"Kaybetme cesareti olmayanın, gerçeği söyleme kapasitesi yoktur."
-Jerry Brown
Yangın giderek büyürken yerde oturmuş ağlıyordum. Gözlerimi alev alan perdeden çekip ayak ucumdaki kadına baktım. Yerde yatan kadın kimdi tanımıyordum. Ama tanıdık bir his vardı içimde. Çok tanıdık bir his. Gözlerimden bir damla yaş süzüldüğünde yaş, çenemden damlayıp kadının yanağına geldi ve yanağından, yavaşça süzüldü.
Nerden geldiğini bilmediğim acı bir korna sesi tüm bedenimi titretirken gözlerim aniden açıldı ve sanki başka bir dünyaya geçiş yapmışçasına hızla gözüme yaklaşan araba farıyla karşılaştım. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde doğrudan arabaya bakarken kaskatı kesildim.
Sağa doğru itilmemle üstüme ağır birşeyin düşmesi âni olmuştu. Arabadan uzunca bir korna sesi duyulduğunda, hâlâ kendime gelememiştim.
Gözlerim genç adama sabitlenirken yavaşça üstümden kalktı ve derin derin yüzüme baktı. Yeşile çalan ela gözleri ve sert yüz hatları insanı titretecek kadar korkunç ve esrarengizdi. Hiçbir kırışıklık barındırmayan takım elbisesinin önü benim yüzümden çamurla kaplanmıştı.
Hala benim gibi nefes nefeseydi. Bir süre ifadesizce birbirimize baktık.
Sonra eli cebine gitti. Telefonunu bana uzatırken "aileni ara." Dedi. Sesinin tınısı bile bir insanı korkutmaya yetiyordu. Şaşkınlıkla eline bakarken telefonu sallamasıyla irkildim. Telefonu elinden aldım ve terleyen avuç içime bastırdım. Bir elimle terlemiş avuç içimi pijamama silerken diğer yandan titreyen elimi normal haline döndürmeye çalışıyordum.
Annemin numarasını tuşladım.
"Anne, bana ne oldu, bilmiyorum. Sadece gözlerimi değişik bir yerde açtım. Korkuyorum, beni alır mısın?"Bir süre telefon sessiz kalırken "adresi mesaj at ve bekle." Sesi duyuldu. Annemle günlük konuşmalarımız böyleydi. Hiçbir zaman birbirimze güzel sözler söylemiyorduk. Hiç bana diğer anneler gibi sımsıkı sarılmamıştı. Kokumu içine çekip "kızım" dememişti bana.
Genç adamdan adresi mesaj atması için rica ederken keskin bakışlarını telefona yönlendirdi. Bir süre tuş sesi duyulduktan sonra çevik bir haraketle telefonu cebine koydu.
"Su almamı ister misin?"
Bir süre yaşadığım şoku kenara bırakıp soruyu idrâk etmeye çalıştım. Ardından kafamı iki yana sallayıp istemediğimi belirttim.
Kaldırım kenarına oturduğumda titreyen bacaklarımı ovdum. Kurtların ulama seslerini işittikçe ayaklarım biraz daha titriyordu. Şissetli rüzgar pijamalarımı es geçip tenime değiyor, tüylerimi diken diken ediyordu. Üstümdeki pijama ince olduğu için soğuktan korduduğu pek söylenemezdi.
Genç adamın ne kadar gitmesini istemesem de "teşekkür ederim, sizin karanlıkta beklemenize gerek yok." Dedim mahçup bir ifadeyle. Hava karanlıktı ve ulama sesleri korkumu giderek arttırıyordu. Biraz ileride duran sokak lambası yanıp sönerken korku filimlerini aratmayan bir ortam vardı. "Bekleyeceğim." Dediğinde için biraz olsun rahatlarken bencillik etmemem gerektiğini düşünüp "şey, gerçekten..." diye bir şeyler geveledim.
"Belki ben annenlerden sana yardım ettiğim için para isteyeceğim." Ah, Ne düşünüyordum ki! Tabii ki her şeyin bir karşılığı vardı. Durduk yere bana yardım etmesi biraz saçmaydı zaten.
Bir kahkaha sesi duydum. Sanki yıllarca böyle büyük bir kahkaha atmamış da, bunların hıncını çıkarırcasına gülüyordu. Kahkaha atarken gözleri hafif kısılmıştı ve dişleri gerçekten bembeyazdı. Biraz ötesinden bile güzel nane kokusunu alabiliyordum. "Sadece şaka yapıyordum." Diyerek kahkasını sonlandırdı.
"Her şakanın altında, bir gerçek yatar." Dedim düşüncelerimi dile getirerek.
Arabadan gelen korna sesiyle irkilirken genç adam, eski ciddi hâline geri döndü ve kafasını yavaşça arabaya çevirdi.
Annem ve Pamir'in geldiğini gördüm. Titrek bir nefes verdim, hemen ardından.
Bedenime dolanan sıcacık kollar kalbime işlemişti. Bu kokuyu daha birkaç saat geçmesine rağmen çok özlemiştim. Ellerimi yavaşça ensesinde birleştiğimde zamanın durduğunu sandım.
O an kurtların ulama sesleri durmuştu, annem ve genç adam gitmişti, arabalar ve sesleri yok olmuştu. Sadece Cennet gözlü adam ve ben vardık sanki dünyada.
Ellerini çektiği zaman bir parçam eksilmiş gibi hissettim. Her şey geri gelmişti. Arabaların korna sesleri, kurtların ulamaları, rüzgarların ağaçla buluşması sonucu çıkan hışırtı.
Pamir, yanımdaki genç adama döndüğünde kaşları havaya kalmıştı. Annem, genç adama teşekkür ettikten sonra cebindeki parayı yavaşça, genç adamın cebine tıkıştırdı. Hala adını bilmediğim genç adam parayı geri anneme verirken "ben sadece insanlık görevimi yaptım." Dedi ve hemen ardından yavaşça başıyla selam verip yanımızdan ayrıldı.
Şaşkın şaşkın genç adamın arkasından bakarken arkasını dönüp gülümsedi.
Şaşkınlığım katlanırken tekrar önüne döndü ve gözden kayboldu.
Eve dönüş yolculuğumuz sessiz geçti. Yolu izlerken tekrar düşündüm. Neden böyleyim, neden diğer kızlar gibi bir hayat yaşamıyorum?
Bir kez daha kendimle yüzleşmemin ne kadar can alıcı olduğunu hissettim. Zaten neyim kalmıştı ki? Bir tek canım vardı kaybedebileceğim.
Eve geldiğimizde sızlayan omzumu ovuşturdum. Yer yer çamur olmuş, diz kısmı yıpranmış pijamama takımımı değiştirdikten sonra yatağıma uzandım.
Yüzüme temas eden soğuk şeyle irkilerek uyandım. "Ben... çok özür dilerim," diye söze başlayan Pamir'in elindeki krem ve ilaçları görünce "teşekkür ederim." Deme gereği duydum.
Pamuğu yanağımdaki sızlayan yer ile buluşturduğunda gözlerini kısmıştı. Sanki benim değil, onun canı yanıyordu. "Çok acıyor mu?"
Sorusuyla gözlerimi, mavi gözleriyle buluşturdum. "Acımıyor," dememle sorarcasına bana baktı. "hissizleştim artık. Canım yanmıyor, bir şey hissetmiyorum. Sadece hissizim. Yaşayan bir ölü gibi."
Gözleri benim gözlerimle temasını kesti ve yerle buluştu. "Bana acıma," gözlerimi yüzünden ayırmadan devam ettim. "bunu ben istedim."
"Nasıl oldu?"
"Bilmiyorum. Sadece gözlerimi açtığımda, bir araba üzerime doğru geliyordu."
"Bana psikologun aldırdığı ilaçları verir misin?"
Titreyen bedenimi yavaşça yataktan kaldırdım ve ilacımı koyduğum dolabı açıp paketi ona fırlattım. Paketi havada tutarken telefonunu açıp birşeylere tıkladığını gördüm. Bir süre gözlerini telefonda gezdirdi. Ardından kocaman açılmış gözlerle bana baktı. "Bu yanlış ilaç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahlarla Kaplı (Siyahlar Serisi 1)
Novela JuvenilSevgi mi? Güven mi? "...Yalnızlık, müziğin bile seni dinlemesidir..." Toprağı en derininde saklanılmış olan sırları aramaya çıktık. Sırlar açığa çıkarken, eşelediğimiz toğrağın altında kaldığımızı çok sonra fark ettik. Ne enerjimiz kalmıştı kazdığım...