Nehir annesinin dizlerine başını koymuş saçlarını okşattyırıyordu.Annesinin parmaklarını saçlarına her daldırışında huzur buluyordu. Ta ki babası eve gelene kadar. Babası eve her gece sarhoş bir şekilde gelir, kızı ve annesini döverdi. Kızın ve annesinin her yeri yara bere içinde idi. Annesi Nehir ' in saçlarını okşarken bir de şarkı mırıldanıyor du.
Kapı tıkırtılar ile yattığı yerden doğruldu. Muhtemelen babası gelmisti.
Kapıda babası beklediğinden içini bir korku kapladı. İki gecedir eve uğramayan babası, yüzü morluklar ve kanlar içerisinde gelmisti eve.
Sağa sola çarpa çarpa sinirle yaklaştı Nehir ' e. Babası yaklaştıkça o geri gidiyordu. Bir süre sonra durdu ve babasından gelecek olan darbeyi beklemeye başladı. Gözlerini kapayarak. Fakat hiç bir tepki gelmiyordu. Duyduğu sesle gözlerini açtı. Babası yerde yatıyordu. Şok olmuştu Nehir. Hızla annesinin yanına koştu korku içinde ve sarıldı . Bir süre sonra annesinden ayrıldı ve korkakca babasına yaklaştı. Elleri titriyordu. "Ya öldüyse"diye geçirdi içinden. Kafasını yavaşça kaldırıp annesine baktı. Ağlıyordu. Eğildi ve titrek ellerini babasına yaklastirdi ve boynunda benzini aradı. Hiç birşey hissetmiyordu. "Öldü mü? " diye fısıldadı kendi kendine. Fakat babası yaşıyordu. O titrek elleri ile anlatıyordu. Derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Annesine dönüp "anne babam öldü mü?"dedi. Annesi yakalanıp kocasının yanına gitti. Kadın biliyordu ölmediğini. Çünkü bu ilk değildi. Kim bilir gene kimle kavga etmişti. Kadın da bilmişti artık bu adamdan, bu hayattan ama sadece nehir için yaşıyordu. Yani yaşamak denirse. Dün kanser olduğunu öğrenmişti. Doktor az bir ömrü kaldığını, hastalığın yayıldığını söylemişti. Bunu kimse bilmiyordu. Kızına nasıl söyleyebiliriz ki. Çok üzülürdü. Kadın un asıl üzüntüsü kızı annesi öldükten sonra babası ile ne yapacaktı. Kadın kafasını yavaşça iki yana salladı ve kızına döndü.
"Kızım, gel baban yaşıyor. Tut ta odaya götürelim onu. Ben yaralarını temizlerim."dedi.
Nehir oluşturduğu yerden kalkarak annesinin yanına doğru ilerledi ve babasının kolundan kaldırdı. Yavaşça odaya doğru ilerlediler. Odaya girince babasını yataga yatırdılar.
Günler böyle geçiyor, babası yine herzaman ki gibi sarhoş geliyordu. Nehir bu gün her zamankinden daha heyecanlıydı. Çünkü yarın okullar başlıyor, nehir son sınıfa geçiyor du. Televizyonun karşısından kalkip mutfaktaki annesinin yanına gitti ve konuşmaya basladi; anne ben odama gidiyorum yarın okul var ve ben banyo yapacağım. Sonra da erkenden yatacağım."dedi ve yanağını öptü. Kosarak odasına doğru ilerledi. Banyo odasının tam karşısındaydı.
Odasına girdi ve kıyafetlerini alıp yatağına birakti. Bonosunu ve saç havlusunu alıp banyoya girdi. Duş başlığını yerine taktı ve suyu iliklastirdı. Banyosunu yapınca ornozunu giydi ve saçlarına havluyu sardı. Kosarak odasına girdi ve kapıyı kilitledi. İç çamaşırlarını giyip dolarının karşısına geçti. Dolabinin kapağında büyük bir boy aynası vardı ve bu onun çok hoşuna gidiyordu. Kendini sürmeye başladı. Kendi kendine mırıldandı;
"Aslında güzelim yani. Çok çirkin değilim."Kendini suzmeye devam ediyordu. Uzun sari saçları vardı ve mavi gözleri. Kendini suzmeye bitirip pijamalarini giydi ve yatağa uzandi. Içinden "Yarın güzel ve yorucu bir gün olacak"diye geçirdi ve kendini uykuya teslim etti.