Multimedia :BULUT
Doktor kucağımda yatan Zeynep'e ucu tüpe uzanan bir maske takmıştı. Bense hala doktorun Savaş olmasının şokundaydım. O kadar kibar ve nazik davranıyordu ki Zeynep'e bana bugün yaptıklarının hepsini bilerek yapmış hissi oluştu içimde.. Maskeyi taktı ve o sırada hemşire ile diğer görevliler Zeynep'i sedyeyle taşımaya başlamışlardı.
Zeynep'i içeriye taşıdıklarında olduğum yerde kıpırdayamıyordum. Gözyaşlarım benden bağımsız akmaya devam ediyordu. Savaş'ın
"İyileşecek, merak etme "demesiyle bir anda boynuna sarıldım ve gözyaşlarımın mavi önlüğünü ıslatmasından habersiz başımı boynuna gömdüm. Savaş ne ara bana doğru bu kadar yakınlaşmıştı ve ben neden ona sarılmıştım bilmiyorum ama şu an birinin desteğine ihtiyacım vardı. Sıcak nefesi saçlarımın arasından başıma kadar ulaşmıştı. Bu kadar huzur Savaş'a göre fazlaydı. Benim bunu hissetmem doğal mıydı peki??? Hiç bir erkeğe sarılmış olmamamın eksikliğimiydi bu?? Yoksa gerçekten ihtiyacım olduğu için miydi??Savaş'ın "Biliyorum beni şu an boğarak öldürmek istiyorsun ama kardeşinin bana ihtiyacı var buna ara ver, en azından şimdilik" sözleri düşüncelerimden alıp çıkarmıştı beni. Yavaşça kollarımı boynundan aşağıya indirirken Savaş elimden tutup arabadan inmeme yardım etmişti. Evden aceleyle çıktığımdan dolayı üstümde montum yoktu ve ellerim soğuktu. Benim ellerimin aksine Savaş'ın elleri sıcacıktı. Masum bir çocuk gibi onun koluna sokuldum. Şu an ne yaptığımı, nasıl davrandığımı düşüncesiz bir şekilde yaptığımın farkındaydım. Belki de yıllardır aradığım huzura açtım. Bulut'a sarıldığımda da bunu hissedecek miydim? Ben... Ben... Ben hala imkansız bir aşka neden inanmak istiyorum ki?
Savaş beni bir sandalyeye oturtmuş, Zeyneb'in yanına geçmişti. Korkuyordum. Annem gelmemişti. Babam Zeyneb'in kimliğini evde unutmuştu ve onu almaya gitmişti. Belki annemi de getirirdi gelirken.. Bilmiyorum. Şu anki ruh halim bugünkü yaşananların patlaması sonucu oluşmuştu. Yavaşça yerimden kalkıp küçük adımlarla Zeynebin odasına doğru yürüdüm. Penceresinden baktığımda, ona yine o makineyi takmışlardı. Diyalize gittiğindeki makina... Sırtımı duvara yaslayıp olduğum yere sindim. Artık ağlamıyordum ama içimdeki bişeyler kopuyordu parça parça.. Bunu hissedebiliyordum. Fatma teyzenin sözleri dönüp dönüp duruyordu aklımda "Ölüm.. Bu hayatta bir tek ölüme çare yok."
Dibimde duran ayaklara bakmak istedim. Ama başımı taşıyacak güç bile yoktu bedenimde. Yanıma oturduğunda Savaş olduğunu kokusundan anlamam uzun sürmedi. Ve bedenim bir kez daha benden istemsiz hareket etmişti. Başım Savaş'ın omzuna düşmüştü. Gözlerim ben istemeden kapanmıştı. Bu kadar aciz değildim ben. Bu kadar güçsüz değildim.
Bulut'un evinin önündeydim. Evlerinin önündeki büyük ağacın altında oturmuş kapıyı gözlüyordum. O kapının ardından çıkıp gelmeliydi. Söylemeliydim herşeyi söylemeliydim. Daha fazla taşıyamazdım ki artık. Sığınmak istiyordum ona . Tüm o denizi kaplayan gükyüzündeki Bulutlar gibi olmalıydı. Deniz kaçamazdı olduğu yerden ama beyazda olsa,siyahta olsa bulutlar kaplamalıydı denizin üstünü, içinde şimşeklerde çaksa yağmurlarda yağsa Deniz, muhtaçtı Bulutlara. Akşam olduğunda terk edebilirdi isterse ama sabah olduğunda geri gelmeliydi muhtaç olduğum buralara..
Kapının açılmasıyla ayağa kalktım. Ayaklarımın beni götürmesine çoktan ihtiyacım vardı. Savaş anlamsız anlamsız gözlerle ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Gözyaşlarım durmamaya yemin etmiş gibi akıyordu. "SENİ SEVİYORUM BULUT" deyip boynuna sarıldım. Karşılık vermeliydi. Buradan öylece gidersem bir daha hayata bile dönemezdim. Olmuyordu. Ellerini geçtim beni de yoktu artık.
"Yeter " diye bağırdığımda kendimi çoktan boşluktaymış gibi hissettim. Adımım sayıklanmasıyla araladım gözlerimi karşımdaki beyaz önlüklü bir kadın arkasından da babam girdi içeriye. Ben sormaya kalkmadan doktor olarak anladığım kadın
" Çok güçsüz düşmüşsün. Aç olduğun için tahlillerini yaptık. Ama bundan sonraki zamanlarda aç kalmamaya dikkat etmelisin! "diye sıraladı hiç anlamadığım cümlelerini. Başımı istemsizce diğer tarafa çevirdim. Önce kolumda akmakta olan seruma takıldı gözüm sonra da kapandı.Serumun bittiğini anladığımda kolumdaki bandı çıkartıp ayağa kalktım. Duvara tutuna tutuna yürüdüm. Odanın kapısını açmaya kalktığımda sert bir bedenle geriye doğru düşücekken yine o sert kollarla çevrelendi belim. Bu sefer geri çekilmeye mecalim yoktu. Yüzüne her zamanki gülümsemesini yerleştirip"Denedim. Demek ki izin verebiliyomuşsun"dedi dünü kastederek. Tek bir kelime bile söylemek istemiyordum. Yavaşça beni yatağıma doğrulttu. "Kardeşin iyi" diyebildi solan gülümsemesiyle. Odadan çıktı. Ama çok sürmeden elinde yemek tepsisiyle geri döndü karşıma tekrar oturup
"Ye! "dedi. Boğazımdan geçer miydi acaba? Annemler neredeydi? Babam? Eline kaşığı alıp çorabaya daldırdı. Ağzıma doğru getirirken yüzümü diğer tarafa çevirdim.
" Yemek istemiyorum "dedim zar zor çıkan sesimle." Yemelisin"dedi yumuşak sesiyle. Bir elini peçeteyle çenemin altına yerleştirirken, diğer eliyle çorbayı içirmeye başlamıştı. Bu adam neden buradaydı???Çorbanın yarısını içirdiğinde "Doydum ." dedim"Kardeşini görmek ister misin? "dedi. Tepsiyi yatağın başındaki masaya götürürken. Elimi tutup kalkmama yardım etti ve dışarıya çıkardı beni. Zeyneb'in odasının yan tarafındaydı odam. Penceresinin önüne geldiğimde annem ve babamla gülüştüklerini gördüm. Hafif bir gülümseme kondu dudaklarıma. Benim ailem bu olmalıydı... Elimi pencerenin kenarına yasladığımda gözyaşlarımı serbest bıraktım. Elini sırtımda hissettiğimde yine o kokusu doldu burnuma. Uzak durmalıydı benden. Bu acizliğimden faydalanmamalıydı. Gözlerimi gözlerinin içine daldırdım.
"Git"dercesine ve odanın kapısına yöneldim. Güçlü durmalıydım. Yüzüme o hayat dolu gülümsememi yerleştirdim. Savaş'ın şaşkın bakışlarının altında. İçeriye geçtiğimde Aslı üstüme atladı.
"Abla! "diye bağırmasıda cabası tabi.
" Nasılsınız bakalım görmeyeli''dedim. İyilerdi. Babam işteydi galiba çünkü odada da yoktu. Zeynep çoktan toparlanmış yatağında oturur vaziyetteydi. Annemse Zeyneb'in saçlarını örmekle meşguldu. Mutlulardı. Herşeye rağmen gülen ailemdi karşımdaki duran."Hadi sen git çıkış işlemlerimizi hallet biz de Zeynebi hazırlayalım"dedi annem. Danışmanın oraya geldiğimde Savaş'ı kot pantolon ve siyah uzun kollu, kollarını saran kazağıyla gördüm. Elindeki dosyalara birşeyler yazıyordu. Her zaman böyle ciddi olsa ne olurdu sanki.
''Kolay gelsin "dedim sabaha göre daha iyi olan sesimle.
" Sağol "dedi. Bir de bana dengesiz derler. Dosyayı görevliye verip çıkışa doğru gitti. Ben de işlemleri halledip odaya çıktım.Eve geldiğimizde direk odaya çıktım. Kendimi duşa atıp ılık suyu iliklerime kadar hissetmek istedim. Ne kadar kaldığımı bilmediğim banyodan sonunda kendimi çıkarabilmiştim. Bugünün pazar olması rahatlığıyla yatağıma uzandım. Saat daha akşamın altısıydı. Gözlerimi kapatıp düşünmeye çabaladım tüm bu olanları. Ama sadece çabaladığımla kalmıştım. Uykuya kavuşmamın uzun süreceğini anlayınca vazgeçtim ve Hazal'a "Nasılsın" diye mesaj attım. 5dakika sonra bildirim sesiyle telefonu elime aldım.
"Aşağıya gelsene! "diye mesaj atmıştı. Ama Hazal değil tanımadığım bir numaraydı bu. Aşağıda kimse yoktu. Kim niye yazıcaktı ki bunu bana? Yanlışlıkla atılmış bir mesajdı işte..Annemin yemeğe çağırmasıyla odamdan çıktım. Herkes sofradaydı. Yerime oturduğumda fazladan bir servis olduğu gözümden kaçmadı.
"Misafirimiz mi var? "sorumla annem ve babamın tereddütlü bakışlarını üstümden çekmiştim. Kimdi bu davetsiz misafir? Annem ve babam neden bu kadar farklı bakıyordu ki? Ne olmuştu yine??..NOT: bölümler sadece perşembe günleri yayınlanacaktır.ve biraz ilham için, yazmaya devam etmem için vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpüldünüz Canlar😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN YANINDAYIM
ChickLitDeniz ve Bulut.. Düşündüğünüzde birbirini tamamlayan iki isimi kader neden ne kadar imkansız kılabilir.?