Merhaba arkadaşlar oldukça heyecanlıyım. Fikirleriniz benim için çok önemli iyi okumalar...
"Ankara yolcusu kalmasınnnn!" Aşağıda diş fırçasının varlığını unutmuş bir adam o çirkin şivesiyle bağırırken ben koltuğa sinmiş bir şekilde yola çıkmadan dedemin öğrettiği duaları okuyordum tabi arada kendi cümlelerimi de katıyordum işin içine. "Allah'ım çıktım bir yola sen yardım et." "Kabul edileyim lütfen kazanmak zorundayım sen ellerimi geri çevirme Allah'ım." "Bana kurtulmam için yardım et Rabbim." Ellerimde boynumdan çıkarmadığım cevşenimle birlikte kendimden geçmiş bir şekilde dua ederken otobüs hareket etmeye başlamıştı bugünü asla unutmayacaktım. 5 Nisan 2011 Hevi'nin öldüğü, Umut'un doğduğu gündü. Onların bildiği hırçın Umut sonunda pislik Selman'ın elinden kurtulmuş Mardin defteri kapatmıştı.
Bilinmeze gitmek kolay bir şey değildi. Mardin'den ömrüm boyunca dışarı çıkmamıştım. Siz 21 yaşına gelmiş bir insanın buradaki kaderini pek bilemezdiniz. Zaten hayata kız olduğun için baştan yenilmiş bir şekilde 'Merhaba' diyordunuz. Bir ağa kızı ya da soyundan geliyorsanız en azından 18'ine kadar evde durabilirdiniz. 18'den sonra muhakkak başka bir ağanın oğlu ile evlendirilir kan durdurur, toprak birleştirirdiniz. Aslında kadın burada da yapıcıydı. Bir erkek doğurarak soyunun devamını sağlamak zorundaydınız. O kadar sığ kafalıydılar ki soyun devamı erkekten gelirdi ama onlara göre erkek kusursuzdu hata yapmazdı. Hatta erkek doğurmadığında suçlu sayılan da kadın olurdu analığını tadamadan öldürülenlerde vardı, daha kırkı çıkmadan üzerine kuma gelende.
Ben bu konuda biraz şanslıydım. Amcam yengeme sevdalandığında içtiği yemin uğruna kuma getirmemişti. Yengem Selva'yı doğurduktan sonra bir daha ana olamayacağını öğrenince annemi merdivenlerden itmişti. Annem erkek kardeşimi ölü doğurmak zorunda kalıp o acıyı da yaşamıştı şu çileli hayatında. Bunlar olurken ben daha 2 yaşında bebekmişim. Babam olacak o hayırsız annemin üzerine kuma getirmemişti belki ama keşke getirseydi en azından aynı çatı altında olurduk. Bir gün annemin çığlıklarını duyduğumda uykumdan sıçradığımı hatırlıyorum. Koşarak avluya çıktığımda babamın gidişine şahit olmuştum. "Yeter Dildar istemiyorum ne seni ne de bu evi. Boğuluyorum senden de kızından da bıktım. Bırak ayağımı dedim sana." Anneme o tekmeyi attığında kalbimde bir sızı hissetmiştim. "Yapma Hasan ne yaparız sen başımızda olmayınca nereye gideceksin dur." Arkasına bile bakmadan giden babam beni hiç umursamadan bırakmıştı. Daha 5 yaşında birinin gidişini izlemek zorunda kalmış sessizce "Gitme baba" demiştim. Duymadı...
Dillere destan güzelliği ile ağaları kendine âşık eden Dildar Hatun gün geçtikçe solup giderken kimse hiçbir şey yapmıyordu tabi. Selva ile ben okula başlamıştık o yıl. Selva'nın ipek saçları çeşit çeşit örülürken ben saçlarımın kesilmesine ağlamıştım. Anam ana gibi sahip çıkmıyordu ki bana. Yengem 'Pislik olur, bit getirir kesin saçlarını' diye mutfaktaki kıza söyleyince oda ne yapsın hanım emri diyip oğlan kafası gibi kesmişti saçlarımı. Hep eksik kalmıştım ama çalışkandım. Zehir gibi aklın var diyordu öğretmenim. Okumayı daha karne almadan sökmüş ilk kurdeleyi ben almıştım. O gün uyuşuk Selva'yı beklemeden koşturarak eve gelmiştim anneme gösterecektim mutlu olsun istiyordum çünkü. Avludan içeri daldığımda bir nefeste annemi yatırdıkları odaya girdim. "Anne bak ben aldım ilk kurdeleyi ben.." devamını getirememiştim..
Annem tahta tavandan aşağıya sarkmış boynunda urganla bana bakıyordu. İlk önce dizlerimin üstüne çöktüm, yuvalarından çıkacak gibi olan o yeşil gözlere bakıyordum. Oda bırakmıştı beni. Daha 5 yaşında bebeyken babam iki sene sonrası anam. Anne diye feryad etmeye başladığım anda tüm ev halkı kapının önüne toplanmıştı. Ağlıyordum yalnızlığıma, kimsesizliğime, anamın da babam gibi beni bırakıp gitmesine dayanamadığımdan gözyaşlarımla zehrimi akıtıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yezda
AdventureBir kaçış ne kadar zor olabilirdi ki? Kaçmak mesele değildi. Seneler sonra kaçtığın yere geri dönmek öyle kolay olmuyordu. Aşık olduğunu düşündüğün adamı arkanda bırakıp gitmek, gittiğin yerde yeniden öğrenmek. Silahlar çekilmişti bir kere. Görev en...