUM' derdi. Hep hayaller kurardık. Ama bir gün onu okulun sürtük kızıyla odada uygunsuz bir vaziyette bastım. İşte bu daha acı verici. Sana boş ümitler vermesi daha kötü."
"Bence ikimizinde yarası derin ve acılı."
"Boşver bunları konuşupta canımızı sıkmayalım."
"Tamam."
"Tatil için mi buraya geldiniz yoksa burada mı kalıyorsunuz ?"
"2-3 haftalığına tatile geldik. Ya sen."
"Bende ailemle tatile geldim. İstanbuldan."
"Bende istanbuldan geldim." birbirimize telefon numaralarımızı verdik. İstanbul'da buluşma sözünüde unutmadık tabi. Saat geç olduğu için kalktık. Otele kadar beraber geldik. Ardından ikimizde odalarımıza geçtik. Hemen geceliklerimi giyip yatağa girdim ve kendimi uykunun o eşsiz güzelliğine bıraktım.
Uyandığımda güneş çoktan doğmuştu. Banyoya gidip rütin işlerimi yaptım. Üstümüde giydikten sonra odadan çıkıp annemlerin yanına gittim. Çoktan hazırlanmışlardı bilene, beraber aşağıya indik. Kahvaltıda beni çok yakın bir dostlarıyla tanıştıracaklarmış. Tabi oğlunuda unutmamak lazım. Arka taraflarda bir masaya oturduk. Bahsettikleri arkadaşları On dakika sonra geldiler. Tanıştık, çok tatlı insanlar ama oğulları kesin abazanın önde gidenidir. Bundan hiç şüphem yok. O sırada Fatma teyze (annemlerin arkadaşı) "oğlum gelsene böyle" dedi. "Tamam anne." Bu sesi bir yerden tanıyor gibiyim. Merakımdan dolayı hemen arkamı dönüp kim olduğuna baktım. "MERT" küçük çaplı bir şok geçirdim diyebilirim. Oda şaşırmışa benziyordu, herhalde karşısında beni beklemiyordu. Babam "siz nereden tanışıyorsunuz" dedi. Babamın sorduğu soruya cevap veremezken Mert olaya hemen el atıp "efendim dün sahilde tanıştık"dedi.
"Tamam canım nerede tanıştığınız önemli değil, hadi oturun." Annelerin gülü ya ne zaman böyle bir şey olsa konuyu kapatır. Sandalyelerimize oturup kahvaltımızı yaptık. kahvaltı boyunca herkes sessizdi. Kahvaltımız bitince mertle izin alıp masadan kalktık. "Eeee nereye gidiyoruz."
"Bilmem. Sen nereye gitmek istersin ?"
"Hmmm. Sanırım havuza."
"Tamamdır. Ama ilk önce şartlarım var."
"Neymiş bakalım o şartların."
"Çok açık bir şey giymek yok, sana bakanda olursa direk dalarım. hem bundan sonra en yakın arkadaşımsın, hemde babanın bana emanetisin."
"Peki ben bakabilir miyim ?"
"Hmmm. Bakabilirsin çünkü bende kızlara bakacağım."
"ŞAPŞİK" deyip kafasına bir tane geçirdim. "Kızım o ne ya öyle öldürseydin o daha iyiydi." Bu dediklerine güldükten sonra odama çıkıp bikinilerimi giydim. Onun üstünede bir şeyler giyip odadan çıktım. Havuza indiğimde Mert çoktan gelmişti bilene hemen yanındaki şezlonga geçip bende uzandım. Biraz güneşlendikten sonra havuza girdik. Havuzda ilk defa bu kadar eylendiğimi söyleyebilirim. Yorulduğumuzda çıkıp kurulandık ardından üstlerimizi giyip sahile doğru yürüdük. O sırada telefonum çaldı. Arayan Annemdi. Acilen geri döneceğimizi söyledi. Babamın acil işimi ne çıkmış herhalde. Hemen Mert'e söyledim. Beraber otele geri döndük. Eşyalarımızı hızlı bir şekilde toplayıp Mert ve ailesiyle vedalaştıktan sonra arabaya bindik ve yola çıktık. Mert gittiğimize duyunca baya üzülmüştü. Belli etmemeye çalışıyordu ama bu sefer duyguları açık ve netti. O sırada Annemin çığlığını duydum ve ardından fren sesi. Etraf bir anda sessizliğe büründü. Her tarafım ağrıyordu. Göz kapaklarım daha fazla direnemeyip yavaş yavaş kapandı.
Uyandığımda hastanedeydim. Odada kimse yoktu. Herhalde kazadan sonra buraya getirilmiştim. O sırada bir hemşire odaya girdi. "Anne ve Babamın nerede olduğunu biliyor musunuz ?" hemşireden ses çıkmadı. Etraf koca bir sessizliğe bürünmüştü resmen tekrar aynı soruyu sorduğumda hemşire yavaşça ağzını açıp kekeleyerek "ö-ööldü-ler" dedi. O anda dünya başıma yıkılmış gibiydi. Delicesine ağlıyordum, bağırıyordum, elime ne geçtiyse fırlatıyordum. Herkes odaya toplanmıştı. Boynumda bir acı hissettim herhalde sakinleştirici vermişlerdi. Şu anda her şeyi unutup uyuyacaktım. Ama uyandığımda o acı gerçekle tekrardan yüzleşip yalnız olduğumu bir kere daha hatırlayacaktım ve her zaman bu acıyla yaşıyacaktım...
=GÜNÜMÜZ=
O sinirle ve acımasızca aynaya yumruğumu geçirdim. Her taraf cam parçacıklarıyla doldu bir anda. Tabi benim elimdeyse hiç durmayacakmış gibi kanlar akıyordu. Yavaş ve sakin adımlarla banyoya gidip elimi suyun altına tuttum. Ardından rastgele pansuman yapıp odaya geri döndüm. Yerdeki cam kırıklarını umursamayıp yatağa girdim. Ve kendimi acılarımla uykuya bıraktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BİTTİ
Romance-KESİT- Sizce artık yaşamam için bir sebep kaldı mı ? Bence artık kalmadı. Bu gidişin ardından bende gideceğim bu sefer o uçurumdan acılar ve terkedilmişliğimle birlikte atlıyacağım. Sonunda bir uçurumun kenarına vardım. Ellerimle hızlıca gözyaşları...