Bölüm 2: KAN SEVEN

101 9 3
                                    

'Kızım neden uyuyorsun, kaldır başını'. Kafamı kaldırmamla sınıftakilerin -hoca dahil- kahkaha atması bir oldu. Sorgularmışcasına çevreme bakarken çaprazımda oturan bir kız saçımı gösterdi. Çabucak düzelttim ve derse geri döndük. Az bir süre sonra zil çaldı ve tekrar kafamı gömdüm. Tam tatlış uykuma başlayacaktım ki bir kargaşa oldu. Sınıfın kapısı sertçe açılıp hızlıca örtüldü. İçeriye ismini bilmediğim, kantinde filan ara sıra gördüğüm, Serseri tipli bir çocuk girdi. Sınıfta benimle birlikte 4kişi vardı. Kalkıp gitmek isterdim ama olacakları izlemek daha eğlenceli olabilirdi. O bana saçımı gösteren kız yanıma aceleyle gelip oturdu. Beden dili ile bişiler anlatmaya başladı. 'Biraz biliyorum' dedim. Türkçe konuşmaya başladı. Öyle heyecanla anlatıyordu ki sanki hepimizin kanını emiceklerdi. Derken o adını bilmediğim Serseri bağırdı. Ürkmüştüm doğrusu. Oturduğum yerden belli oluyordu damarları. Soluk alıp-verişi bile sinir yüklüydü.
'Nasıl yaparsın lan bana bunu, kardeş dedim oğlum ben sana, içimi açtım, sırlarımı anlattım, piç herif' dedi. Onun sesinden başka tık sesi yoktu. Yanımda oturan kızın korktuğu her halinden belliydi. Birazdan kavga çıkacaktı ama kimse yerinden kıpırdamıyordu. Bağırdığı çocuğun adının Berk olması gerekiyordu. Yanındakine eğilip 'Berk, bir şey yapmış, ha?' dedim. Ergen gibi davranan liseli Serseri tekrar 'kapatın çenenizi' diye bağırdı. -Ben sana cevap verirdim ama dua et iyi Türkçe bilmiyorum zübbe!- Sinirlensemde arkama yaslanıp olayı izlemeye başladım. Berk: 'Bi dinl..' Diyemeden Serseri ağzına yumruk attı. Yine kimseden tık yok. Yaklaşık 20dakika oldu, ne zil çaldı, ne öğretmen geldi, nede sınıftaki diğer kişiler. Aklımdan bu çocuk müdürün oğlu mu acaba filan diye geçirirken bir yumruk daha. Çocuğun ağzı kanamaya başlayınca eliyle ağzını silip serseriye gösterdi. O gözlerini kapattı. O gözlerini kapattı. Eli sımsıkı yumruk şeklindeydi ve canı acıyor gibi. 'Hadi birtane daha vursana, burnumda kanasın, kan kokusu, ımm tadı, seversin sen' dedi Berk. Biliyordum kan tadını, kokusunu seven manyaklar olduğunu ama başka bir şey imâ etmiş gibi söylemişti bunu. Çocuk: 'Yapma' dedi sakince, ve arkasını dönüp, koşarak sınıftan çıktı.

Öbürgün okula gittiğimde bir kargaşa yoktu. Her zaman ki gibi sessiz ve herkes kendi hâlindeydi. Sınıfa girdiğimde Berk yanıma geldi. Dudağının kenarında kan toplanmış ve hafif kabuk bağlamıştı. Biraz daha yüzünü incelediğimde kaşının yarılmış olduğunu ve gözlerimi aşağıya indirdiğimde tek elinin sarılı olduğunu gördüm. Belli ki bir kez daha kavga etmişlerdi. 'Nora'ydı değil mi?' dedi. Başımı evet diyerek salladım. Hiç bir şey olmamış gibi elini uzatıp 'bende Berk, kan seven çocuk' diyip tebessüm etti. Yüzüne anlamsızca bakarken tanışmak için uzattığı elini tuttum. O sırada kapıdan dün ki 'liseli ergen serseri' diye tabiir ettiğim çocuk girdi. Berk bir anda 'Ediz bak, Nora benim.' dedi, tanışmak için tuttuğum ellerimizi göstererek. Adının Ediz olduğunu öğrendiğim serseri siyah gözleriyle bize baktı. Beresini çıkarttı, önüne birkaç tel düşen saç tellerini elleriyle itti. Berk e baktı ve sakince Sınıftan geri çıkıp kendi sınıfına gitti. Ah Tanrım, neler oluyordu böyle?

Berk tüm gün yanımda oturdu, yarısını anlamadığım şeyler anlatıyordu. Bu çocuktan rahatsız olmuştum ama nede olsa konuşuyordu benimle. Belkide sadece Ediz'i sinirlendirmek için yapıyordu. Ama biz aynı sınıfta değildik ki, bizim sınıfta olan başka bir düşmanı mı vardı? Her neyse onların arasındaki mesele beni ilgilendirmediği için Berk susunca kafamı gömdüm. Yaşananlardan bir şey çıkartmam gerekmezdi ve biliyordum, uyusam geçerdi..

Kan Ve Şehvet ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin