Kabusa Dönen Bir Okul

36 13 4
                                    

Yaşadığımız buluşma , kavuşma fiyaskosundan sonra herkesin dilindeydim. Bir iki gün rapor almış olsak bile yine okula döndüğümde sancısı yeterli gelmişti. Okul arkadaşlarımın sınıfımdaki kızların bana acıyarak bakması bazı öğretmenlerin başımı okşayarak teselli vermeye çabalamaları yorucuydu. Çocuklar genelde zalim olurlar sorulması gereken son soruları direkt sorar ya da acımasızca bir yaftayla ,yeni bir isimle karşılaşman mümkündü. Pek sağlıklı geçtiği söylenemez genelde kendimi kanıtlama çabası içinde geçti yetmedi yalnız oyun oynadığım günleri iyi bilirim. Bu yüzden fazla hırçınlaşmış evde bile kardeşimle kavga eden biri olmuştum . Haksızlığa gelemezdim duygusaldımda Terazi burcu olmamın etkiside büyüktü . Bazı çocuklar gıcık etmek için p..ç dedikleri bile oldu evdekilere anlatsam yine de önüne geçemiyor ve büyük çoğunlukta susuyordum. Sınıf başkanı hiç suçum olmadığı halde adımı konuşanlar listesine yazması ,sıra dayağında önden cetvelle parmak uçlarına vurulması gibi. Bazı arkadaşlar muaftı hala ne gibi ayrıcalıkları olduğunu anlayamadım ya neyse. Hiç unutmam bir gün çarpım taplosunda çarpılan ben olduğum için öğretmen tokat atarak beni örnekleme göstermişti . Düşünsenize 2×2=4 eşittir bile olamıyor çarpı olduğum için tokat yiyordum . Zorbalıklar filan taaki ilk okul dördüncü sınıfta yeni bir öğretmen gelmiş tüm sınıfa beni günah keçisi ilan etmişti . Düpedüz ayrımcılıktı sakla sakla nereye kadar morartılar oluşunca ananemle dedem sorunca anlattım müdüre kadar çıkıldı ve müdür sınıfa giderek gerekenleri öğrencilerden öğrenmişti sonuç mu sınıfım değişmiş yeni sınıfta eskisinden daha iyiydim. Düşen başarılı ortalamam yükselmiş arkadaş ortamlarına etkinliklere bile katılmaya başlamıştım. Dedem yine beni kurtarmıştı tüm bu kabusun nedeni babamdı ve uzunca bir süre babamdan nefret ettim. İlk okuldan mezun olmam yakındı zorluklara rağmen başarıyla takdirle bitirmiş dedemle ananemin gururlanmalarını sağlamıştım.Anlattıklarım kadarını bilirlerdi anlatmadıklarım daima bende kilitli kaldı. Yıllar önce ilk okul dördüncü sınıfı bana zindan eden öğretmeni kardeşimin endüstri meslek lisesinde fizik öğretmeni olarak gördüm nasıl oldu da buralardaydı ama aklım hiç almıyordu lisedeyim sonuçta bu sefer beni tutabilene aşkolsun arkadaşlarımın tüm engellemesine rağmen içimde ne varsa kusmuş onu olmayan duygularıyla başbaşa bırakmıştım. Bırak kardeşimi dokunmayı onunla iletişime bile geçmemişti .Yıllar sonra bunu yapabilmiş olmanın haklı gururu vardı bende. Hayat zor senin için sana yazılmış kaderi seçemiyor yaşıyorsun Toygar Işıklı tek bir şarkıda özetlemişti zaten. Eskilere baktığımda aslında beni ben yapan benim değerlerimi oluşturan bu hayat aslında çok şey katmış farkında olmadan . Hep bir adım ileriye taşımış beni.

Konudan konuya atlıyorum fakat geçenlerde elime geçen bir mektup aslında ne kadar doğru bir noktada olduğumu ve dedemi anlatmak için geç bile kaldığımı hissettirdi bana. Dedemin kendi elleriyle yazmış olduğu mektup şöyle başlıyordu:

"Ah ne kadar doğru bir karar almış olduğumu bir kez daha anladım.Emeklilik zamanımızda huzurla oturacağımızın hayallerini kurarken iki küçük meleği koruma altına almak ne büyük onurmuş. Şimdi takdir almış bizleri onurlandırdı ,sonuçta ne yaşarsa yaşasın daima güçlü ve akıllı Nehir . Hiç aklımdan çıkmıyor didi diye ilk seslendiği zamanlar. O naif bedenin ,o naif ruhunun altında koskocaman bir yürek taşıyor. Henüz farkında değil fakat farkettiği zaman daha dik ve emin olacak. Benim ona güvenim tam Kayhan için daha yolun başında olduğu ve ablasının temizlediği tüm engellerden habersiz huzurlu iki kardeş bir olurlarsa omuz omuza kimse onları yıkamaz...."

Bunları okuduğumda büyük bir şok yaşamıştım. Belki de tüm yaşadıklarımdan haberdardı fakat hiç belli etmedi. Evet çocukluğum zor geçmiş onların destekleriyle beraber büyümüş şimdi bana öğrettikleriyle beraber kendi çocuğuma aksettiriyordum. Rabbim hiç belli etmeden bize meleklerini yollamıştı şüphesiz. Orta okuldayken daha da hırçınlaşmıştım eve karşı inatçıydım . İlk aşık olduğumda aldığım tepkiden sonra sınıfta iş güzar iki çocuğun oyunuyla öğretmenim tarafından cezalandırıldığım güne kadar sonrasında hiç bir şey anlatmamıştım. Uğursuz olarak lakabım vardı ama takan kim ilk yazıya olan aşkım bu dönemde başladı ama korkuyordum anlatacaklarımdan ya da kurguladığım hayattan korkuyordum. Korkarak attığım adımlardan şimdi adım adım emin olarak ilerliyorum.

"Dedecim şimdi sana bir soru sorsam cevaplayabilir misin?"

"Evet Nehir neyi merak ediyorsun?"

"Dünyaya bir daha gelsen yine bizimle yaşamak istermiydin?"

"Hımmmm bir düşüneyim yanıma gelsen kulağına söyleyebilirim"

"Tamam dede"

Yanına gittiğimde kocaman sarılmıştı . Şimdi daha iyi anlıyorum bense ilk sarıldığı zaman cevaplamak istemediğini düşünmüştüm . Oysa cevap basitti evet yine dünyaya gelsem sizinle birlikte olurum demekti. Kızmak yerine onun davranışlarını anlayabilseydim diyorum ama keşkelerden önce şimdi anlamak bile huzur veriyor bana . Mektupları bulmuş olmam ,eski anılarla beraber onu anlatmaya başlamış olmam bile bana evrenin yolladığı bir mesaj. Daha çok çözülecek anı ve yaşanmışlıklar var ki bıkmadan usanmadan anlatacağım . Çeşmeye yazlığa gittiğimizde bıyıklarını bırakmıştı döndüğümüzde çok yakıştığını söylememe rağmen kesmişti. Oysa ne çok yakışmıştı en son dediği şey çok güzeldi.

"Bıyıklarımı kestim çünkü sizi öperken batmasın diye. Canınız yanmasın diye ."

Bir o kadar naif ve düşünceliydi. Kibar konuşur konuşurken kendinden emin tavrı ve kendine has uslubuyla bir cevabı vardı her zaman. Karadenizliydi kardeşleriyle konuşurken kendi şivesini konuşur ama asla olduğu ortamda bunu belli etmez tam bir İstanbul beyefendisi gibi davranırdı. Becerikliydi çok eski bir divan yapmıştı bana ayakkabımı nasıl köseleyip tamir edeceğimi öğretmişti . Tüketici olmaktansa dikkatli kullanıcı ve idareli kullanmam gerektiğini anlatırdı. İyi ki de öğrenmişim bazı şeyleri tamir etmediğim musluk ve elektrik dışında yapamayacağım yok çok şükür.

"Hey koca karadeniz derken ne çok özlemişim memleketimi. 15 yaşında ayrıldığımdan beri tek tük gittim ama özlemim hiç dinmedi sana. Bir anda başlayan fırtınalarınla ,bir anda açan güneş gibi hırçın hoyrattın. Şimdi torunlarımda var bu hoyratça fırtınaların gibi. Özledikçe aklıma düştükçe onlarda görüyorum. Ah yöremin güzel türküleri ben aldın götürdün beni.... Eğer bir gün yine toprağına yüzümü sürebilirsem senin koynunda öleyim."

Olmadı bin türküyle özlemle göçtün gittin bu diyarlardan . Sözüm söz sana memleketinin toprağını getireceğim . Belkide böyle huzura kavuşursun. Tüm bu güzelliklerinle bir varmış bir yok muş gibiydi fakat bizler biliyoruz ki bu masal bitmedi bitemeyecekte......

"Yeni bölümümüz geldi az dioloğumuz vardı fakat bu gün memletin duygusu daha ağır bastı . Mektuplarla kısa kısa anlatmaya çalıştım. Bizden ayıran hastalığa kadar yaşadıklarımızla başladık sonrası onun yaşaması için mücadelemizi anlatmaya devam edeceğim. Hepinizi çok seviyorum hayatınızda ki tüm sevdiklerinize kocaman sarılarak onları çok sevdiğinizi söyleyerek şaşırtabilirsiniz. İyi okumalar...."

DEDEMLE BEN (Yeniden doğuşumuzun şerefine)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin