2- Sucuklu Yumurta

2.8K 127 11
                                    

Düzenlendi.

Saat daha altıydı. Annemler saat beşte gittiğinden beri uyuyamamıştım.

Meryem Abla ve Cansu'nun pazar günleri izinli olduğunu biliyordum ve bugün pazardı.

Rüzgar' ın ne zaman uyanacağını bilmiyordum. Aslına bakarasak evde olup olmadığınıda bilmiyordum.

Karnım guruldamaya başlamıştı bile. Zaten ben kendimden sorumluydum. Ona kahvaltı falan hazırlamazdım. Uyanınca kendisi yiyebilirdi.

Banyoya uyuşuk adımlarla ilerledim. Benim odamın hemen yanındaydı banyo. İçeri girer girmez işlerimi halledip yüzümü yıkadım. Aynaya gözüm kaydığında yine o manzarayla karşılaştım. Karşımda yine o donuk bakışlar, çatlamış dudak ve solgun bir yüz vardı. Alışmıştım ben bu manzaraya. 6 aydır zaten hep bu manzarayı izliyordum.

Elimi kurulayıp banyodan çıktım. Odama doğru ilerledim. Odama girer girmez valizimin içinden makyaj çantasını çıkartıp allık, kapatıcı ve dudak nemlendiricisini aldım. Aynanın başına geçip makyajımı yapmaya başladım. İlk önce kapatıcıyla göz altı morluklarımı kapattım. Sonra solgun yüzümü canlandırmak için allığı kararında alıp yanaklarıma dağıttım. Ve son olarakta dudak nemlendiricisini dudağıma sürdüm. Daha iyi görünüyordum. En azından makyajımı silene kadar.

Karnım bu sefer daha güçlü guruldayınca hiçte yavaş olmayan adımlarla zemin kattaki mutfağa gittim. Mutfak tamamiyle bembeyazdı. Dolabı, yerleri, fayansı, masası, sandalyeleri, buzdalabı ve bütün eşyaları beyazdı. Mutfak bu yüzden hijyenik ve ferah görünüyordu ve bu da benim işime gelirdi.

Buzdolabının kapağını açıp içinden sucuk, yumurta, tereyağı, zeytin ve peynir çıkarttım. Bunları masaya yerleştirip dolapları karıştırmaya başladım. Mutfağın aksine bardaklar, bıçaklar, tabaklar ve tenecereler renkliydi.

En sonunda aradığım tavayı bulup ocağın üstüne koydum. Çekmeceden bir tane tahta kaşık, bıçak ve çatal aldım. Bıçakla tereyağından küçük bir parça kesip tavanın içine attım. Ocağı yakıp tavayı üstüne koydum. Dilimlenmiş sucuklarıda dikkatlice kızgın yağın içine atıp iyice kızarmasını bekledim. Kızarınca 2 yumurtayıda sucukların üstüne kırıp tahta kaşıkla karıştırdım. Yağda yumurtamı hayatım boyunca hiç akıyla beyazını karıştırmadan yememiştim. Sevmiyordum. Yumurtamda olunca masadaki altlığın üzerine koydum. Leziz görünüyordu.

Çayın demlenmesini bekleyemeyecek kadar aç olduğum için kocaman kopardığım ekmeğimi sucuklu yumurtanın içine daldırdım. Tamamen dolduğu halde iki tane siyah zeytini de ağzımın içine attım. Ağzımdakileri çiğnemeye çalışırken birden boğazıma zeytinlerden biri kaçtı. Hayvan gibi öksürmeye başladım.

- Helal helal!

Verdiği suyu hızlıca içtim. Ağzımdakileri çiğnerken utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. Allah sonunda belamı vermişti. Ağzımdakileri bitirdiğimde yutkunup Rüzgar' a döndüm. Dün geceden kalma gibiydi.

- Teşekkür ederim.

Bıkkın bir sesle bana cevap verdi.

- Ağzını tıka basa doldurup tüküre tüküre öksürürek boğulurken seni kurtardığım için mi?

Tek nefeste söylemişti. Utancım daha da artarken kendimden tiksindim.

- Sadece su için.

Hiç bir şey demeden dolaptan çıkardığı portakal suyunu benim su içtiğim bardağa doldurup masayaya koydu. Ben onun hareketlerini incelerken bana baktı.

- Boğulursan bunu içersin. Bende böylelikle ağzındakileri görmem.

Sinirlenirken utancım tavan yaptı. İyice kendimden tiksindim. Mutfaktan çıkarken onun sırtına baka kaldım. Benimle dalga geçiyordu. Ağzımın açık kaldığını Rüzgar mutfaktan çıktıktan birkaç saniye sonra anladım. Sucuklu yumurtamı bitirip bulaşıkları bulaşık makinasına attıp ortalığı topladım.

Mutfaktan çıktığımda salonda Rüzgar' ı bulamadım. Büyük ihtimalle gitmişti. Kahvaltı yapmaz mıydı bu çocuk?

Üstümde hala pijamamın rahatlığı olduğu için odama çıktım. Üstüme düz, siyah bir tişort altımada kot pantolonumu giyerek aynanın karşısına geçtim. Saçımı bol bir at kuyruğu yapıp önden iki perçem çıkardım. Makyaj çantamdan rimel çıkartıp kirpiklerime sürdüm. Boy aynasına geçip kendime baktığımda fena değildim. Ne iyi ne kötü. Önceden daha özenliydim kıyafet konusunda. 6 ay önce...

Düşüncelerimi kafamı iki yana sallayarak dağıttım. Her olayda hüzünlenmemeliydim. Söz vermiştim. Böylelikle kendimi daha da zora sokuyordum.

Zemin kata inip siyah ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Biraz gezmek iyi gelicekti. Umarım...






Üvey AbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin