1- Söz

5.2K 145 9
                                    


Düzenlendi.

Yattığım yataktan yavaşça doğruldum. Uyuşuk gözlerle etrafa bakındım. Bu gün diğer günlerden farklıydı. Annem 2 hafta önce, sadece ihtiyacımız olan, eşyaları kolilemişti. Odamda annemin seçimi pembe yatağım, beyaz fazlasıyla rahatsız edici terliğim, komidinin üzeride dünden hazırladığım kıyafetlerim, bir kaç koli ve duygu karmaşasında koybalan bir adet benden başka hiç birşey yoktu.

Üşendiğim için terliklerimi giymedim. Çıplak ayaklarım soğuk zemine deydiğinde, elimde olmadan vücüdum titredi. Uyuşuk adımlarla odamdan çıkıp banyoya girdim. Hala tam olarak uyanmadığım için soğuk suyu yüzüme yumuşak denilemiyecek şekilde çarptım. Sinirimi artık sudan çıkatıyordum.

Soğuk lavabo fayansına iki elimi de dayayıp aynaya baktım. Berbat görünüyordum. Asabi ve bir o kadarda donuk bakan kahverengi gözlerim, iyice kendini belli eden göz altı torbalarım, yeni uyanmamın sonucunda oluşan birbirine girmiş saçlarım, ten rengine bürünmüş dudaklarım ve solgun yüzümle çökmüşlüğümü izliyordum.

Babam daha 6 ay önce ölmesine rağmen zengin bir koca bulan anneme olan öfkem "Bu evden artık taşınmamız gerek. Babanın hatıralarıyla kalamıyorum. Beni daha çok yıkıyor. Anlıyor musun tatlım? Hem Kenan babanda bizi yanında istiyor. Hep beraber, bir arada." demesiyle daha da artmıştı. Onu yıkan şey beni ayakta tutuyordu, yaşamamı sağlıyordu. O bu lafları sarf ederken ben sadece sahte bir gülücükle " Sen nasıl mutlu oluyorsan ben o şekide yaşamaya hazırım." diyebilmiştim. Yapamıyordum. Duygularımı göstermeyi, anlatmayı yapamıyordum.

Bu zamana kadar içimde fırtınalar koparken bile insanları güldürebilmiştim. Duygularımı iyi saklayabiliyordum. Bu bir yetenekti ve kimse bunu anlamıyordu annem ve hatta babam bile. Ama en nefret ettiğim şey ise bu yeteneğimi isteğim dışı her zaman kullanmamdı.

Her şey annemle Kenan amcanın planladığı gibiydi. Dün düğün yapıldı bu gün de Kenan amcaların evine gidilecekti.

Vakit kaybetmeden elime aldığım tarakla saçımı taradım. Saçım düz olduğu için bu işlem uzun sürmedi. Lavobanın deliğini tıkayan saçlarımı iğrenmeden elimle alıp çöp kutusuna attım. Yüzümdeki solgunluk için kapatıcı ve belkide birazcık allık yeterli olucaktı. Makyaj görüneni kapatabiliyordu ama içimdeki çökmüşlük hala ortadaydı. Kimsenin anlayamadığı çökmüşlük...

Yavaş adımlarla odama geri döndüm. Tam bir yüriyen ölüydüm. Soğuk, solgun, bezmiş ve hissiz.

Hazırladığım kıyafetleri giyip makyajımı yaptığımda boy aynasının karşısına geçtim. Krem rengi düz kısa kollumun altına giydiğim siyah düz pantolonumla sıradan bir kız gibi görünüyordum. Makyajım işe yaramıştı. Yüzüm olduğundan kat ve kat daha canlı görüüyordu. Kendimi baştan aşağı süzdüğümde sanki hiç bir şey yaşamamış imajı veriyordum. Yüzme sahte bir gülücük yerleştirip odamdan çıktım. Gülmeliydim. Annem mutlu olduğumu düşünmeliydi. Sahte de olsa gülmeliydim. Zaten bunu ayırt edemezdi.

Mutfağa girdiğimde sigara içen annemi gördüm. Babam öldükten sonra başlamıştı bu zehiri ciğerlerine çekmeye. Tek tesellim içkiye sarmamış olmasıydı.

- Hazırlandın mı bebeğim?

Sesindeki tınıyı hiç beğenmemiştim. Oldukça etkiliyici bir sesi olduğu halde.

- Evet ben hazırım.

- Kenan baban 5 dakikaya burda olur.

- Anne benim bir tane babam var kes artık şunu!

Sesim olduğundan sert çıkmıştı. Bağırmıyordum, sakindim.

Annem yüzümü inceliyordu. Sanırım şu anda yaşadığım duyguyu çözmeye çalışıyordu. Ama şu an ifadesizim. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Yüzünde üzüntü yoktu. Bu sefer yüzünde memnuyetsizlik hakimdi. Sigarasının külünü küllüğe döktükten sonra bir nefes daha aldı. Ben onu dikatlice izlemekten başka bir şey yapmıyordum. Her sigarasından nefes alışında o açık kahve rengi gözleri kısılıyor, kalın dudakları büzüşüyordu. O da memnun değildi bu meretten.

Üvey AbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin