Vote artmazsa ve yorum yapılmazsa diğer bölümü yayınlamamaya karar verdim.
İyi okumalar :))Gecenin soğukluğu tüm bedenime işlemişti. Saçlarım arkaya doğru savruluyordu. Hırkamın ceplerine ellerimi yerleştirip ısınmaya çalıştım. Ama sıcaklık tüm bedenimden uzaktaydı. Soğuğun bedenime hapsedeceği sırada karşımda Uzay belirdi. Gözleri gözlerime bu kadar koyu ve hapsedici bir şekilde bakmamıştı. Saçları alnına düşmüştü. Siyahlara bürünmüş haliyle de bir o kadar korkutucu ve çekici halini almıştı. Karşımda öylece dikilip sadece baktı. Gözlerini başka yere çevirmeden. Anlatacak,söyleyecek bir kelime arıyor gibiydi. Ama dilini buz kesmişti. Ne ağzını açmıştı ne de bir mimik yapmıştı. Dudaklarımı birbirine bastırıp bir şey demesini bekledim. Sadece bir kelime.
Yağmurun başladığı sırada hırkamın şapkasını kafama geçirdim. Gözlerim hala ondaydı. Elimle koluna dokunacağım sırada geri çekildi. Nefret dolu gözleri şimdi bana acırcasına,şehvetle bakıyordu. Bir kaç saniye bana bakıp arkasını döndü. Adımlarını benden uzaklaşacağı şekilde attığında havada olan kolumu indirdim. Gittiği her adımda kendimi çok kötü hissediyordum.--Uzay'ın ağzından--
Gözleri benim üzerimdeydi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Sadece dudaklarımdan süzülmesi gereken kelimeleri aklımda canlandırıyordum. Bana 'Seni yüzyıllar boyunca beklerim! şeklinde bakıyordu. Ama ben susmayı tercih etmiştim. Mavi olan gözlerini hayal kırıklığına uğratmak,düşüncelerini birbirine karışaracak şekilde arkamı dönmüştüm. Belki de benim kötü biri olduğumu anlamıştı. Ona değer vermediğimi,onu bir hiç olarak düşündüğümü sanıyordur şimdi. Oysa ki ben şuana kadar kimseye vermediğim değeri vermiştim ona.
Mavi gözlerine bakmak için, onu son kez görmek için bile hayatımı tehlikeye atmıştım. Ama o bunu bilmiyordu. Öğrenemeyecekti de. Kim bana yardım ederdi kötü ruhlar mı? Düşünmesi bile bu kadar komikken bunun ihtimalini bile aklımda canlandırmıştım. Beni delilercesine kendine hapsettiği için ona kızmıyordum. Hayatını benim için tehlikeye attığı içinde kızmıyordum. Sadece kendime kızıyordum. Ona kapıldığım,sürüklendiğim için. Mutlu olmak masallardaymış. Bizi kandırıyorlarmış.Adımlarımı hızlandırıp geri ona dönmemek için kendimi zor tutuyordum. Karanlığın içinde bırakmıştım. Geçmişte yaşadıklarının aynısını tekrar yaşatmıştım ona. Yalnız bırakmıştım. Her şeyi yeniden hissettirmiştim ona.
Sokakta tek ben vardım. Yalnız başıma. Bir o kadar öfkeli bir o kadar hüzünlü. Dertleşeceğim biri,kafamı omzuna yaslayıp güvende hissedeceğim biri yoktu. Yoktu!
Kalbim acıyla sızlıyordu ve tek yaptığım şey herkesten, her şeyden kaçmaktı. Tek becerebildiğim ve tek başardığım buydu. Her şeyden uzaklaşıp lanet olası hayatıma geri dönmek!
'Uzay çağırılıyorsun!' sırıttım. Bu kadar kolaydı emir vermek,ayağına çağırmak ve bende bunu yerine getiriyordum. Ailem için.'Tamam.' diye cevap verdim. Bir ağacın köşesinde durdum. İçimden 'Kötü ruhlar kabilesine gitmek istiyorum.' dedim. Gözlerimi kapatıp biran önce varma isteğiyle bedenimi ağaca yasladım.
'Hoşgeldin Uzay!'
'Yemek yok mu?'
'Bedenler nerde?'
'Çok kötü gözüküyorsun!'
"Susun artık!" diye inledim. Etrafı sessizlik kapladığında nefesimi dışarıya verdim. Adımlarımı hızlandırıp Kevin'in odasına ilerledim. Siyah gölgeler arkamda beni takip ediyorlardı. Yenileri gelmişti belki de...
Kevin'in kapısının önünde durup ruhlara "İzin verirseniz." diyip kapıyı açmalarını bekledim. Bu sefer sorun çıkartmayıp kapıyı açtılar. Adımımı içeri attığımda kötu ruhlar yeniden fısıldaşmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME SON ADIM
Teen FictionNerdeyim ben? Yalnızlık gezegeninde mi? Yoksa hiçler dünyasında mı? Adını bile koyamadığım bu hayatın ismini kim söyleyecekti? Kaderimle başbaşaydım. Nerde o huzurlu hayat? Nerde işini gitmek için koşuşturan anne,baba? Konuşmak ister insan,dinleyen...