Elif, kuzum. Bana sövmeni özlemiş gibiyim bu yüzden final yapdım. Kalbime düşen ilk Cimbom tanesi... Umarım bana çok kızmazsın<3
Multimediada şahane Elif hazretleri ekselanslarının seçtiği Ulaş Bey var. Ama bildiğiniz üzere gözleri mavi... İyi okumalar efendim, kendinize iyi bakın.
*
Benim yerimde olsanız ne yaparsınız bilmiyorum ama ben en iyi bildiğim şeyi yaptım.
Kaçtım.
Ulaş'ı orada öylece bırakıp kaçtım.
Korkak olduğumu kendime defalarca itiraf etmiştim, kabullenmiştim. Diyecek pek fazla bir şey yoktu. Ulaş'ın itirafının büyüklüğünden korkmuştum, ve kaçmıştım.
Allah biliyor ya, şu saçma kişiliğimden nefret etmiyor değildim ve değişmeyi çok isterdim. Ancak istediğinizde, duygularınız, refleksleriniz, düşünce yapınız sırf siz istiyorsunuz diye değişmiyordu.
Bir haftadır tek anım bile Ulaş'ı düşünmeden geçmiyorken ruh halimin sağlam kalması mucize olurdu. Saldırganlaşmıştım. En ufak şeylere tepem atıyordu. İnsanlar bana nasıl tahammül edebiliyordu gerçekten bilmiyordum. Babama beni sokağa atmadığı için teşekkür etmeliydim çünkü son hatırladığımda peçeteleri neden kare şeklinde aldın diye kızıyordum. Sıyırmıştım.
"Yalnız kendine inkarın... Sadece senden kaçarsın."
Elimdeli çatalı hızla tabağa çarpmamla babam irkilerek bana baktı. Gözlerimi olabildiğince pörtletip mırıldandığı şarkıyı kesmesini açıkça istedim. Allah aşkına, babamın müzik ruhu nasıl benimkinden daha genç olabilirdi? Ve ben sürekli bir şeylerden kaçarken söyleyecek bu şarkıyı mı bulmuştu?! Bilerek söylediğine adımın Asrın olduğu kadar emindim.
"Ne oldu?" dedi babam çatık kaşlarla bana bakarken. Ah be babacığım sanki bilmiyorsun. Şu hiçbir şeyden haberim yok halleri beni çıldırtıyordu. Her şey, herkes beni çıldırtıyordu!
"Şarkıyı beğenmedim," dedim ve hırsla pilav dolu kaşığı ağzıma tıktım. Çiğnerken ağzımdan pirinç parçaları düşmüştü ama onları umursamadan yemeye devam ettim.
Bakışlarım bitmek bilmeyen tabağımdayken aniden yüzüme atılan peçeteyle ofladım. Babam bazen aşırı takıntılı olabiliyordu. Ona göre yemek yerken masaya tek bir kırıntı dahi düşmemeliydi. Düşerse düştüğü anda alınmalıydı.
Peçeteye yüzümü buruşturarak baktım. Nasıl olur da kare olabilirdi? Bu ne hadsizlikti? Kare peçetelerin üretimi yasaklanmalı, pazarlandığı yerlere kilit vurulmalıydı. Kare peçetelerin varlığı dikdörtgen olanlara hakaretti.
"Peçeteyi masayı silmek için kullanacaksın." Kendince bana hatırlatma yapan babama yan bir bakış atıp masayı kazırcasına sildim. Ahşap masalardan nefret ediyordum. Kim bilir kaç ağacın canına kıymışlardı!
Elim su dolu bardağa çarpınca bütün su babamın önüne döküldü. Gözlerimi telaşla büyütüp babama baktım. Oysa istifini bozmamış gözlerini kısarak bana bakmaya devam ediyordu.
"Canını kim sıkıyorsa git konuş. Daha az sorunlu olduğun günleri özledim," dediğinde depresyonumun agresifleşme aşamasından duygusallaşma aşamasına geçtim. Öyle ki gözlerim anında dolmaya, dudaklarım titremeye başladı.
"Annemle konuşamam ki."
Babam hayretle derin bir nefes çekti içine. Bunu diyeceğimi beklemiyordu, ben babamla annem hakkında konuşmazdım. Hem onu hem kendimi üzmekten korkardım. Şimdi de konuşmak gibi bir düşüncem yoktu ama aptal çenem ne zaman düşüncelerime uymuştu ki zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kalpler Büyük Sever
ChickLit"O asla iyi görünmezdi. O daima bir sanat gibi görünürdü. Ve sanat, iyi görünmek zorunda değildi. Sanat, sana bir şeyler hissettirmeliydi."