10. Bölüm *Pişmanlık*

6.7K 440 22
                                    

Gözlerimin yandığını, panik olduğumu hissettim. Öylece kalakalmıştım. Hemen günlüğü saklamam ve hiçbir şey belli etmemem gerekirdi. Ama Efe içeri girdi, bir bana bir elimdeki günlüğe baktı ve ben sadece ona doğru baktım.

“O benim günlüğüm mü?” Sinirli gözüküyordu.

“Sen miydin?”

“Ne?”

“Tüm o şeylere sebep olan kişi sen miydin?” Sesim titriyordu.

Yanıma geldi ve elimdeki notu aldı. İnkâr etmesi için ona süre verdim. Bana bunu yazan kişinin o olmadığını söylediği an ona inanacaktım. Ama etmedi.

Oturdu ve ellerini başına götürdü.

Ağlamaya başlamıştım. Her ne kadar asıl sevdiğim kişi Mert olsa da Efe de bende bir değer kazanmıştı. Ondan hoşlanmıştım. Ama şimdi bunun ne kadar yanlış olduğunu görüyordum.

“Açıklamama izin ver,” dedi.

Islak gözlerimle gözlerine baktım. Nasıl bir açıklaması vardı merak ediyordum.

“Bodrum tehlikeli bir yer. Sandığınızdan çok fazlası var. Sadece içinde bulunduğum çukurdan sizi uzak tutmak istedim. Bunun tek yolu da sizi korkutup kaçırmaktı.”

“Bu hiç mantıklı değil.” Daha fazla gözyaşı akmaması için gözlerimi yukarıya kaldırıp tavana baktım. Sesim daha da boğuk çıkmaya başlamıştı. “Beni merdivenden sen mi itmiştin yani? Asansörü de sen durdurmuştun? Ardından gelip bu konuda beni sen teselli etmiştin. Bu kadar ikiyüzlü müydün?” Bir an durdum. “Ama Mert ile ikiniz bodrum katına gittiğinizde Mert önce birisinin sana vurduğunu, ardından Mert’e vurduğunu söylemişti.”

“Bana vuran kişiyi görmediğim konusunda yalan söylemiştim,” dedi. Gözlerini yere çevirmişti.

“Ne yani? Aslında tüm bunları yapanlar olarak iki kişi miydiniz?”

“O geceye kadar değildik.”

“Bu kişi Yağmur Yıldıran mıydı?”

Başını salladı. Sonra gözlerini gözlerime sabitleyip “Beni yanlış anlama. Sakın. Tek amacımız sizi bundan uzak tutmaktı,” dedi. Bana doğru yaklaştı.

Hemen değneklerimi elime alıp ayağa kalktım. “Asla bana iyi niyetli olduğunu söyleme. Bu kez sana inanacak kadar aptal değilim. Ağlıyordum.

Arkamdan bağırarak “Korkmanız gereken kişiler biz değiliz,” dedi.

Hızla odadan dışarıya çıktım ve dışarıdaki erkek grubunun söylediklerine aldırış etmeden ağlayarak aşağıya indim. Mertleri bulmak istiyordum. Aşağı kata inince onları gördüm. İkisi de panik olmuş gözüküyorlardı.

Beni görünce yanıma gelip bir şey söylemek istediklerini belli ederek durdular. Onlar da Yağmur’dan her şeyi öğrenmiş olmalılardı.

Kafamı salladım ve “Olamaz,” dedim. “O olamaz.” Tekrar hıçkırıklara boğulmuştum ve Mert’in göğsüne kafamı yasladım. Irmak da benim kadar şok olmuş gözüküyordu. Sonuçta o Efe’yi benim sevdiğimden çok daha fazla seviyordu. Ona döndüm ve sarıldım.

Sonra “Yağmur ne anlattı?” diye sorabildim.

“Sadece bunları bizi uzak tutmak için yaptıklarını söyleyip durdu.” Onlara, ona, güvenmek istesem de yapamıyordum. Tüm o acıları çekmeme sebep olan, beni merdivenden itmeyi göze alan bir insana asla tekrar güvenemezdim.

“Şimdi ne yapacağız?” diye sordu Irmak. Sesi en az benimki kadar titriyordu.

“Bilmiyorum,” dedim kafamı sallayarak. “Bence bırakmalıyız.”

BodrumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin