Multi : Savaş
Penceremden yüzüme vuran gün ışıkları, sabahın habercisiydi. Gece uyumadığım için uykumu alamamıştım, bu nedenle yüzümü hoşnutsuz bir şekilde buruşturdum. Yatağımdan çıkarak banyoya doğru ilerledim. İhtiyaçlarımı giderdikten sonra tekrar odama dönüp üstümü giyinip mutfağa, kahvaltıya oturdum. Oturdum oturmasına da sevgili ikizim Derin çoktan yer savaşında, galibiyeti elde edip; beni farklı bir köşeye, oturmamı sağlamıştı. Gıcık bir şekilde bana hava atsa da, ona çokta umrumdasın bakışı atarak tabağıma göz geçirdim. Kulağım annem ile babamın derslerimizle ilgili öğütleriyle dolarken, dikkatimi onlara değil iştahla yediğim tostuma verdim. Annem bu işi biliyordu dostum!
Ben ve Derin tostlarımızı yedikten çantaları omzumuza takarak, evden çıktık. Okula doğru yürümeye başladık. Yolda ilk dersin matematik olduğunu hatırlayıp, içimden okkalı bir beddua savurdum. Uykulu iken matematik gerçekten, ne kadar hoştu. Neyse ki derse o moruk giriyordu bende uyurdum ha ha çokta tın. Ne yani sayısalcıyız diye illa dersi sevmemiz mi gerekiyor? Okul binası her zaman ki gibi içeriye giren öğrenci çığlıklarıyla doluydu. Derin dahil herkesi ittirerek sınıfa girdim, ve en arka duvar kenarındaki yerimi alıp kafamı masaya gömdüm. Gömmemle, gözlerimi kocaman açıp dona kalmam bir oldu.
"Çocuklar diğer ders yazılısınız," diyen öğretmene çıkışa gel lan! Demeyi o kadar isterdim ki... Ama hoca sen bunları unutma, Allah is watching, cehennem is coming.
"Bu ders çalışabilirsiniz çocuklar." Dediğinde sinirli bir bakış attım hocaya.
"Seçil bir şey mi oldu kızım," birimize gıcık olduğumuzdan ne diyeceğimi çok iyi biliyordu da oynuyordu.
"Yok hocam ne olsun sizin gibi saygı değer hocam bize bir sürpriz hazırlamış ben is very happy yani.. Kısaca Suzan ve Aylin'nin yanına geçebilir miyim acaba? Daha etkili çalışmak için."
"Tabii Seçilciğim, ama lütfen gürültü çıkarmayın."
Kızların sırasına giderken, onun masasına geçerken,
"Seviliyorsunuz hocam!" Dedim yüzümü buruşturarak. Arkamı dönerken bana gıcık bir bakış attı. Kızları ittirerek yanlarına oturduğumda, elimdeki defterleri de sinirle masaya bıraktım.
"Ben bu kadını çıkışa çağıracaģım " diye fısıldadım sinirle. Bu halime alışık olan Suzan'dan beklenen cevap geldi,
"Defterini versene kanka," dediğinde ciddi olamazsın, kankalık bu mu? Beni gaza getirmemen gerekirdi, bu kadını nasıl öldürüceğimizle ilgili cinayet planları yapmalıydık, bakışları atarken defteri ona uzattım.
Erkekler yani, Derin, Savaş, Efe, Osman ise başta olmak üzere hocaya bir kez daha sövdük. Tam sorulara odaklanmıştı ki herkes, o ses duyuldu. O ses.. O ses kurtuluşun sesiydi, o zildi. Yani Allah ders çalışmamızı isteseydi zil sonrada çalardı dimi?
"Aylin hadi kantine," dediğimde aynı anda karşı tarftan,
"Seçil hadi kantine!" sesi duyuldu.
Kantine gidip kendimize birer çikolata ısmarlayıp sınıfa geri döndük. Sınıfa gediğim de herkesle bağlantımı kesip defteri son kez, gözden geçirdim ve sarı çiyan sınıfa girdi. Ah saçı yolunası yelloz seni! Sınav kağıtlarını dağıttığında kağıdıma baktığımda, kendimi boşuna kastığımı anladım. Üç beş test, üç beş klasik yo yo. Şarkı söyleyerek geçirdiğim yazılım bittiğinde tam kalkıyordum ki, Savaş beni durdu.
"Seçil dur gitme," diye fısıldadı.
"Neden?" aramızdaki çanta var ve fısıldıyarak konuşuyorduk gerçekten harikaydı.
"Lan ben bir bok yapamadım, eğer bu sınavın sonucu bizim eve kayarsa ki, kayacak, babam ağzıma sıçar biliyorsun. Diyorum ki sen ilk on dakikada bitirmişken, şu son otuz dakikada Google da bulduğun o tipsizlere yavşayacağına sevabına benim sınava da el atsan." Hay sayısal zekasına tükürdüğüm çocuğu seni.
"O zaman tarih ve edebiyat sınavı ellerinden öper, ayrıca tipsiz değil onlar taş bu da iki, üçüncüsü de okul sonrası evde kimse yok biliyorsun, bende bir pizzaya hayır demem. Bilmem anlata bildim mi?"
"Tamam tamam, fırsatçı."
"Al bak şimdi sana kağıdımı uzatıyorum onu kendi önüne al seninkini de, alttan bana ver," değiş tokuş yaparak hemen çözmeye başladım tabii ki arapça yazarak. Özellikle iki klasik de işlemleri değiştirerek yaptım.
"Al lan yaptım, ben şimdi vericem sende ders sonuna doğru ver." Derken kağıda ona verdim, kendi kağıdımı alıp, hocanın pardon yellozun masasına bıraktım kağıdı. Tam arkamı dönmüşken,
"Sınav nasıldı Seçil?" Sesi duyuldu.
"İyi gayet iyi. Şimdi ise sırama oturup, her zaman ki gibi nereden iki puan kıracağınızı düşüneceğim," dediğim an ukalasın bakışı attı bende tekrar eski istikametime dönüp, sırama döndüm. Sırama oturur oturmaz, kafamı sıraya gömdüm. İlk okulda olsak belki bu davranışım sıkıntılı olabilirdi ama lise on birinci sınıf olunca bir şey olmuyordu. Yirmi dakikalık bir uykudan sonra çalan zil, nedense on bir yıllık eğitim hayatımda ilk defa acı vermişti. Uyumasam da gözlerimi kapalı tuttum uyku is my life. Tamam tamam İngilizcem çok iyi iltifatları geçelim.
"Seçil lan çabuk gel, Aylin bir kıza girişti!" İşte benim mükemmel arkadaşlarım, yine uykumun içine etmişlerdi.
:[o$
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Tayfa
हास्य-विनोदBizim Tayfa. Yıllardır birbirlerini tanıyan ve şu anda çok ama çok yakın olan 8 kişi. Birbirlerinden asla kopmayacaklarını sandıkları 8 kişi. Ne olabilir ki onları birbirlerinden koparan? Ne olabilir Kardeşleri ayıran.. #Wattys2016