Bölüm 10 : Herşey Üst Üste

36 3 0
                                    

Karargaha döndüğümüzde ikimizde sırılsıklam olmuştuk. Davi bana bakıp gülümsedi ve koltuğun üzerinde duran ceketini aldı. Sırtına geçirdi ve karargahtan ayrıldık. Fakat saatlerdir buz gibi suyun içinde olmamızdan ve dışarıda kar yağmasından dolayı biraz titremiştim. Özelliklerde belli bir yere kadar etki ediyordu.

  "Chloe. Üşüdün mü?" Dedi. Titrediğimi görmüştü herhalde.

  "Biraz.." Dedim gözlerimi kaçırarak. O sırada ceketini çıkardı . Bana vericek sanmıştım ama öyle yapmadı. Ceketi yere attı ve;

  " O zaman beraber üşürüz.." Deyip kollarını kavuşturdu. Ciddi anlamda ağzım açık kalmıştı. Ama beni güldürmüştü. Bende üşümeme rağmen onun gibi yapıp ceketimi çıkardım ve sadece gömleğimle kaldım. Elimi tuttu ve parmaklarımızı kenetledi.

  "Buz gibisin Davi. Çok soğuk.." Diyerek eline baktım.. Ve elinin üst kısmına baktım.

  "Hep böyle.. " diye fısıldadı ben elini incelerken. Elinin üstünün morardığını gördüm. Soğuktan olduğunu sanmıyordum.

  "Morarmış.." Dedim elimi parmak boğumlarında  gezdirirken..

  "Onlar soğuktan değil. Vurmaktan.."

  "Adam mı dövüyorsun?" Dedim gözlerimi patlatarak. O da gözlerini devirdi ve;

  " Box." Cevap verme gereği duymadan önüme döndüm ve gözlerimi devirdim. Sanırım kötü halimden pek birşey kalmamıştı ama yinede tetikte olmak lazımdı.

 Uzun bir süre böyle yürüdük. Aramızdaki sessizliği bozan tek şey, sağımıza solumuza bakmadan atladığımız yolda arabaların çaldığı kornalardı. Sonunda eve varabildiğimde Davi ile vedalaştım ve koşar adım odama çıktım. Babamın eski odasına girdim ve birşeyler bulabilmeyi ümit ettim. Bu değişik hallerimin başka bir açıklaması olmalıydı. Ama babam herşeyi sır gibi saklamayı ölümüne kadar devam ettirmişti. Bütün çekmeceleri hatta yatağının altını bile karıştırdım ama hiçbirşey yoktu. Düşündüm , düşündüm.. Birşeyler mutlaka olmalıydı. Mantıklı bir açıklama.. Babamın her zaman sessiz olduğunu düşündüğü ve çalıştığı tek odası vardı. Burayı annem ve ben hariç kimse bilmezdi. Yatağının hemen yanında yer altındaydı. Ufak ama sessiz. Kapağı kaldırıp eski merdivenlere basarak aşağıya inmeye başladım. Bir yandan da merdivenlerin çökmemesi için dua ediyordum. Tam başarılı olduğumu anladığım sırda son basamak kırıldı ve yere yapıştım. Yerdeki toz kokusu burnuma dolarken gözümün önüne gelen birkaç saç tutamını arkaya ittim ve içimden saydırdım. Ayağı kalkmaya çalıştım ama bileğimden dolayı ilk denemede başarısız oldum. Sanırım bileğimi burkmuştum. Ayağı kalktım ve karanlık odanın duvarlarında bir düğme aradım ama yoktu. Şaka mıydı bu ? Lambasız oda mı olurdu? Babam öldükten sonra elektriğini kestiler ve birşey bulmamı istemediler belki diye düşünürken kafama çarpan şeyle çığlığı basmam bir oldu. O kadar güçlü bir çığlık atmıştım ki ev sallanmıştı resmen. Normalde karanlıktan yada örümceklerden korkmazdım ama refleks olarak çığlık atmıştım işte. Bu başıma çarpan şeyinde örümcek olmadığına emindim. Elimle yokladığım zaman bir tutacağının olduğunu fark ettim. Çektiğim zaman odanın içinin aydınlanmasıyla küçük bir çocuk edasıyla el çırptım. Çekmecelerin yanına ulaştığımda boş olduklarını fark ettim. İçime oturan hayal kırıklığıyla birlikte dudak büzerek yere çöktüm. 

  Kafamı mekanik bir hareketle yana çevirdim ve çekmeceleri incelemeye başladım. En alt kısımda anahtar deliği olan bir çekmece gözüme ilişti. Açmaya çalıştım ama açılmadı. Kırılması umuduyla zorladım ama nafile. Bu benim son umudumdu. Mutlaka içinde birşeyler olmalıydı. Babam başarılı bir bilim adamıydı ve yaptığı deneyler sonucu ölmüştü. 2 yıl önce laboratuvarında gerçekleşen patlamayla o bölgede bulunan bütün dükkanlar yerle bir olmuş ve 100'ü geçik insan yaralanmıştı. Babam yaşıyor olsaydı laboratuvarına kapatma emri gelecek ve babam tutuklanıcaktı. Ama o beni annem gibi terk etmeyi seçmişti.

Ayağı kalkıp masanın üzerindekileri hızlı hızlı karıştırmaya başlamıştım. Babamı hatırlamak ellerimin titremesine sebep olmuştu. Ellerimin titremesine ve yere düşenlere aldırmadan anahtar aramaya devam ettim ama yoktu. Kenarda duran babamın takım çantası gözüme çarptı. İçinden bir ingiliz anahtarını kaptığım gibi çekmeceyi zorladım ama açamadım. Sert bir şekilde çekmeceye vurmaya başladım. Dışarıdan biri beni görse çıldırdığımı düşünürdü herhalde. Ağlamaya başlamıştım. Sinirlenince ağlayan bir insandım. Hem ağlıyor hemde vurmaya devam ediyordum. Ümidimi kaybedip yere kapandım . Yaşlı gözlerimle çekmeceye baktığımda eski tahtanın oldukça aşınmış olduğunu gördüm. Anahtarı sinirle çekmeceye fırlattığım an üstündeki kilit yere düştü. Şaşkınlıkla gözümdeki yaşları sildim ve emekleyerek hızla çekmeceye ilerledim ve önünde bağdaş kurdum. Çekmeceyi çıkararak kucağıma aldım. Tahmin ettiğim gibi içinde bir dürü dosya vardı. Tek tek dosyalara baktım. Hepsi sarıydı. Babamın yaptığı deneyler ve başarılı olup olmama sonucu yazıyordu. Hepsi şeffaf kaplıydı. Fakat en altta bir dosyanın kapağıda dahil heryeri siyahtı. Önemli birşey olduğunu umarak açtım. 

Yıl  : 2020

Yine babamın yaptığı deneylerden birini anlatıyordu. Bundan 7 yıl önceymiş.

Deney Aracı : Zaman Kapısı

Deney Yeri : Laboratuvar - Paralel Evren

Bir dakika bu iş garipleşmeye başladı. Paralel evren ne alaka? .. Dosyada gördüğüm isimle kanım dondu. Aradığım tamda buydu. Ama nedense sevinememiştim. Bu benim adımdı.

  Başarıyla Chloe Lissandra Anderson paralel evrenden geri getirilmiştir. Durumu iyidir.

Beni paralel evrenden neden geri getirsinler ki? Ben 10 yada 9 yaşındaymışım daha o zamanlar. Dosyayı biraz daha karıştırdım. En sonunda bir ölüm belgesi buldum. Ellerim titriyordu. Gözlerime yaşlar hükmederken korkuyla dosyayı açtım. 

Chloe Lissandra Anderson

Ölüm saati : 10.19

Ölüm nedeni : Ağır ateş

Ölüm Yılı : 2020


Gözlerime hükmeden yaşlar sonunda serbest kalmıştı. Kanımı donduran bir soğuklukla boynuma ilerliyordu. Dosyayı elimde sıkı sıkı kavrarken koşmaya başladım. Görüşüm bulanıktı. Tam merdivenlerden çıkmıştım ki en üstteki basamağın kırılmasıyla aşağıya düştüm. İnleyerek başımı tuttuğumda avucumun içi kan doluydu. Aldırmadan elimi tekrar indirdim. Ellerimi iki yana açtım ve dosyayı fırlattım. O şekilde ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum.  En sonunda yattığım yerde doğruldum. Gözlerimle etrafı taradım. Dosyayı görünce ayağı kalktım ve içimi karartan o şeyi tekrar elime aldım. Başımdaki kan kurumuştu. Aldırmadan toplallayarak merdivenleri çıktım. Ağlamam biraz olsun hafiflemişti. Dışarıya çıktığımda bütün herkes bana bakıyormuş gibi geliyordu. Öyleydi de zaten. Herkes bana bakıyordu. Hiçbirine aldırmadan Davi'nin evine doğru yol aldım.

  Kapıyı açan Nadine anne oldu. Beni görünce gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Ama onun konuşmasına fırsat vermeden çatallaşan sesimle "Davi nerde Nadine anne?" dedim. Bana sadece baktı. Ne dediğimi anlamamış gibi. 

"Pardon kızım sen kimsin?" 

"Benim Chloe." beni nasıl tanımamıştı. Yaşlılık bu kadarını yaptırmazdı herhalde . Başka birşeyler dönüyordu.

"Üzgünüm kızım ne seni ne de Davi adında birini tanımıyorum ." dedi. Tam kapıyı kapatacaktı ki kapıyı tuttum.

"Bu nasıl olur ?" diye sordum gözlerime yaşlar hücum ederken. Gözümü kırpmamla bir ton göz yaşı bir olacak ve gözümü kör edeceklerdi. 

"Üzgünüm," dedi ve kapıyı kapattı. Basamaklara oturup saatlece ağlamak geldi içimden. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Koskoca kadının şaka yapacak hali yoktu ya? Bugün olanları gözden geçirip bir anlam vermeye çalıştım. Günün erken saatlerine gidince Davi'nin söyledikleri aklımın bir köşesinden firar etmişçesine zihnime doldu. Yok olmaktan bahsetmişti ama olayı tam anlatmamıştı. Davi hayır.. Yok olamazsın buna asla izin vermem.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 29, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İmkansızdan Vazgeçme -  Zaman YolcusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin