Rüya

888 31 11
                                    

  Benim adım Deniz. 18.11.2015 tarihinde şehirden uzaklaşmak ve sakinleşmek için ben, Sude , Cem ve Mert ormanlık alanda olan bir otelden oda aldık. Yolculuğumuz çok keyifli geçiyordu lakin yolculuğumuzun o gecesine kadar.
  Hala gelecegimiz yere varmamıştık. Arabayı Cem sürüyordu. Sude saat 11.45 civarı büyük bir sesle uyandı. Hem ağlıyor hemde korkudan titriyordu. Herkes merakla ne olduğunu sorduğumuzda.

  Sude "Lütfen geri dönelim ben vazgeçtim. O otel çok tehlikeli lütfen geri dönelim!"

  Önce biraz şaşırdık sonra Mert gülmeye başladı. Mert "Saçmalama bu kadar yolu bir rüya için mi geldik? Artık dönemeyiz zaten boş ver bu sadece bir rüya..."

  Mert' in bu sözleri Sude'yi biraz olsun rahatlatmıştı ama ben hala şaşkın bir şekilde onları dinliyordum.
Sude durup dururken neden böyle bir rüya görmüştü? Yol boyu düşündüm.
9 saat sonra gideceğimiz yere ulaşmıştık. Her şey sıradan bir şekilde ilerliyordu şu ana kadar anormal bir şey yoktu. Akşam olduğunda Cem ve Mert, Sude ve ben ayrı odalarda kalıyorduk. Saat 02:20 civarında su içmek için ayağa kalktım ve o anda dışarıdan bir korna sesi duydum. Önce bir an korktum ama sonra merakıma yenilerek camdan dışarı baktım . Yoldan bir adam geçiyordu ve bir ağacın arkasına geçti camdan bir süre daha bakmaya devam ettim ama ağacın arkasından hala biri çıkmıyordu. O an korkuyla Sude'yi uyandırmadan yatağıma geri yattım. Uyumak üzereyken Sude'nin yolda gördüğü rüya geldi aklıma. O an sadece uyumak ve sabah olmasını istiyordum. Tam uykuya dalmak üzereyken alt kattan yukarı vuruyorlarmış gibi bir ses duydum.
Sude o sesle uyadı. Sude "Deniz bu ses ne gece gece? "

  O an Sude'yi daha fazla endişelendirmemek için. "Bir şey yok sadece bardağımı düşürdüm sen uyu artık."

  Diyerek onu kadırmaya çalıştım.
O gece zar zor uyuyarak sabah oldu.
Sabah kalktığımda Sude yatağında yoktu. Sonra masanın üzerinde bir not buldum. Notta şöyle yazıyordu;

  Not : Deniz biz alt katta kahvaltı yapıyoruz seni uyandırmak istemedik istersen gel.

  Notu okuduktan sonra lavaboya elimi yüzünü yıkamaya gittim. Tam yüzümü yıkayacakken alnımda bir kırmızı nokta olduğunu fark ettim. Bir anda şaşırmıştım sonra elimle o noktayı silmeye çalıştım. Ne kadar çabalasam da o kırmızı lekeyi çıkartamadım. O an korkuyla koşarak alt kata indim. Nefes nefese kalmıştım. Hemen Sude'nin yanına oturdum ve ondan alnımdaki lekeyi çıkartmasını istedim.

  Sude "Deniz sen iyi misin? Alnında leke falan yok."

  Çok şaşırmıştım ve duvarda asılı olan aynaya baktım. Az önce çıkartmaya çalıştım ve çıkartamadığım leke bir anda nasıl olduda gitmişti? Geldiğim dakikadan itibaren garip şeyler duyuyor ve garip şeyler görüyordum ve tekrar Sude'nin gördüğü rüya aklıma geldi.
Korkum git gide artıyordu. Kahvaltımız bittikten sonra dördümüz ormanda gezmeye başladık. Bir anda yağmur yağmaya başladı. Daha ne olduğunu anlayamadan şimşek çakmaya başlamıştı. Koşarak geri otele dönmeye çalıştık. Bir saat boyunca yağmurun altında ıslanrak yolu bulmaya çalışıyorduk. Herkes korkmaya başlamıştı. En çok da ben. Dünden beri başıma gelmeyen kalmamıştı. 2-3 saat daha aramaya devam ettik . Artık herkesin karnı acıkmaya başlamıştı. Biraz durmaya ve dinlenmeye karar vermiştik. Biraz soluklandıktan sonra aramaya devam ettik. 2-3 saat daha böyle geçmişti. Artık kimsenin yürümeye hali kalmamıştı. Derken;

  Cem "Bakın ileride bir sokak lambası yanıyor."

  Bu lamba bizim otelin onundekilere çok benziyordu ama bu biraz daha soluk yanıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra oranın bir kulübe olduğunu fark ettik. İlk başta herkes korkmuştu. Ama başka çaremiz yoktu. Önce kapıyı yavaş bir şekilde tıklattık. Kimse ses vermeyince biraz daha sert bir şekilde kapıya vurduk.
İçerden ses gelmeyince içeri girmeye karar verdik. Mert cebindeki çakmağı
yakarak; "Herkes sessizce arkamdan gelsin." dedi.

  Sude "Hiç girmesek mi içeri?"

  Cem "Başka çaremiz yok Sude sakin ol ve sessizce içeri gir! "

  Mert "Sessiz olun içeride biri olabilir sesini duyarız belki."

  Ben korku içinde onları dinliyordum. Evin dış cephesi çok eskimiş ve yıpranmıştı. Mert kapıyı açtı. Kapı yavaş ve gıcırtılı bir şekilde açıldı.
Evin içi dışı kadar eski değildi aksine çok toplu ve düzenliydi. Sadece odalar içinde rutübet kokuyordu.
Odaları biraz gezdikten sonra evde kimsenin olmadığını anladık. Mert ve Cem dinlenirken ben ve Sude önce camları açtık ve dolapta birşey olup olmadığına bakmaya gittik. Ev sanki yeni terk edilmiş gibi temiz ve güzeldi. Sude ve ben dolabın kapağını açtımızda büyük bir şaşkınlık içinde dolaptakileri çıkarmaya başladık.

  Cem "Deniz birşeyler bulabildiniz mi?'

  Ben "Bu ev yeni terk edilmiş gibi, dolapta her şey var."

  Mert "Bir şeyler hazırlayında yiyelim artık, çok acıktım."

  Dolaptan bir şeyler alıp yedikten sonra saat 20:10 olmuştu. O günün yorgunluğuyla erkenden yatmaya karar verdik. Ev küçük olduğu için ben ve Sude odada Cem ve Mert ise oturma odasına yatmışlardı. Uyumadan önce buraya geleli başımıza nelerin geldiğini düşünürken bir anda uyuya kalmıştım.

DAĞ EVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin