5.BÖLÜM "DAVETSİZ MİSAFİR"

52 3 3
                                    

Multimedia :BULUT             

Doktor kucağımda yatan Zeynep'e ucu tüpe uzanan bir maske takmıştı. Bense hala doktorun Savaş olmasının şokundaydım. O kadar kibar ve nazik davranıyordu ki Zeynep'e bana bugün yaptıklarının hepsini bilerek yapmış hissi oluştu içimde.. Maskeyi taktı ve o sırada hemşire ile diğer görevliler Zeynep'i sedyeyle taşımaya başlamışlardı.

Zeynep'i içeriye taşıdıklarında olduğum yerde  kıpırdayamıyordum. Gözyaşlarım benden bağımsız akmaya devam ediyordu. Savaş'ın
"İyileşecek, merak etme "demesiyle bir anda boynuna sarıldım ve gözyaşlarımın mavi önlüğünü ıslatmasından habersiz başımı boynuna gömdüm. Savaş ne ara bana doğru bu kadar yakınlaşmıştı ve ben neden ona sarılmıştım bilmiyorum ama şu an birinin desteğine ihtiyacım vardı. Sıcak nefesi saçlarımın arasından başıma kadar ulaşmıştı. Bu kadar huzur Savaş'a göre  fazlaydı. Benim bunu hissetmem doğal mıydı peki??? Hiç bir erkeğe sarılmış olmamamın eksikliğimiydi bu?? Yoksa gerçekten ihtiyacım olduğu için miydi??

Savaş'ın "Biliyorum beni şu an boğarak öldürmek istiyorsun ama kardeşinin bana ihtiyacı var  buna ara ver, en azından şimdilik" sözleri düşüncelerimden alıp çıkarmıştı beni. Yavaşça kollarımı boynundan aşağıya indirirken Savaş elimden tutup  arabadan inmeme yardım etmişti. Evden aceleyle çıktığımdan dolayı üstümde montum yoktu ve ellerim soğuktu. Benim ellerimin aksine Savaş'ın elleri sıcacıktı. Masum bir çocuk gibi onun koluna sokuldum. Şu an ne yaptığımı, nasıl  davrandığımı düşüncesiz bir şekilde yaptığımın farkındaydım. Belki de yıllardır aradığım huzura açtım. Bulut'a sarıldığımda da bunu hissedecek miydim? Ben... Ben... Ben hala imkansız bir aşka neden inanmak istiyorum ki?

Savaş beni bir  sandalyeye oturtmuş, Zeyneb'in yanına geçmişti. Korkuyordum. Annem gelmemişti. Babam Zeyneb'in kimliğini evde unutmuştu ve onu almaya gitmişti. Belki annemi de getirirdi gelirken.. Bilmiyorum. Şu anki ruh halim bugünkü yaşananların patlaması sonucu  oluşmuştu. Yavaşça yerimden kalkıp küçük adımlarla Zeynebin odasına  doğru yürüdüm. Penceresinden baktığımda, ona yine  o makineyi  takmışlardı. Diyalize gittiğindeki makina... Sırtımı duvara  yaslayıp olduğum yere  sindim. Artık ağlamıyordum ama içimdeki bişeyler  kopuyordu parça  parça.. Bunu hissedebiliyordum. Fatma teyzenin sözleri dönüp dönüp  duruyordu aklımda "Ölüm.. Bu  hayatta bir tek ölüme çare yok."

Dibimde duran ayaklara bakmak istedim. Ama başımı taşıyacak güç bile yoktu bedenimde. Yanıma oturduğunda Savaş olduğunu kokusundan  anlamam uzun  sürmedi. Ve bedenim bir kez daha  benden istemsiz hareket etmişti. Başım Savaş'ın omzuna düşmüştü. Gözlerim ben istemeden  kapanmıştı. Bu kadar aciz değildim ben. Bu kadar güçsüz değildim.

Bulut'un evinin önündeydim. Evlerinin önündeki büyük ağacın altında oturmuş kapıyı gözlüyordum. O kapının ardından çıkıp gelmeliydi. Söylemeliydim herşeyi söylemeliydim. Daha fazla taşıyamazdım ki artık. Sığınmak istiyordum ona . Tüm o denizi kaplayan gükyüzündeki Bulutlar gibi olmalıydı. Deniz kaçamazdı olduğu  yerden ama beyazda olsa,siyahta olsa bulutlar  kaplamalıydı denizin üstünü, içinde  şimşeklerde çaksa yağmurlarda yağsa Deniz, muhtaçtı Bulutlara. Akşam olduğunda terk edebilirdi isterse ama  sabah  olduğunda geri  gelmeliydi muhtaç olduğum  buralara..

Kapının açılmasıyla ayağa kalktım. Ayaklarımın beni götürmesine çoktan  ihtiyacım vardı. Savaş anlamsız anlamsız  gözlerle ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Gözyaşlarım durmamaya yemin etmiş gibi akıyordu. "SENİ SEVİYORUM BULUT" deyip boynuna sarıldım. Karşılık  vermeliydi. Buradan  öylece gidersem bir daha hayata bile dönemezdim. Olmuyordu. Ellerini geçtim beni de yoktu artık.
"Yeter " diye bağırdığımda kendimi çoktan boşluktaymış gibi hissettim. Adımım sayıklanmasıyla araladım gözlerimi karşımdaki beyaz önlüklü bir kadın arkasından da babam girdi içeriye. Ben sormaya kalkmadan doktor olarak anladığım kadın
" Çok güçsüz düşmüşsün. Aç olduğun için tahlillerini yaptık. Ama bundan sonraki zamanlarda aç kalmamaya dikkat etmelisin! "diye sıraladı hiç anlamadığım cümlelerini. Başımı istemsizce diğer tarafa çevirdim. Önce kolumda akmakta olan seruma takıldı gözüm sonra da kapandı.

Serumun bittiğini anladığımda kolumdaki bandı çıkartıp  ayağa kalktım. Duvara tutuna tutuna yürüdüm. Odanın kapısını açmaya kalktığımda sert bir bedenle geriye doğru düşücekken yine o sert kollarla çevrelendi belim. Bu sefer geri çekilmeye mecalim yoktu. Yüzüne  her zamanki gülümsemesini yerleştirip"Denedim. Demek ki izin verebiliyomuşsun"dedi dünü kastederek. Tek bir kelime bile söylemek istemiyordum. Yavaşça beni yatağıma doğrulttu. "Kardeşin iyi" diyebildi solan gülümsemesiyle. Odadan çıktı. Ama çok sürmeden elinde yemek  tepsisiyle geri  döndü karşıma tekrar oturup
"Ye! "dedi. Boğazımdan geçer miydi acaba? Annemler neredeydi? Babam? Eline kaşığı alıp çorabaya daldırdı. Ağzıma doğru getirirken yüzümü diğer tarafa çevirdim.
" Yemek istemiyorum "dedim zar zor  çıkan sesimle." Yemelisin"dedi yumuşak sesiyle. Bir elini peçeteyle çenemin altına yerleştirirken, diğer eliyle çorbayı içirmeye başlamıştı. Bu adam neden buradaydı???

Çorbanın yarısını içirdiğinde "Doydum ." dedim"Kardeşini görmek  ister misin? "dedi. Tepsiyi yatağın başındaki masaya götürürken. Elimi tutup  kalkmama yardım etti ve dışarıya çıkardı beni. Zeyneb'in odasının yan tarafındaydı odam. Penceresinin önüne geldiğimde annem ve babamla gülüştüklerini gördüm. Hafif bir gülümseme kondu  dudaklarıma. Benim ailem bu olmalıydı... Elimi pencerenin kenarına yasladığımda gözyaşlarımı serbest  bıraktım. Elini sırtımda hissettiğimde yine  o kokusu doldu  burnuma. Uzak durmalıydı benden. Bu acizliğimden faydalanmamalıydı. Gözlerimi gözlerinin içine daldırdım.
"Git"dercesine ve odanın kapısına yöneldim. Güçlü  durmalıydım. Yüzüme  o hayat  dolu  gülümsememi yerleştirdim. Savaş'ın şaşkın bakışlarının altında. İçeriye  geçtiğimde Aslı üstüme atladı.
"Abla! "diye bağırmasıda cabası tabi.
" Nasılsınız bakalım  görmeyeli''dedim. İyilerdi. Babam işteydi galiba çünkü  odada da yoktu. Zeynep çoktan toparlanmış yatağında oturur vaziyetteydi. Annemse Zeyneb'in  saçlarını örmekle meşguldu. Mutlulardı. Herşeye rağmen gülen ailemdi karşımdaki duran.

"Hadi  sen  git  çıkış işlemlerimizi hallet biz de Zeynebi  hazırlayalım"dedi annem. Danışmanın  oraya geldiğimde Savaş'ı kot pantolon ve siyah uzun kollu, kollarını saran kazağıyla gördüm. Elindeki dosyalara birşeyler  yazıyordu. Her zaman  böyle ciddi  olsa ne olurdu sanki.
''Kolay gelsin "dedim  sabaha göre  daha iyi olan sesimle.
" Sağol "dedi. Bir de bana dengesiz  derler. Dosyayı görevliye verip çıkışa doğru gitti. Ben de işlemleri halledip odaya çıktım.

Eve geldiğimizde direk odaya çıktım. Kendimi duşa atıp ılık suyu iliklerime  kadar  hissetmek  istedim. Ne kadar  kaldığımı bilmediğim banyodan sonunda  kendimi çıkarabilmiştim. Bugünün pazar  olması rahatlığıyla yatağıma uzandım. Saat daha  akşamın altısıydı. Gözlerimi kapatıp düşünmeye çabaladım tüm bu olanları. Ama sadece  çabaladığımla kalmıştım. Uykuya kavuşmamın uzun süreceğini anlayınca vazgeçtim ve Hazal'a "Nasılsın" diye mesaj attım. 5dakika  sonra bildirim sesiyle telefonu  elime  aldım.
"Aşağıya gelsene! "diye mesaj  atmıştı. Ama Hazal değil tanımadığım bir numaraydı bu. Aşağıda kimse  yoktu. Kim niye  yazıcaktı ki bunu  bana? Yanlışlıkla atılmış bir  mesajdı işte..

Annemin  yemeğe çağırmasıyla odamdan çıktım. Herkes  sofradaydı. Yerime oturduğumda fazladan bir servis olduğu gözümden kaçmadı.
"Misafirimiz mi var? "sorumla annem ve babamın tereddütlü bakışlarını üstümden çekmiştim. Kimdi bu  davetsiz misafir? Annem ve babam neden bu kadar  farklı  bakıyordu ki? Ne olmuştu yine??..

NOT:  bölümler sadece  perşembe  günleri yayınlanacaktır.ve biraz ilham için, yazmaya devam etmem için vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpüldünüz Canlar😘

BEN YANINDAYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin