Tanıtım videosu medyada izlemeyi unutmayın~
Alt dudağını emen şeyi hissettiğinde gözleri büyüdü ve hızla üstündekini itti. "S-Sen ne.." cümlesinin devamını getiremezken ışıklar tekrar açıldığında şimdi onu görebiliyordu. Sırıtıyordu. Ağzının ortasına bir yumruk atsa nasıl olurdu? Dudağını hırsla kazağının koluna sürttü temizlemek istermiş gibi. Cidden iğrenç bir şeydi. Nasıl böyle bir anda hiçbir şey demeden.. Aklı almıyordu, kaşlarını çatıp yataktan hızla kalktı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?!" suratı sinirden kızarmıştı. Jongin bunu gördüğünde kıkırdayarak yataktan doğruldu ve onun yanına geldi. "Kızgın görünüyorsun? Benim hoşuma gitmişti halbuki." alayla söylediğinde Kyungsoo yumruğunu sıktı.
"Ne var biliyor musun? Senin canını feci bir şekilde yakacağım, emin olabilirsin." Kyungsoo kendini sakinleştirmeye çalışırken söyledi. Jongin ise umursamazca kafasını salladı ardından kollarını iki yanına açıp güldü. "Bekleyeceğim Kyungsoo, merakla." Kyungsoo da sinirle güldü. "Bekle, Jongin. Elimden kurtulamayacaksın"
*
Kyungsoo kafasını hemen yan tarafında yatan Jongin'e çevirdi. Bugün olan o şey aklına gerdikçe ürperiyordu, ne iğrençti ama! İnsan olmak nedir bilmeyen adam elbette ki sevmeyi de bilmiyordu.
"Orospu çocuğu" diye mırıldandı sinirle ardından derin bir nefes aldı. Şuan olan her şey çok saçma geliyordu, neden buradaydı ve onun tam yanındaki yatağında yatıyordu?
Daha sonra aptallık ettiğini anladı, böyle korkunç bir insandan normal bir şey beklemek hataydı. 'En azından onunla uyumak gibi bir saçmalık içerisinde değilim' ardından aklına gelen görüntüyle yastığını yüzüne bastırdı ve bir yandan da dudaklarını siliyordu.
*
Duyduğu sesle bir anda yerinden sıçrayarak uyandı. Bu siren sesi miydi yoksa yanlış mı duyuyordu? Kapının önünden ayak sesleri geliyordu ama bu çok fazlaydı. Görüş açısına kapıyı hışımla açıp içeri giren Jongin takıldı. Yataktan doğrulurken bir yandan da onu izliyordu. Soru sormak istiyordu ama ağzı öylece açık bakıyordu sadece. Herhangi bir ses çıkmıyordu.
"Lanet olası Japonlar, onları gerçekten yok edeceğim!" sinirle gürlediğinde odada dönüp duruyor, ellerini beyaz saçlarına atıp sinirle karıştırıyor ve onların yavaşça anlına düşmesine izin veriyordu. Her attığı adım odada yankılanırken Kyungsoo onun sağ elindeki yüzüğünü döndürüp durduğunu fark etti. Belki de sinirlendiğinde yaptığı bir özellikti? Evet, kesinlikle. Sorup sormamak arasında gidip gelirken merakına yenik düştü.
"Neler oluyor?" Kyungsoo sorduğunda bir anda önüne eğdiği kafasını hızla kaldırdı. "O piç kuruları robotlarıma zarar vermişler. Hem de onlarcasına! Ne hakla onlara zarar verebilirler? Onlara nasıl dokunabilirler! Onları kendi ellerimle tasarladım, onları ben yarattım! Nasıl benim yarattıklarıma zarar verebilirler!" Kyungsoo'ya bakarak söylüyordu ama ona anlatıyor gibi değildi, sadece öfkesini kusuyordu. Kyungsoo Jongin'in bu kadar tepki vermesini şaşırtıcı buluyordu. Alt tarafı robottu, canları yanmazdı, ölmezlerdi, yenisi yapabilirdi. Neden her robota zarar geldiğinde bu kadar büyük tepkiler veriyordu?
O an aklına Jongin ile ilk tanıştıkları zaman geldi, onun robotlarına zarar verdiği için onu hapse atmayacağını daha da kötüsünü yapacağını söylemişti. Yavaş yavaş anlıyor gibiydi,
'O sadece robotlarını önemsiyor, çünkü bir tek onlara güveniyor ve onları seviyor'
"Onların canı yanmaz bu kadar neden büyütüyorsun? Yenisini yaparsın, sonuçta sen 'Dünya'nın Sahibi' değil misin?" Kyungsoo onun canını yakmak istedi ve yarasına bastı. Evet onu sinirlendirmek istiyordu, canını yakmak istiyordu. Eğer onu üzen şey sadece robotlar ise hepsini öldürmeye razıydı. Jongin'in öfkeyle kızaran gözleri onunkilerle buluştuğunda daha ne kadar sinirlenebilir diye denemek için alaylı bir ifadeyle gülmüştü. "Ölmek istemiyorsan, kapa çeneni"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2050 // KaiSoo
FanfictionKim Jongin oldukça başarılı bir gençti. Çocukluğundan beri yeni şeyler keşfetmeyi seven biri olmuştu. Büyüdükçe hedefleri, istekleri ve arzuları büyüdü. Ve Kim Jongin yapay zekâyı keşfettiğinde, Dünya tamamen ellerinin altındaydı. "Do Kyun...