1.BÖLÜM
Odanın içerisindeki atmosfer, alev yeri gibiydi. Esila bunu içeri girdiği andan itibaren hissetmeye başlamıştı. Yüzüne dikilen bakışlarsa omuzlarını her geçen saniye yere düşürüyordu ki hızlıca toparlanıp kendine geldi. İşinde iyiydi ve istediği yerde iş bulabilirdi, kısacası işlerine geliyorsa onu işe alırlardı. Toplantı saatine göre tam olarak on dakika gecikmesi işi alma olasılığını en aza düşürse de bu durum şansını denemek için bir engel değildi.
Masanın başında oturan adam odaya girdiği andan itibaren dikkat kesilerek Esila'ya bakıyordu. Yakışıklı otuz yaşlarında bir adamdı, kibarca konuşmaya devam eti. Ara sıra kulağındaki cihaza daha iyi duyabilmek için baskı uyguluyordu. 'Belli ki sadece bir CEO ve şu an toplantı başkası tarafından yönetiliyor.' diye, düşünerek ayakta konuşmaları dinlemeye devam etti.
Konuşmalar İngilizce devam ediyordu, ortasında girdiği için konuyu anlamaya çalışıyordu fakat biraz zor olacağa benziyordu. Çünkü içerikten zerre kadar bir şey anlamamıştı. Genel konuşmasını bitirmesinin ardından herkese tek tek bakarak "Evet şimdi bu konuşmayı anlamayan varsa çıksın!" dedi, son bakışlarını ise Esila'nın üzerinde sabitledi. Bakışları adeta dışarı çık der gibiydi. Bunun üzerine anlamadığını düşünenler dışarı çıktı ve Esila dahil üç kişi kaldı oda da. Bakışlarını hiç kaçırmadan konuşmaya başladı:
"Demek toplantının konusunu tam manası ile anladınız!"
"Geldiğimden sonraki tüm kısmı anladım eğer başından beri burada olsaydım konuya hâkim olabilirdim!"
"Ama değilsiniz!" diyen, adamın başına gelenleri bilmeden anlayışsız davranması Esila'nın bardağını taşıran son damla olurken fütursuzca:
"Siz kendinizi ne sanıyorsunuz Allah aşkına, lanet olası toplantıya katılabilmek için başımdan geçenler hakkında en ufak fikriniz var mı? Şirketin ana kademesi İstanbul'da olduğu hâlde buralara insanları boş yere sürüklediğiniz yetmiyor gibi bir de insanları itham mı ediyorsunuz?" dedi ve hızla odadan dışarı çıktı. Zaten sinirleri tepesindeydi bir de kaprisli bir CEO'yla uğraşamayacaktı.
'Bugüne kadar aldığım ödüllerle zaten nereye gitsem iş var bana!' diyerek, söylenirken holdingin çıkışına geldiğinde iki güvenlik görevlisi tarafından durduruldu. Onların kibarca ricasıyla istedikleri yere gelmeyince, bir odaya doğru sürüklenirken ellerinden kurtulma çabası da boşa çıktı. Masanın karşısındaki koltuklardan birine oturduğunda görüşmeyi yapan genç adam geldi ve hiç düşünmeden konuya girdi.
"Evet Esila Hanım, uzatmadan konuya gireceğim yolumuza sizinle devam etmeye karar verdik!"
"Tabi ben hâlâ devam etmek istiyorsam!"
"Görüşmeye geleceğinizi biliyorduk, zaten sizinle çalışmaya karar vermiştik sorunlar karşındaki davranışınızı çözümlemekti amacım, bunun için kusura bakmayın."
"İyi analiz edebildiniz mi peki?"
"Evet bu davranışınız sorunlar karşısında işinizi iyi yapacağınız anlamına geliyor."
"Böyle saçma bir şeye inanmamı beklemeyin benden!"
"Siz bilirsiniz Esila Hanım işe alındınız, eğer bizimle çalışmak isterseniz pazartesi günü İstanbul'daki şirketimize giriş evraklarınızı verebilirsiniz."
"Hâlâ sizinle çalışmak istiyorsam mutlaka döneceğim!" diyerek yaptığı alaylı konuşmanın ardından yavaşça kalkıp odadan çıktı. Şirketten çıktıktan sonra Karadeniz'in tatlı esintisinin yüzüne vurmasıyla şehirde biraz dolaşmak istemesi aynı anda gerçekleşti. Bir daha ne zaman geleceği hakkında en ufak fikri yoktu bu nedenle gelmişken mutlaka en azından çarşısını görmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LazKopat
HumorKaradenizin suları gibi hırçın ve dalgalı bir adam... Akdenizin suları gibi dingin ve naif bir kadın... Ateşin suyu kaynatamadığı, suyun ateşi söndüre ediği bir kitap... Yeni bir nefes, yeni bir soluk, yeni bir başlangıç By:dusomm