1

50 6 4
                                    


Arthur Dragomir. Tamam biliyorum koruyucuların yaşlı ve tıknaz olduğundan yakınıyordum ama Arthur'da çok... Çoktu işte! Ayrıca ailesinin vermiş olduğu o saf güç beni korkutuyordu. Yarı insan yarı cadı melezi olduğum için asla onun kadar güçlü olamayacağımı bilmek beni tüketiyordu. Hırslıydım ve önümde hızımı kesecek bir engel istemiyordum.

Hugen'ın "Arthur Dragomir bugün testlerini tamamla ve gün batımında bana teslim etmiş ol." demesiyle düşüncelerimden uyandım.

"Testler mi?" diye sordum şaşırarak.

"Seni test etmeden dünyaya götüreceğimi düşünmedin herhalde?"dedi Dragomir.

"Tüm testleri verdiğimi sanıyordum."

"Benimkileri değil."

Geçmem gereken başka testlerin olmasına mı yoksa kontrolün onda olmasından mı rahatsız olmuştum, bilemiyorum. Yinede sessiz kaldım. Çünkü testi geçeceğime inanıyordum.

------------------------------------

"Pekala Viki. Şimdi seninle tanışalım." diyordu Hugen'ın odasından çıkmış koridorda yürüyorduk.

"Victoria."diye düzelttim.

"Peki Viki... Sanırım beni tanıyorsun?"

Viki. Evet, tabi ya! Adam manyak ve egoistti. Ayrıca Witchson ve Arrowluck Kraliyet ailelerinden sonra buralarda en ünlü aileden sayılırdı. Güçleri zenginliklerinden ve elbetteki saf yetilerinden kaynaklanıyordu. Gerçi bu zamana kadar bir Dragomir'in koruyuculuk yaptığını duymamıştım.

"Evet. Ailenizin ünü tüm Akademi'yi sarıyor." dedim gözlerimi devirerek.

"Ailem... Yani ailemi tanıyorsun. İnsanlar ailemden bahsetmeye bayılır. Onları herkes tanır. Şu saf güç olayı. Zenginlik, şan, şöhret. Demek sende herkes gibi- derken ellerinin kısa ama gür saçlarından geçirdi. Kirli sakalları bebeksi yüzünü sertleştiriyordu. Kendimi teninin yumuşaklığını merak ederken buldum.

"Hayır! Ben aslında bir Dragomir'in koruyucu olabileceğini bilmiyordum." Bu gerçekten ciddi bir sorundu. Avluya gelmiş olmamıza rağmen durdum ve onun gözlerine baktım. "Kesin bir sorun var değil mi? Beni daha güçlü biriyle göndermek istediler çünkü büyük bir sorun var. Değil mi?"

Simetrik yüzünde bir anlığına gülümseme gördüğümü düşündüm. Sonra ciddileşti ama kendinden emin hatta ukala tavrından bir şey kaybetmemişti. Gözlerini gözlerime dikerek üstüme üstüme yürümeye başladı. Ne yapıyordu? Akademinin 5. Katında avludaydık. O üzerime geldikçe ben gerilemeye başlamıştım. "Ne?! Nee ya pı yor sun?" diye kekelediğimde belime kadar gelen duvara yaslandığımı hissettim. Gidecek bir yer kalmamıştı. Bir umut etrafa bakındım. Kimsecikler yoktu. Kör talihim!

"Duvarlar" dedi belimi dayadığım beton korkuluğa göz gezdirirken "Duvarlar olmamalı."

Oyun mu istiyordu? Beni korkutabileceğini mi sanıyordu? Hayır bu kendini ne sanıyordu?! Öfkem beni aptal yerine koymalarınaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oyun mu istiyordu? Beni korkutabileceğini mi sanıyordu? Hayır bu kendini ne sanıyordu?! Öfkem beni aptal yerine koymalarınaydı. Her şeyden bir haberdim. Onlar yazıp çizmişlerdi. Bana kalan oynamaktı. Oynamak... Benden iyi oyuncu mu bulacaklardı?! İçimde pısıp itaat etmemi isteyen tarafı susturmam zor olmadı. Bu sadece cesaretimi denemek için küçük bir oyundu.

Birbirimize bir adımlık mesafede olmamızın verdiği rahatsızlıktan dolayı dikkatimi toplamam biraz zaman aldı. Yinede geç sayılmazdı. Oyun yeni başlıyordu. Gözlerimi kapattım ve gücümü topladım. Başarıya odaklandım.

"Zaten duvarlar yalnızca korkaklar için değil midir?" dedim. Sesim normalden çok bir fısıltı gibi çıkmıştı. Gözlerimi açtım ve gülümsedim. Artık belimdeki beton korkuluk hissi yoktu. Onu yok edebilmeyi başarmıştım. Bu güç... Tarif edilemez bir zevkti. İsteyipte yapamayacağım hiç bir şey yoktu.

Sonunda taş kesilen yüzünde küstah bir gülümseme oluştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonunda taş kesilen yüzünde küstah bir gülümseme oluştu. Bu durumdan memnun gibiydi. Onun yüzünün her milimetresini incelerken içimdeki o ezik taraf konuşmaya başladı. Zaten her zaman bana engel olmaya çalışırdı! Ya düşersem hissi... İçimi kemirmeye başlamıştı. Ama öyle olsa Dragomir'de psikopat değildi sonuçta. Beni tutardı. Herhalde. Umarım. Sonuçta bu bir testti ve ben cesaretimi kanıtlamış, testi geçmiştim.

"Kesinlikle!"dedi mutlu bir sesle yüzünde o kocaman ukala gülümsemesiyle. Elini tutmam için bana uzattı. Ne gerek vardı zaten birbirimize bu kadar yakınken! Herhalde beni kenardan çekecek diye düşündüm ve elimi uzattım.

Öyle de oldu.

Beni nefesini tenimde hissedecek kadar kendine doğru çekti.

Daha sonra elimi bıraktı ve beni diğer eliyle itti.

Beni aşağıya itti!

Boşluğa...

Yere doğru çekilirken son kez gördüğüm şey; Akademi'nin tavanı ve halinden memnun Arthur Dragomir'di.


Çit CadısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin