3-"ölüm artık ürpertmi..."

364 24 13
                                    

Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza;

Kimileri ceza, kimileri bela,
Kimileri imtihan,
Kimileri ise armağan...

-Anonim

Twitter: rapunmels

Oy ve yorumları unutmayın, iyi okumalar ^^

"Hayır, cevaplamayacağım."

"O zaman nasıl anlaşacağız?"

"Anlaşmamız mı lâzım?"

Buz mavisi gözlerinde birkaç öfke kırıntısı gördüm. Elleriyle kahverengi saçlarını şekillendirdikten sonra başını yana yatırdı. "Bu hastalığından kurtulmak istiyor musun?" Diye sordu kadifemsi ses tonuyla.

İçimde pişmanlık tomurcukları filizlenirken dürüstçe "Evet." Dedim.

"Tamam, sen sadece sorularıma cevap ver. Kısa sürecek." Arafta kalsam da sen katilsin! Diyen sese kulak verip onayladım.

"Annen öz mü?" Kafamı salladığımda "baban?" Diye sordu.

"Değil."

"Gerçek baban, o nerede?" Bakışlarım yerle buluşurken sustum. Kabul etmek istemiyordum. "hadi ama Beren!" Pamir'in sesiyle "o öldü." Dedim.

Kırılan kalbimdeki her bir parça tek tek derimin içine girmiş gibiydi. Yüzlerce kırık derimi geçmek için çırpınırken yıkımım çok çabuk olmuştu.

"Neden öldü?" Dedi gözlerinde anlayamadığım bir parıltıyla.

Söylediği kelimelerin her bir harfi kırıkların daha da derine batmasına yardımcı olmuştu sanki. "benim yüzümden." Dediğim cümle yüzümün buruşmasını sağlarken acıyla iç çektim. Bana inansalardı her şey daha farklı olurdu. Bana her zaman beni sevdiklerini söylediler. Oysa ihtiyacım olan şey beni sevmeleri değil bana inanmaları, güvenmeleriymiş. Uras'ın yarattığı rüzgar, annem ve babamın bana inanmaması sonucunda büyüyerek kasırgaya dönüşmüştü. Kasırga beni içine almış ve doğruca tımarhaneye bırakmıştı. Her saniye özgüvenimi yerle bir eden beyaz duvarlar, gururumu ayaklar altına alan beyaz gömlek, özgüvenimi ve cesaretimi içine hapseden içi boş oda.

"Nasıl oldu?" Diye sordu mavi gözlerini gözlerime sabitlerken.

"Alkol komasına girdi ve öldü." Sesim beklediğimin aksine donuk çıkmıştı.

Dudakları aşağı doğru kıvrıldı. Gözlerini çepeçevre saran acıma duygusunu gördüğümde iki göğüsümün ortasının hemen altında tarif edemeyeceğim bir acı hissettim. Bu histen nefret ediyordum. İnsanların bana acımasından nefret ettiğim gibi.

İfadesizce yüzüne baktığımda kaşlarım istemsizce çatılmıştı. "Peki..." dedi, sanki bir şey söyleyecekmiş ama söylemiyormuş gibi. Bir süre buz mavisi gözleri bana baktı. "Baban..." sesi fısıldar gibiydi. "Her zaman şey miydi?"

Cümlesindeki şey kelimesini gördüğünde yapmacık bir şekilde güldüm. "Alkolik mi demek istiyorusun?" Suskunluğunu 'evet' olarak kabul ettim ve cevap verdim. "Hayır, kardeşimin öldüğü ay, annemin defalarca uyarısına rağmen içmeye devam etti."

Keşke hiç sevmeseydim, Uras'ı...

Düşüncelerim Uras'a kaydığında yüzünü henüz 1 yıl geçmesine rağmen zar zor hatırlıyordum. Oysa onun yaptıklarını düşünmediğim bir saniye yoktu. Yüzü yavaş yavaş zihnimde canlandı. Bronz teni, beni benden alan buğday rengindeki saçları, kalbimin heyecanla çarpmasını sağlayan gülüşü ve bembeyaz dişleri. O zaman kusursuz gelmişti bana. Saçının telinden, kirpiklerine kadar her şeyi kusursuz geliyordu. 'Seni seviyorum.' Demesi beni sarhoş etmişti, bir yıl boyunca. Ayıldığımda ise ne bana her daim inanan annem kalmıştı, ne hiç ayrılmayacaklarına söz verdikleri arkadaşlarım, ne onunla güzel bir gelecek kurmayı planladığım Uras, ne de her gece bana masal anlatan ve minicik ellerimden tutan babam kalmıştı yanımda.

Siyahlarla Kaplı (Siyahlar Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin