♢1♢

4.6K 383 37
                                    

Yelkovanın akrebi on ikide yakaladığı gecede takvimler yeni bir günü gösterirken şehrin ışıkları arabasını selamlıyordu. Ezbere bildiği caddelere son kez bakıyordu. Şu alışveriş merkezinin önünden son kez geçiyordu. Buradan çok sık müşteri alırdı.
Bagajı alışveriş poşetleri ile dolardı. Yeni eşyalarının heyecanını taşıyan gülümseyen insanları evine bırakırdı. Bu kafenin önünden de müşteri aldığını hatırlıyordu. Ya genç âşıklar ya da arkadaş buluşmalarından dönüyor olurlardı. Arkadaşlar neyse de.. Gençlerin kendisinin varlığına aldırmadan arabasında öpüşmelerinden rahatsız olurdu..
Ahhh bir de bu hastaneye yolu sık düşerdi. Bir defasında doğum sancısı tutmuş bir kadını zor yetiştirmişti. Arabası kan olmuştu. Kadının çığlıkları hala kulağındaydı. Annesini de minnetle andı. Kendisi de dünyaya gelen çoğu canlı gibi annesine zor anlar yaşatmıştı. Belki de bunca can kırıklarının sancısı o gün annesine çektirdiğinin diyeti idi. Annesi çoktan bu dünyadan göçüp gitmişken neden şimdi bu sancıyı çekiyordu ki? Oysaki kötü bir evlat değildi. Liseden sonra okumamıştı ama işsiz de değildi. Son zamanlardaki yaşadıklarını teraziye koymazsa yaptığı işi seviyordu bile.. İnsanların ona ve arabasına ihtiyacı oluyordu. Karşılığını alsa da en ihtiyaç duydukları anda yardımlarına koşuyordu. Çok fazla anısı vardı bu araba ile.. Henüz yirmi sekiz yaşındaydı ama büyükbabası kadar yaşam tecrübesi edinmişti taksi şöförlüğü sayesinde. . İyi bir vatandaştı. Pek fazla trafik cezası yoktu. Vergilerini , faturalarını zamanında da öderdi. Benzine sıkça zam uygulandığı zamanlarda dahi devletine küfretmeyecek kadar iyi bir vatandaştı. Çevresine karşı duyarlıydı da. Bir defasında durakta bayılmış bir kadının etrafındaki kalabalık dikkatini çekmiş durumu öğrenince kadını hemen hastaneye yetiştirmişti. Meğerse kadın şeker komasına girmişti de onun sayesinde hayatı kurtulmuştu. Peki ya şimdi onun hayatını kim kurtaracaktı? Kurtulmayı istiyor muydu ki?!

Şehir merkezini çoktan geride bırakmıştı. Anılarıyla yolları kısa zamanda tüketmişti.
Belki de artık onun için saatler yoktu da iş dakikalara kalmıştı. Avukatı ile yaptığı son telefon konuşması zihninde dönüp duruyordu. Şimdilik hapis görünüyordu işin ucunda onun için. Peki neden? Yüzünü bile hatırlamadığı bir adamı öldürmekten suçlanıyordu. Arabasında çakmağı bulunmuştu. Mobese kameralarının kayıtları da en son onun arabasına bindiğini gösteriyordu. İhtiyar adamı gecenin bir vakti isteği üzerine şehirden on dakika uzaklıkta kırsal bir alanda indirmişti. Bunu polis merkezindeki ifadesinde en az kırk defa anlatmıştı. İşi zorlaştıran adamın varlıklı olmasıydı. Bu da onu para için ölürdüğü ihtimalini kuvvetlendiriyordu . Üstelik adam arabasına bindiği gün banka hesabından yüklü miktarda para çekmişti. Onun arabasına bindiğinde elinde siyah bir çanta olduğunu ise güvenlik kameralarının görüntüleri kendisine izletildiğinde öğrenmişti. Ucu kendisinde olmayan tüm ipuçları adamı onun öldürdüğünü gösteriyordu.
Adamı bıraktığı kırsalın
yakınlarında cesedi bulunmuştu.
Yani sonu işlemediği bir suç yüzünden hapse girmek olacaktı. Bu yaşına kadar onurlu nir şekilde yaşayan birisi için bu gerçekten çok ağırdı. Ve canı bu ağırlığı kaldıramıyordu. Sonuç önünde uzanan uçurumdu. Ölmek için güzel bir yer seçmişti. Buraya gün batımını izlemek için sıkça gelirdi. Denizin üzerinden batan güneşin kızıllığı aşk kadar güzeldi. Gerçi aşk kalbinin bilmediği bir histi. Bilmeden de bu dünyadan gidecek olması zoruna gitmişti. Doğru kişiyi boşuna beklemişti. O gelmeden gidiyordu işte.
Arabasının camlarını indirdi. Dalgaların sesi kulağında uğulduyordu.
Yıldızlar bugün daha mı çok parlıyordu sanki? Yakında onlara dokunabilecekti. Arabası ile kayalıkları yalayan dalgalara uçacaktı. Çocukluğundan beri dalgalara ayrı bir ilgisi vardı. Denizin üzerinde kabararak büyümeleri sonra şaha kalkmış at gibi yükselerek kıyıya vurmaları onu hep heyecalandırırdı. Dalgalar onun süper kahramanıydı, bu heyecanları taşıdığı yaşlarda. Bu dev kayalıklara her gün ısrarla vurarak falezler oluşturmaları ona çok havalı gelirdi. Havalı bulduğu ısrarcı olmaları mı yoksa kayalıklara kafa tutacak kadar cesur olmaları mı bu hala cevabını bilmediği bir soruydu. Ama kendisi cesur değildi. Onuruna sürülen leke ile yaşamaya devam edecek kadar cesur değildi? Hapiste, tekrar bu uçurumun kıyısında gün batımını izlemeyi hayal edecek kadar güçlü de değildi. İş arkadaşları dahi onu savunamamıştı. Onu bu haksız sondan kurtaracak kimse yoktu.
Arabasının radyosuna baktı. Kendisine son kez şarkı hediye etmek istedi. Hep yapardı bunu. Herhangi bir radyo kanalını açar ve

'bugün çok çalıştın Jongin, bu şarkı senin için çalsın'
derdi. Kendisi için son bir şarkı daha çalmak üzere açtı radyosunu. Son şarkısı çalmayı bitirince arabasını uçurumdan denize sürecekti.

Uygun bir frekans ararken sunucusunun sesi oldukça yumuşak olan bir radyo kanalında durdu. Gecenin bu geç saatinde sesi oldukça eğlenceli geliyordu. Gerçekten mutlu muydu yoksa dinleyicileri için rol mü kesiyordu? Ve üstelik bugünlük istek parça kabul ediyordu. Bu cömertik biraz sonra cesedi tuzlu su ile buluşacağı için miydi? O an kendisi için son bir şey daha yapmaya karar verdi. Ve radyonun yayın hattına mesaj attı.

" Bu mesajı uçurumun kıyısından atıyorum. Biraz sonra arabamla denizin derinliklerini boylayacağım. Benim için son bir şarkı çalar mısın RaDio?"

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~

Yessı minnadesu ¤•¤

Biri bitmeden ötekine başladığım bir hikayeye daha hoşgeldiniz
☆,~,☆
Beni gaza getiren sizlersiniz
☆,~,☆
RaDio RaDio Radio
♡,~,♡
Çocukluğumun en güzel anılarını çalan bu makineyi çok seviyorum
☆,~,☆
Tabiki bunu yine çok sevdiğim tatluş biasım Soo ile kombin edip bir tutam da KaDi ile pembeleşene kadar kısık ateşte wattie ye servis edicim
☆,~,☆
Beğeneceğinizi umuyorum ridırs
☆,~,☆

Yeni bölümlerde görüşmek üzere Jane minna ^^

Make Me Your RaDioHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin