YANITSIZ SORULAR

232 4 0
                                    

Christopher saatine baktı. Saat 08.37 idi. Dün Milagros ile mesajlaşmış ve saat 08.30'da Getta Cafe'nin önünde buluşup sınava beraber gitmek için sözleşmişlerdi. Heyecandan bütün gece uyuyamamış ve saat 08.15'te kafenin önüne gelmişti bile Christopher. Hafiften de yağmur başlamıştı. Islanmamak için içeri girdi, telefonuna baktı, Milagros'tan mesaj gelmemişti. Sınava yaklaşık bir buçuk saat vardı ve gideceği yol oldukça uzundu. Sınava Saint Corelius Kilisesi'nde girecekti ve biraz daha beklerse oraya saatte bir giden otobüsü kaçırabilirdi. Bu, sınavı da kaçırması anlamına geliyordu. Tüm bunları düşündükten sonra bir kez daha telefonuna baktı, yine mesaj gelmemişti. Yağmur daha da şiddetlenmeden gitmeliydi çünkü şemsiyesi de yoktu. Gerçi tuz değildi erimeye ama onlarca kişinin arasına da sırılsıklam bir şekilde girmek istemiyordu. Daha fazla bekleyemezdi.

-Milagros ? (08.44)

Milagros cevap vermemişti.

-Sevgilim, Getta'da seni bekliyorum. En fazla 5 dakika daha kalabilirim burada. Biliyorsun sınava Tanrının bile unuttuğu yerde gireceğim ve sadece bir saatim kaldı. Sınavdan sonra ararım konuşuruz. İyi uykular. Seni seviyorum  (08.50)

Milagros yine cevap vermemişti. Christopher, kafeden çıktı. Hızlı adımlarla Lean Caddesi'ndeki, orta bankında "Buraya kesinlikle oturmayınız" yazan 3 nolu durağa doğru gitmeye başladı. Beş dakika sonra oradaydı. O yazının ne anlama geldiğini ve oraya oturursa başına neler gelebileceğini düşünmek isterdi, bundan önce defalarca düşünmüştü de ama şu an tek beklentisi o lanet olası otobüs ve Mila,Yogev veya Hassan'dan gelecek bir "Günaydın sayın papazım sınavdan çıktığında seni kilisenin kapısında bekliyor olacağım " mesajıydı. Telefonunu tekrar kontrol etti ama ekranın sol üst tarafında yine bir mektup simgesi görünmüyordu. Bu sırada yağmur da iyice artmış ve durak kalabalıklaşmaya başlamıştı.

Etrafına istemsiz bir şekilde bakınırken lacivert ceketli, beyaz pantolunlu, sarışın bir genç kız dikkatini çekti. Sebebini bilemese de onunla göz göze gelmeye çalıştı ancak başaramadı. Tam o sırada otobüs geldi ve ikisi de bindiler. Christopher, kıza yakın bir yere oturmayı tercih etti. Artık kızın yüzünü görebiliyordu. Neden bunu yapıyordu bilmiyordu ama yine de bakmaya devam ediyordu. "Buradan son durağa yani Saint Corelius'a kadar üç durak var" diye düşündü Chris. Acaba nerede inecekti bu kız ? İki durak sonra bir hastane vardı acaba orada mı inecekti ? Ya da yoksa o da mı kiliseye gidiyordu ? Ne yani o da mı papazlık sınavına girecekti ? "Ya da belki ayine gidiyor" diye düşündü fakat bu da imkansızdı çünkü bugün Cuma idi ve ayin günü değildi. Cuma günü Müslümanların kutsal günüydü. Yoksa kız Müslüman mıydı ? İyi de o zaman kilisede ne işi vardı bu kızın ? Tüm ihtimaller arasında belki de en olumsuzuydu bu Christopher için. Çünkü ailesi asla böyle bir şeye izin vermezdi. "Nasıl bir şeye ?" diye düşündü kendi kendine Chris. Milagros ne olmuştu ? İki gün mesaj yazmadı ve onunla birlikte gelmedi diye ondan vaz mı geçecekti ? Hayır, hayır. Bunu yapmazdı çünkü böyle bir insan değildi. Sevdiği kıza bu kadar kolay ihanet etmezdi.

O bunları düşünürken kiliseye gelmişlerdi bile. Kız da indi otobüsten ve kiliseye doğru yöneldi. Christopher o kadar şaşırmıştı ki kız kiliseye doğru gidince hatırladı buraya kızı takip etmek için değil sınava girmek için geldiğini. Kız kiliseye girmedi ve bahçedeki banka oturdu. Christopher da kiliseye girmek için aceleci davranmıyordu.

Tiffany, oğlunun bu kutsal göreve başlayabilmesi için Tanrıya dua ediyordu. Saate baktı, 09.24 idi. Chris'e mesaj atmayı düşündü ama tamamen sınava odaklanabilmesi için bundan vazgeçti. O sırada Sea ve Edmond yeni uyanmışlar ve kahvaltı ediyorlardı.

-"Christopher nerede ?" diye sordu Edmond. Sea de bu soru üzerine meraklı gözlerle annesine baktı. Tiffany kızgın bir ses tonuyla ;

-Sınava gitti.

PAPAZ 5. ŞAFAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin